7. Bölüm

20.7K 1.2K 67
                                    


Şu anda her şeyin bir rüya olmasını o kadar çok istiyorum ki... Evet şu anda telefonumun o iğrenç alarm sesini duymak ve uyanmak istiyorum. Hatta annemin benim için düşündüğü; lakin benim açımdan hiçbir anlam ifade etmeyen, yatağımın üzerindeki kitaplığa kafamı çarpıp bu kâbus dolu rüyanın etkisinden kurtulmak istiyorum. Kafamdaki hasar en azından kitaplık yüzünden bu kadar dengesiz der geçerdim. Ne var ki şu anda kafamın dengesizliği Ceren denilen şahıs yüzünden! Kendisini Kaya'nın nişanlısı olarak da belirtebilirim.

Kaya'nın nişanlısı Ceren ve ben alışverişte kol kola, mağaza mağaza geziyoruz. Bu ana sırf o davete gidebilmek için katlandığıma inanamıyorum! Çok istediğim bir ana kavuşmuşken, karşıma bu kadarının çıktığına inanamıyorum. Ceren dur durak bilmeden beni kolumdan oradan oraya sürüklüyor ve ben bundan mutlu oluyormuş gibi yapmaktan sıkıldım. Bazen dilediğim dilekler hakkında detaylıca düşünmem gerektiğini düşünüyorum. Bu davete deli gibi gitmek istiyordum ve Vuslat'ın Kaya ve nişanlısıyla katılacağımı söylemesini göz ardı etmiştim. Ama şu yaşadığım durumda keşke göz ardı etmeseydim diyorum. Direkt gidip davetiyeyi Kaya verip savaştan geri çekildiğimin müjdesini ona iletseydim.

Her şey bir anda nasıl bu hale geldi ben bile hâlâ anlamış değilim. Vuslat'ın müjdelediği haberden sonra sevinçle işime kendimi her zamanki gibi adamıştım. Keyifle ekibimin bitirdiği projenin üzerine son düzeltmeleri yapıyordum. Proje konusunda gittikçe Derin ve ekibinden daha üst seviyeye gitmeye başlıyoruz. En son aldığım iki stajyerden sonra ise; kesinlikle seviyeyi arttırdığıma da inanmaya başlıyorum. Kaliteli ve işini seven insanlarla çalışmak her zaman en doğrusudur. E, tabii onlara güzel bir ortam sunmak da patronların görevidir. Ekibimle bu zamana kadar hiçbir sorun yaşamadık. Ben onlara hiçbir zaman üstleri olduğumu hissettirmedim. Onlar da zaten sırf bu yüzden bana saygısızca davranmadılar. Dayanamayıp projede bir iki değişiklik yaptığım için odama çağırıp üzerinde biraz daha fikir yürütmeye başladık. O gün Aysu'nun dediğine göre; benim ekibimle toplantı yapacağımı duyan Derincik hızlıca ekibini odasına çağırıp uyduruk bir toplantı yapmış. Uyduruk demenin sebebi de toplantının kesinlikle on beş dakika sürmesiydi. İşte tüm bunlara rağmen o davete katılacak olmak benim için en büyük goldü. Tabii Ceren ile tanışmadan önce...

Öğle yemeği yemek için odamdan çıkmak için hazırlanmış, ceketimi ve çantamı alıp çıkmıştım. Odanın dışında olması gereken Aysu yine ortalarda olmadığı için bu durumun garipliğine artık aldırış etmemiş ve masasına bir not bırakıp salına salına asansöre doğru yürümüştüm. Tuhaftır, asansörün düğmesine basmamla beklemem arasında anca beş saniye gibi bir süre olmuştu. Buna sevinip gülümserken, asansör açılmış ve içerisinde bulunan Kaya ile göz göze gelmiştim. Üzerindeki buz mavi gömleği ve lacivert takımıyla patronluğu iyice benimsediğini düşünmüştüm. Saçları tepesinde Head & Shoulders reklamındaki adamlar gibiydi. Gözlerinde anlam veremediğim bir sevecenlik ve tabii yine bana sunduğu gamzeli gülücüğü vardı. Asansöre binip zemin katın düğmesine basmıştım. Asansörde ikimizin olması bu şirkette tek çalışan bizmişiz gibi saçma gelmişti. Ya insanlar yelkovan ve akrebin öğle yemeğinin geldiğini gösterdiği şekille hemen işlerini bırakıp koşa koşa şirketten kaçıyordu ya da kimse bizim gibi temel değil merdiven kullanıyordu.

Biz mi? Ah, hayır tabii ki de biz derken, arkadaş olarak biz. Yoksa o Kaya ve ben Özge... İkimiz aynı fidanda değiliz. Topraklarımız bile kesinlikle farklı.

Asansörün kapası kapanınca "Nasılsın?" diyen Kaya'ya bakmıştım yan gözle.

Kaç gündür beni görünce yolunu değiştiren ve benimle konuşma gereği duymaksızın sürekli aramızda bir aracı koyan Kaya mı diyordu bunu? Şaşırtıcıydı. Patronumdur büyüklük ben de kalsın düşüncesiyle tatlı sesimle birlikte "Teşekkür ederim iyiyim, sen nasılsın?" demiştim. Sonuçta iki medeni insanız biz. Dediğime bile şu an yine inanasım gelmedi ama...

BENİ AŞKA İNANDIRWhere stories live. Discover now