18. Bölüm

17K 974 110
                                    

Gözlerimi kapattıktan sonra, bu rüyadan uyanmak üzere tekrardan açıyorum. Yine aynı! Gözlerimi kapattığım an zaten o gün yaşadıklarım gözlerimin önünden film şeridi gibi kademe kademe geçiyor. Kerem'in o anlamsız öpücüğünden sonra Kaya'yla gün içerisinde konuşamamıştık. Kerem'le kendimizi projeye kaptırmıştık yarım gün boyunca fakat Kerem'in gitmesiyle, Kaya'nın odasına gidip açıklama yapacakken, aslında onun saatler önce şirketten ayrıldığını öğrenmiştim. Ve aradan geçen üç gün boyunca Kaya bana trip atmış ben de onun peşinde dolanmıştım. En sonunda artık buna son verilmesi için ben de kendimi geri çekmiş ve onunla hiç ilgilenmemiştim. Resmen çocuk büyütüyorum yahu! Bu kadar da olmaz ki! Ben mi dedim Kerem'e beni gelip öp diye? Hem öyle abartılacak kadar büyük bir öpücük de değildi. Hani birkaç ülkede nasıl dudaktan dudağa öpüşme alışkanlığı varsa, Kerem'de de tek yanak öpme alışkanlığı var bence... Kaya hiç insanlara saygı duymuyor! Hoş Ceren onu benim gözlerimin önünde öpmeye kalksaydı ben kesin daha fazla sinir krizi geçirirdim ya... Ama bu kadar uzatmazdım. Ne bileyim açardım telefonunu... Bir dinlerdim.

Nah dinlerdin Özge!

Sen konuşma iç ses!

Derin bir nefes alıp aynadaki yansımama bakmaya devam ediyorum. Yaklaşık yarım saat önce eve geldim. Sinir krizinden dolayı biraz mutfakta tıkındıktan sonra kendimi hemen banyoya atıyorum. Bir süre kendime bakıp, fayansta gördüğüm bir lekeyle gözlerimi aynadan çekip fayansın yanına gidiyorum. Lekeye dokunup gözlerimi kocaman açıyorum! İnanmıyorum leke! Hem de benim banyomda! Benim ya benim! Benim evimde lekenin ne işi var? Ben bu Ayşen'e o kadar parayı keyfimden mi veriyorum? Bu kıza verdiğim paraların karşılığı bu olmamalıydı! Ah, hayır dostlar bu kesinlikle bana yapılmamalıydı.

Gözlerimi kocaman açıp daha başka nerelerde leke var diye etrafıma bakınıyorum. Duş kapısının kenarlarını incelerken, oradan bir darbe yiyorum. Sonra merakla odama giriyorum. Makyaj masasının yanına geliyorum ve yakından incelemek üzere masaya eğiliyorum. İncelememin ardından aldığım başarısız sonuçla salona gidiyorum. Eşyalarımı koltuğun üzerine bırakmıştım. Önce çantamı alıp içerisinden telefonumu çıkartıp bu sinir harbindeyken, ayakta duramayacağımı anlıyorum ve koltuğa oturuyorum. Ayşen'in numarasını çevirip kulağıma götürüyorum telefonu... Sol elimde telefonu tutarken, sehpanın üzerine bakıyorum! Tanrım buradaki tozlar, benim evden Bağdat Caddesi'ne yol olur! İyice sinirleniyorum! Telefon açılmadıkça iyice deliyorum!

Telefon uzun çalışlar sonrası açılıyor nihayetinde! "Ayşen?" diye konuşuyorum hemen.

"Efendim Özge abla?" derken sesi haddinden fazla heyecanlı geliyor. Tövbe estağfurullah, yanlış bir zamanda mı aradım acaba?

Yerimden kalkıp koridordaki banyoya geliyorum. Oradaki lavaboyu görünce de sinirleniyorum. Köşedeki kovayı çıkartırken, "İyi akşamlar Ayşen! Müsait misin, bir şey soracaktım sana?" diyorum. Kovayı duş kabinin içine koyup suyu açıyorum. Su kovanın içine dolarken, Ayşen'den gelecek cevabı bekliyorum ama gelen tek cevap yatak gıcırdaması oluyor!

"Aşk olsun Özge abla! Sor çekinme bu kadar. Benimle böyle kibar konuşma, yabancı mıyız biz?" diyor ve benim gözlerimin kaymasına sebep oluyor.

Benden iki yaş küçük alt tarafı, nedir bu bana abla deme merakı? Peki ya bu kadar özgüvenli konuşması?

Sinirle suyu kapatıyorum ve kovayı alıyorum. Dolaptan iki adet bez alıyorum. Birini suyun içine atıyorum birini de kenara koyuyorum. Dolaba tekrar dönüp benim özel üretimim olan, temizlik ilacını alıyorum. İlaç diyorum çünkü benim evimin bu ilaca ihtiyacı var!

"Sen bu sabah benim evi temizlemek için geldin mi?"

"He... Geldim tabii... Ne oldu ki kız?"

Ne mi oldu? Elinin körü oldu, tatlı kız!

BENİ AŞKA İNANDIRWhere stories live. Discover now