Bölüm - 28 ● Anne - Oğul ?

838 59 17
                                    

İzaya sonunda işlerini bitirmişti. Yaptığı son üç görüşme her ne kadar beynini çürütmüş ve kendisini sinirden kudurtmuş olsa da, bozuntuya vermemeye gayret ediyordu. Evinin önüne geldiğinde kollarındaki kanı saklamak adına ceketimi geçirdi üzerine. Kolundaki o saçma salak dövme gene canını yakmıştı. İç çekip dışarı çıktı araçtan. Kapıyı çalıp sarışınının kapıyı açmasını bekledi.

Kapı yavaşca açılıp karşısına gülümseyen sevgilisi çıktığında hiç düşünmeden saldı bedenini. Shizuo onu son anda yakaladı ve "yorucu diyorsun?" Dedi tebessümle.

"Iığğhh" İzaya'nın cevabı pek de anlaşılır değildi. Sevgilisi onu gelin misali kucakladı. İçeriye gidip misafirlerine "Afedersiniz, biraz yorgun geldi gene." dedi centilmenlikten ödün vermeyerek. Genç kadın kucağında yarı ölü adama baktı.

Kendi oğlu tam karşısındaydı. Simsiyah saçları, çelimsiz ince vücudu ve güzel bir yüzü vardı. 'Babası gibi...' diye geçirirken içinden, sarışın adama elini önemi yok der gibi salladı. "Çalışıyor sonuçta. Yorulması normaldir." O sırada ufak bir çocuk gibi sevgilisine sarılan izaya huzursuz mırıltılar çıkarttı.
Shizuo onu yukarıya çıkartıp yatağa yatırdığında, izaya gülümsedi. "Hoşbulduk."

"Hoşgeldin" Sarışın yanına uzanıp ona şöyle bir baktı. "Neden daha bir canlı gözüküyor yüzün?" Yorgun olması gerektiği haşde çok dinç duran yüzüne baktı sevgilisinin.

"Sorma. Gene birini yamulttum. Git gide sana benziyorum."

"O nasıl söz? Kötü mü bana benzemek?" Dedi shizuo sevgilisinin yanağını sertce sıkarken. "Hayığ öyleğ demeğ isdemediğm" yanağındaki eli çekip ovuşturdu yüzünü. "Senin gibi millete durduk yere sinirlenir oldum demek istedim..."

İkisi yukarda fısır fısır konuşurken aşağıda nosebleed geçiren bir Maryam vardı ve onları dinlemekten kendini alıkoyamıyordu. 'Aaaaa?! Çok yakışıyorlar ama!' Yüzünü ellerinin arasına alfı genç kadın. Ben şimdi nasıl kıyar da alırım oğlumun canını? Zaten kıyamıyordum yavruma, şimdi sevdiceğinden nasıl ayırırım?? Kendi kendine vicdan azabıyla kıvranırken yukardan duyduğu "Ben aşağıya ineyim. Sende dinlen ve şu üstğnü değiştirip gel" cümlesiyle doğruldu hemen.

Aşağıya inen Shizuo'ya baktı gülümseyip. "Çok yakışıyorsunuz." Demekten de alıkoyamadı kendini.

"Teşekkürler." Sarışın adam tekli koltuğa oturduğunda telefonu titremişti. Eline alıp açtığında İzaya'dan mesaj geldiğini fark etti.

Kimden: Kara Kedi
Shizu-chan, söylemeye üşendim de, o kadın hakkında gerekirse etkisiz hale getir demiştim ya?-

Sarışın uzun mu uzun mesajı okudu.

İzaya Namie'nin ona attığı mesajı göndermişti.

Kimden: Çakma Sarışın
Bir şey farkettim. Senin adın İzaya Yani Rinya. Fakat İsaiah dan geldiği için İzaya diye okunuyor. Bu kadının adı da Maryam. İncilde İsa'nın annesinden yani Meryem den gelen bir isim?

Kimden: Kara Kedi
Düşündüğümden de zekice cevapladın... Daha önce farketmedim değil aslında.. Benim annem de 80 küsür yaşlarında... Yaşıtlar ve bu kadın benim isim annem? Wat? Çok yoruldum galiba çünkü BEynİmYanDı!! AYH ÖLÜYORM .S

Shizuo yukardan duyduğu takırtıyla güldü. Ayağa kalkıp merdivenşerin önünde dikildi.

"Hadi gel buraya." Yulrdan uyuşuk uyuşuk inen izaya başını kaşıyıp aşağı indi. Misafirine merhaba demek için başını kaldırmıştı ki göz göze gelmeleriyle ikisinin de kollarındaki dövmelerini tutmaları bir olmuştu.

Birbirlerine sadece şaşkın şaşkın bakıyorlardı. Bu kadın İzaya'da sarılma ihtiyacı uyandırıyordu. Şu an tıpkı düşüp bacağını yaraladığı için annesine sarılma ihtiyacı duyan ufak bir çocuk gibi hissediyordu. Shizuo sırtına elimi koyup "İyi misin?" Dediğinde zar zor kendine geldi. "İ-iyiyin teşekkürler..."

Maryam ise oğlunu kucaklamak istiyordu. O yaralı bacağını öpmek, acısını bastırmak ve teselli etmek. En son üç aylıkken sarılmıştı oğluna. Ardından ruhunu ölümlü bir kadının rahmine bırakarak özlem ve vedasıyla ayrılmıştı.

"M-merhaba." Dedi kadın. İzaya sesinin kendininkine ne kadar benzediğini farketti.

"Merhaba."

"Kolun..."dedi Maryam. Kolundaki dövmenin kendisiyle karşılaştığı için büyüdüğünü biliyordu ama bilmemezlikten gelmeliydi. Çünkü bu bir şeytanın sembolüydü. Duygu çemberi de denirdi. Bir rahip, papaz yada her hangibi bir din adamı onun ne olduğunu anlayabilirdi. İnsanlar arasına karışan melekler, şeytanlar kendisinin sembolünü görürlerse İzaya'nın buna nasıl bir bahane bulacağını merak ediyordu.

"Hiç. Önemsiz." Diye mırıldandı nazikce. Yanında duran sevgilisi şaşkındı.

İkisi de siyahlara bürünmüş, neredeyse aynı yüz yapısı ve sese sahiplerdi. Bu işte bir terslik olduğu kesindi.

"Alex'in bir tanıdığını karşılamak benim için bir onur aslında. Kendisi değerli bir tanıdığım olur." Dedi İzaya. Nazik ve resmi olmaya çalılıyordu.

"Sizin lisedeyken onların şirketini batırma eşiğine getirdiğinizi duymuştum?" Dedi Maryam. Aslımda gururluydu bunun için.

Siyah saçlı genç tevessüm ederken kolundaki dövme canını yakmıştı tekrar. "Çocukluk işte. Herkes gibi hafif bir ergenlik geçiremedim ne yazıkki."

"O zamanlar da biraz kurnazdınız galiba?"

Shizuo öksürdü. "Biraz?" Dedş mırıldanır gibi.

Bu sefer genç bayanın gözleri parladı. "Siz liseden beri tanışıyor musunuz?"

İki genç başını olumlu anlamda salladılar.

Bu sefer Maryam'ın iç sesi olaya el attı.

NE ZAMANDIR SEVGİLİ LAN BUNLAR?!

SHIZAYAWhere stories live. Discover now