19

341 55 25
                                    

Bölüm parçaları »»

Bastille - Overjoyed

Coldplay - Don't Panic

~

"Okul bittikten sonra..."

Genç kız düşündü, eğer bir yıl önce biri ona hayalini sorsaydı cevabı muhtemelen 'yaşamamak' olurdu, ya da en azından bir hafıza kaybı geçirmek.

Ancak şimdi işler değişmişti. Onu oyalayacak, düşünmesini engelleyecek şeyi bulmuş ve o konuda uzmanlaşmaya çalışmıştı.

Şimdi aşçı olmak, pastalarla ilgilenmek ve insanları mutlu edecek tatlar ortaya çıkarmak istiyordu. Sözlü iletişimde pek iyi değildi, Barlas ile konuşurken de zorlanıyordu ancak kendi elleriyle yaptığı tatlıların insanlar tarafından hatırlanmasını istiyordu.

"Aşçılık bölümünü okuyorum, okul bittikten sonra bir yerde iş bulup çalışırım sanırım. Peki sen, okuyor musun?"

Siparişleri çoktan gelmişti, bir yandan yemek yiyip bir yandan sohbet ediyorlardı. Nilüfer Barlas'ın öğrenci olmadığını içten içe biliyordu ama bu adam hakkında bildiği şeyler bir elin parmaklarını geçmezdi, bir yerden başlaması gerekiyordu. Ve neden bilmek istediğini kendisine sormaya korkuyordu, adamda adını koyamadığı ama çok tanıdık olan bir şey vardı.

Barlas, gözlerinde saklayamadığı bir üzüntüyle konuşmaya başladı. Bakışlarını yarısı yenmiş omletine çevirmişti, tıpkı Nilüfer gibi acısını içine atmaya alışmıştı ve şimdi birden o derinlikten söküp çıkarmak zor geliyordu. Bu yüzden dayanabildiği kadarını anlattı.

"Ben... Altı yıl önce bitirdim üniversiteyi ve babamın yerine şirketlerin başına geçtim. Yani hayır, okumuyorum."

Nilüfer'in daha fazla ayrıntı istediğini biliyordu ancak ne zaman konuşmak istese kelimeler birer birer siliniyor ve geriye bir tek acı kalıyordu.

Dakikalar alıp giderken ne Nilüfer ne de Barlas tek kelime etti. En sonunda Barlas özür dileyen bir ifadeyle baktı karşısındaki kıza.

"Ancak yaklaşık üç yıl önce çalışmayı da bıraktım ve bu şehre taşındım, fabrikanın geliri yetiyor bana."

Nilüfer anlayışlıydı ve Barlas'a başka bir şey sordu, konuyu dağıtmaya çalışıyordu.

"Peki çalışmayı özlemiyor musun? Benim aklımı dağıtan sayılı şeylerden biri çalışmak."

Barlas bardağının dibindeki çayı bitirip parmağını bardakta dolaştırdı, hala ılıktı bardak.

"Uzun zamandır bir şeyi öyle özlüyorum ki... İnan bana çalışmak aklıma bile gelmiyor. Demek istediğim... Çalışıp işten döndükten sonra kazancını harcayacağın sevdiklerin olmadıktan sonra..."

Nilüfer başını salladı. Barlas bir şeye açıklık getirmek istiyordu.

"Ama sorduğun şey teknik olarak çalışmaksa evet, ayda bir kez imzalamam gereken bazı kağıtlar oluyor. Her ne kadar yıllardır adım atmasam da o yazılara gözatıp imzalayarak bir şirket yönetiyorum. Bu yüzden de maddî açıdan sıkıntı çekmiyorum."

"Anlıyorum... Ama bence sadece oyalanmak için bile bir şeyler yapmalısın. Şirket ne üzerine? Belki burada da başka bir işte çalışabilirsin..."

Genç kız gerçekten ilgilenmişti konuyla, öylesine söylemiyordu ve Barlas ilk defa o zaman düşündü söylediklerini. Kendi işi gibi bir şey yapmak istemiyordu çünkü biliyordu ki ne zaman bir masanın başına oturup herhangi bir dosyayı eline alsa düşünceleri ölen eşi ve çocuğuna gidecekti.

Asla iyileşemeyecekti. Ona gereken daha önce hiç yapmadığı bir şeydi, bir yandan da karşısındaki bu kıza olabildiğince yakın olmak istiyordu ve aklında bazı fikirler şekillenirken arkasına yaslandı.

Evinde Beyaz Diş dışında onu bekleyen biri olmadığı için akıp geçen zamanı umursamıyordu ancak karşısındaki kızın böyle bir sorunu vardı.

"Kalkalım mı? Biraz yürürüz, ne kadar vaktin var?"

Nilüfer varlığına gittikçe alıştığı telefonuna bakıp zamanı hesapladı. Eve gitmesi ve yemek hazırlaması gerekiyordu ancak bunun için oldukça fazla zamanı vardı.

"Tabii, saat henüz erken ama yürümek isterim."

Barlas hesabı isteyip çantasına uzanan Nilüfer'e onaylamaz bir şekilde baktı.

"Nilüfer... Ne yapıyorsun?"

Genç kız kendinden emin bir şekilde cevap verecekken Barlas'ın bakışlarını görünce bir an kararsız kaldı.

"Ben... Imm... Hesabı-"

Ancak cümlesini tamamlayamadan genç adam tarafından kesildi.

"Lütfen! Seni ben davet ettim buraya..."

Nilüfer bir süre düşündü ancak karşısındaki adamın bakışları oldukça kararlıydı. Üstelik genç kız da hesabı, davet eden kişinin ödemesi gerektiğini savunurdu. Bunun yerine lavaboya gitmeye karar verdi.

Ellerini yıkayıp yüzüne sürdüğü bir kremden sonra kendisini bekleyen adama doğru yürüdü.

Barlas da bu sırada hesabı ödemişti ve Nilüfer'i beklemeye başlamıştı.

Genç kız görüş alanına girdiğinde kapıyı onun için açtı ve geçmesi için bekledi, Nilüfer teşekkür etmek için kafasını eğmişti.

"Madem buraya sen çağırdın beni, şimdi ben de seni bir yere davet ediyorum. Vaktin var mı?"

Barlas gülümsedi ve başını salladı. Kalbinin merakla attığını, zihninin merakla çalıştığını hissediyordu. Cevabı gecikmedi.

"Elbette..."

Ölü Ruhun ÇığlığıWhere stories live. Discover now