4. Bölüm

29K 1.4K 185
                                    

Tam yarım saattir taksi bekliyorum! Allah'ın cezası bir taksi! Bir tane bile boş geçmedi, bir tane ya, bir—ta— ne! Resmen popomu hissetmemeye başladım. Donmaktan öleceğim belki de... Annemi son kez arayamadan ve projemi bitiremeden öleceğim. Sinirlerim çok bozuk, çok! Derin bir nefes alıp tekrardan caddeye bakıyorum ve bir taksi! Senin sarı rengine kurban olayım be! Elimi kaldırıp durması için işaret yapmak isterken onun da içi dolu olduğunu görüyorum. Sinirden ağlayacağım, rimeli falan takmayacağım yeminle ağlayacağım! Zaten o adi, şerefsiz, kör olasıca adam da gelmedi! Gelmesi gerekmiyor muydu? Dizilerde, filmlerde aldatan adam sevgilisinin peşinden koşup her şeyi açıklamak için bir şans istemiyor muydu? Evet istiyordu! Bu adam hiç mi dizi film izlememiş arkadaş! Nasıl bir insan ya!

Yarım saattir anayoldayım, ne taksi geldi ne de sevgilim olacak o hıyar bozuntusu... Gözlerimden akan yaşları elimin tersiyle siliyorum. Resmen 'yeniden' aldatıldım. Bu sefer kadın kızıldı. Buna sevinmeli miyim? Yani sürekli aynı tip kadınlardan farklı biri diye? Hayatıma Umut'tan önce giren iki kişi hep sarışın tercih etmişti beni aldatmak için. Saçmaladığıma göre depresyona girmiş bulunuyorum! Resmen onu bir kızla gördüm! Üstelik görmekle yetinmedim gittim bir güzel de suratını tırmaladım. O beni görmenin verdiği şaşkınlıkla boğuşurken yüzüne tükürüp orayı terk ettim. Keşke topuklumun topuğunu gözüne soksaydım! Çok gücüme gidiyor. Beni durdurması gerekmiyor muydu? Gerçi bu zamana kadar hangi sevgilim beni durdurdu ki? Hepsi benim hayallerimle oynayıp, beni terk etmedi mi?

Umut'a güvenmiştim ama... Evet, âşık değildim; ama onunla aramızdaki bağ çok değişikti ve beni çok mutlu ediyordu. Ama bugün olanlar tamamen fiyaskoydu! O kadını öpüşü, peşimden gelmeyişi... Ben bunları hak edecek ne yaptım? Öyle bir seçenek bulamıyorum.

Bu topuklulara daha fazla dayanamayacağım! Tabii sonumu böyle hayal etmediğim için arabamı da yanıma almadım. Of, akılsız başın cezasını ayaklar çekermiş. Cidden çekti yani! En sonunda bir taksi geliyor. Resmen boş bir taksi ya! Şu an resmen en duygusal anı yaşıyorum. Taksi bana geliyor. Taksinin tepesindeki anten rüzgârın esintisiyle uçuşuyor ve ben ona âşık oluyorum! Hemen elimi kaldırıp taksinin durması için işaretimi yolluyorum. Hatta önüne atlıyorum. Taksi ani bir frenle duruyor.

Bu kadarı fazlaydı be Özge!

"Abla deli misin, ne diye önüme atlıyorsun? İntihar edeceksen başka bir yöntem bul ya... Güzelim Boğaz'ımız dururken, nedir bu taksi merakınız anlamıyorum." Taksicinin camdan bana saydırmasına bir şey demeden, kendimi taksiye atıyorum.

"İntihar falan etmiyorum! Üstelik taksicileri taksi müdürlüğüne şikâyet edeceğim! Yarım saattir taksi bekliyorum! Rüzgâr da deli etti beni zaten! Üşüdüm kaldım yolda!"

Taksici bana dikiz aynasından bakıyor. Taksi müdürlüğünü sinirle söyledim. Öyle bir şeyin olmadığının bilincindeyim ama... Sinirliyken ben, ben değilim ki! Taksicinin bakışlarına sinirleniyorum! Tamam, biliyorum şikâyet yerinin Toplu Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü olduğunu! Ben kaç otobüs şoförünü şikâyet ettim bir bilsen!

"Abla rüzgârı da İlahi Müdürlüğü'ne şikâyet et o zaman, hani belki işe yarar. Yukarıdan rüzgârın ayarını biraz keserler," diyor. Benimle alay ediyor! Utanmaz adam! Müşterinin daima haklı olduğu dönemleri özlüyorum.

Taksiye gideceğim yeri söylüyorum ve birden müşterinin en kralı oluyorum. Tabii Yeşilköy'den Levent'e kaç para yazar kim bilir? Taksi hareket ederken ben de Umut'un peşimden gelmemesinin yanında, bu sabah güne nasıl başladığımı hatırlıyorum.

Gözlerimi bugün daha bir umutlu açmıştım. Yepyeni bir gün, sevgilimle barışacak olmanın verdiği bir huzur, ne bileyim başka aydınlıktı bugün. Öyle olmasını dilediğim için bana mı geliyordu bilmiyorum... Kalkıp bir güzel duşumu almıştım. En güzel elbisemi seçmiştim. Saçlarımı şekillendirmiştim. Üstelik saçlarımı şekillendirmem tam bir saatimi almıştı! Ama tabii tüm bunlardan habersiz 'onun için değerdi' sloganıyla yapmıştım. Ellerim kopaydı da yapmayaydım! Çok güzel makyaj yapmıştım. Şimdi gözyaşlarımla birlikte akıp giden makyajım tarafından da terk ediliyordum. Peki, o üç yüz lira verdiğim parfümü üzerime boşaltmam? Cidden ellerim kopsaydı! Ceketimi giyinip mutlulukla dairemden çıkmıştım. Tabii o an mutluluğuma gölge düşüren tek şey; apartmana birinin ya da birilerinin taşınıyor olmasıydı. Muhtemelen benim karşı dairemin yanındaki daireye taşınıyordu. Bu apartmana ilk geldiğimde o daireyi çok istemiştim; ama kirası benim bütçemi aştığı için tutamamıştım. Zaten 3+1'e ihtiyacım yoktu, ben bir tek manzarasını sevmiştim. Daha sonra boynu bükükler gibi karşı çaprazındaki daireyi tutmuştum. 2+1'i daha çok sevmiştim. Her neyse işte, ben tüm o aksilikleri bile görmezden gelmiştim ve kocaman topuklularımla aşağıya tın tın inmeye başlamıştım. Caddeye çıkıp bir taksi durdurmuştum. Amacım; Umut'la barışmak, güzel bir akşam yemeği yemekti. Bugün işten sırf o salak için yalvar yakar izin almıştım. Hatta Ersan Bey gibi bir genel müdürün bu kadar kolay izin vermesini bile şansımın güzel olacağına bağlamıştım. Ersan Bey izin konusunda katı düşüncelere sahiptir de hep. Umut'u arayıp aramama arasında kalmış ve sonunda sürpriz olmasını daha fazla istediğim için aramamıştım. Levent'ten Yeşilköy'e taksiyle gelmem ve o kadar para vermem bile mutluluğumu bozmamıştı.

BENİ AŞKA İNANDIRWhere stories live. Discover now