15. Bölüm

24.4K 1K 134
                                    

Bu sabah koşudan dönerken, apartmanda Dul Aysel'e yakalandım. Üzerimden bir kilo çıkacak terle Aysel Hanım'ın bana neden dün gece geç geldiğimin hesabını sormasına izin verdim! Evet bunu yaptım. Ama mantıklı bir açıklamam vardı elbette ki! Aysel'in sorduğu soruların gerçek olup olmadığını anlamaktı amacım. Yani bana "Genç olmak da ayrı güzel vallahi... Eve istediğin saatte girip çıkma da öyle... Kiminleydin, ay yoksa Oğuz'la mıydın?" demesinin sarhoşluğunu yaşıyordum. Neden Oğuz'la olacağımı hiç düşünmeden "Sende gençsin Aysel teyze... Benim eve dönmemi mi bekledin o saate kadar?" deyip tek kaşımı kaldırdım. Aysel Hanım teyze, o saatin bir genç kız için doğru olmadığını anlatırken, ben hangi akla hizmet ona laf dokundurduğumu düşünüp durdum. Aysel gibilerle laf yarışına girmekle, bilerek ofsayt yiyen futbolcudan hiçbir farkım kalmadı. Konuyu benim geç saatte dönmemin sakıncalı olmasına bağlayıp, akabinde hemen konuyu Oğuz'a getirmeye başladı. Oğuz'un ne kadar da beyefendi biri olduğunu bana anlatırken, hülyalı bakışlarını görmemek elde değildi. Hani genç olsa Oğuz'u kesinlikle kimseye kaptırmayacağının işaretiydi. O an, Cemre'nin neden bu ana şahitlik edemediğini düşünüp üzüldüm. Oğuz'la aramda hiçbir şey olmadığını ve sadece arkadaş olduğumuzu söyleyince, uzunca bir süre bana bakıp test etmişti beni aklı sıra. Dediklerime inanmış olacak ki Oğuz'a muzlu kek yapıp götüreceğini söyledi. Ben de onun o cümlesine karşı sesli bir biçim de "Yok artık!" tepkimi verince bana öyle çok hırslandı ki, alınarak bana arkasını dönüp gitti. Onun alınmasına nedense üzüldüm ve arkasından yetişmek için yürümeye başladım. Adını söyleyerek durmasını söylediysem de nafile olmuştu. Merdivenlerin başında onun arkasından bakarken, ne kadar hızlı bir şekilde çıktığını da düşünmüş bulundum.

Yönümü değiştirip kendi daireme doğru yürürken, Oğuz'un açılan kapısının önünde refleksle durdum. Oğuz dairesinden çıkıp beni görünce İpana gülümsemesiyle beni selamdı. Ben de ucuz marka diş macunların gülüşleri gibi onu selamladım haliyle... Günaydınlaştıktan sonra hal hatır sorarak asansörün olduğu tarafa yürümeye başladık.

Oğuz şakacı bir tonda "Normalde senin bu saatte işe gitmen gerekmiyor muydu?" deyip gülümsedi.

Ben de ona "Biraz tembel kız olmaya karar verdim," deyince, bu sıfatı ben bile kendime yakıştıramazken, Oğuz'un yakıştırmadığı yüzünden çok net okunuyordu. Hani 'tembel' kelimesi benim için üretilmemişti. Ben buna inanıyorum artık. Tembel kelimesi kesinlikle Cemre için üretilmişti. Tam vedalaşıp onun yanından ayrılırken beni durdurdu ve bir akşam Cemre ve beni yemeğe çıkartmak istediğini söyledi. Gelen bu teklifle gülümsedim. Kabul edip hatta Cemre'nin buna çok daha sevineceğini söyledim, kendime engel olamadan.

Hele de Oğuz'un "Umarım sevinir," lafından sonra beynimde şimşek patlaması oluştu. Yoksa Cemre'nin istediği tek bir gözken, Allah ona iki göz mü nasip etmişti?

"Sevinir yahu neden sevinmesin ki?" derken normal bir şekilde söylemiştim. Hani sözde arkadaşız ya... Hani gayet normal bir şey bu. Bunu büyüten tarafı Oğuz yapmış oldum.

"Özge ben bir şeylerin farkındayım..." derken bana bakıp nelerin farkında olduğunu apaçık belli ediyordu. "Cemre'nin ilgisini fark etmeyecek kadar ahmak değilim."

Kollarımı göğsümde birleştirip birkaç adım geriye doğru gitmiştim. Oğuz'un deli gibi parfüm banyosunun yanında benim ter kokmam hiç de hoş değildi.

Oğuz'a dik dik bakarak "Neden bunu ona direkt sormuyorsun peki? Asıl yemeğe çıkman gereken kişi o ne de olsa. Neden beni siz cilveleşirken, kurban seçiyorsun ki?" dedim.

Hayatta tahammül edemediğim durumlardan biridir bu. Üniversitedeyken başıma çok gelmişti. Genellikle çiftlerin arasında tek başına oturan ve onları izlememek için etrafını izleyen o kızlardan biriydim. O dönemler sıkılmaktan yahut çatlamaktan ölmemişsem, şu an yaşamam bir mucize olabilirdi.

BENİ AŞKA İNANDIRWhere stories live. Discover now