6. Bölüm

23.4K 1.3K 139
                                    

Kapı? Zil? Telefonum sesi? Rüya?

Gözlerimi açıp etrafıma bakınmaya çalışıyorum. Odaya vuran sokak lambasının ışığıyla tam karşımda olan makyaj masamın aynasında kendimi görünce irkiliyorum. Kalbim hızla çarpmaya devam ediyor. Sesler, sesler de devam ediyor! Hepsi aynı anda çalıyor! Allah'ım kıyamet mi kopuyor? Üstelik daha hayatımın baharındayken! Daha büyük ayakkabı mağazasının indiriminden yararlanamamışken, ölmek falan istemiyorum! Kıyamet koparken telefonum çalması, kapımın falan çalması... Cidden ilahi tarafın bizden daha modern olduğuna inanıyorum! Kapıma gelip "İyi günler Özge Hanım, öbür taraftan bekliyorsunuz," ya da telefonumun çalması ve "Özge Hanım müsaitseniz, öbür tarafa ışınlıyorsunuz" demeleri bence çok anlamlı.

Çığlık sesi? Annem?

Peki, her şeyin devam etmesi?

Telefonumu elime alıyorum. Annemin tekrardan attığı çığlıkla daha da bir korkmaya başlıyorum. Koşar adımlarla kapının oraya geliyorum. Telefonumu, kapıyı aynı anda açıyorum ve tüm sesler kesilirken "Sürprizzzz!" diye cırlayan Cemre'nin sesi kıyametten uzak, benim tarafımdan işlenecek cinayete yakın bir zaman diliminde duyuluyor.

Cemre... Manyak Cemre! Lisede beri hayatımdaki tek dostum. Cemre'yle aramıza giren tek şey; onun 'ona göre' çılgın 'bana göre' manyak hareketleri, hayalleri ve hepsini yapıyor olması... Lisede bu kadar manyak bir şey değildi. Ne olduysa üniversite yıllarında oldu. Onun arkadaşları da böyle kendisi gibidir... Nerede tuhaf insan varsa hepsiyle arkadaş oldu ve tabii sevgililerini saymıyorum. Orta boylarda tatlı mı tatlı, inanılmaz hayat dolu bir kızdır. Kumral saçları, açık ela gözleri, insanda yaşam sevinci besleten gülümsemesiyle çok dikkat çekidir. İstediği kişiyi kendine âşık eder ve ona âşık olmayan, fark etmeyen biri olursa saç rengini değiştirir ve istemeyen kızlıktan çıkar.

Cemre... Karşımda şimdi böyle içten bir şekilde gülümseyince onu ne kadar özlediğimi düşünüyorum. Az önceki hareketi için bir güzel sövmeli miyim, yoksa sarılmalı mıyım?

"Eee, sarılmayacak mısın, kızım? Aloo kime diyorum?" diye cırlamaya devam ediyor Cemre.

Apartmanı ayağı kaldırttık resmen! Yarınki dedikodu malzemeleri tartışmasız benim. Berrin teyze kapının merceğinden bakmıyorsa ben de bir halt bilmiyorum! Cemre'yi kolundan tuttuğum gibi içeriye çekiyorum. Daha sonra da valizlerini falan alıyorum içeriye. Kapıyı kapatıp ona dönüyorum. Sırdaşım, dostum, hayatta sahip olmak istediğim kız kardeşim o benim. Onun bendeki bu özelliklerinden şu an gıcık kapsam da dayanamayıp gülümsüyorum!

"Gel buraya deli kız," deyip çekip sarılıyorum huysuza. Birdenbire yine Hülyaca ağlamam geliyor; ama kendimi bu sefer sıkı tutacağım.

Kendini geri çekip yanaklarımı sıkmaya başlıyor Cemre. Elmacık kemiğimin hastasıdır da... "Çok özledim Japon seni..."

Tek kaşımı kaldırıp ona bakıyorum. "Evet, onun için her gün arayıp sordun hayırsız," deyip kafasına geçiriyorum bir tane.

Başını tutup "Yaa ama..." diye kendini savunmaya başlarken annem içeriden bağırıyor. Annem!

"Özgeeeee..." Annem korku dolu sesiyle bağırmaya devam ederken, sinirle Cemre'ye dönüyorum.

"Annem! Annemi unuttum," deyip odasına koşmaya başlıyorum.

Hemen kapıyı açıp yanına gidiyorum. Annem korku dolu gözlerle bana bakıyor. "Ah Cemre ah! Ne vardı normal insanlar gibi gelseydin?" diyorum sinirle.

"Ama o zaman Cemre olmazdım ki..." diyen Cemre'ye dönüyorum. Kapının eşiğinde elleri önünde, başı öne eğik, ilkokul çocukları gibi...

BENİ AŞKA İNANDIRWhere stories live. Discover now