''Hu hu, biz geldik! Kimse yok mu?''

Kapıyı ardından kapatıp Vatan ile bir, ayakkabılarını çıkarttı. Ardından genç adamın önüne gelip Tan'ın ayakkabılarını yavaşça çıkarmaya başladı. Sevgilisinin onu tebessümle izlemesi üzerine bakışlarını onun yüzüne çevirdi.

''Ne gülüyorsun?'' sorusuna ''Hiç, sadece senden ne kadar güzel anne olacağını düşünüyordum Gurur'um,'' cevabını alması genç kızın ellerinin titremesine neden oldu. Tan, Çiçek'in her an görüş alanına girebileceği heyecanıyla ağabeyinin cümlesine kulaklarını tıkarken gözleri etrafta fır dönüyordu.

''Uçma Vatan!'' deyip elindeki ayakkabıları alelacele ayakkabılığa tıkıştırdı ve önden salona yürümeye başladı genç kız.

Salonda kimseyi bulamayınca ''Nerede bunlar ya?'' diye sordu kendi kendine. Bahçeden gelen sesler üzerine, ardından gelen Vatan'la solandan bahçeye açılan kapıya ilerlediler. Bahçeye çıktıklarında akşam yemeğini yiyen ailesini gördü genç kız.

''Afiyet olsun,'' deyip herkese selam verdi. Kardeşlerinin yemekten başlarını kaldırmadan teşekkür mırıltıları, Sevda'nın sıcak tebessümü ve halasının ''Hep birlikte olsun. Hoş geldiniz,'' demesiyle keyiflendi ama en çok babasının onu gördüğünde gülümseyen yüzünü fark edince dudaklarına yerleşen gülümsemeye engel olamadı.

''Afiyet olsun,'' diyen Vatan'a ''Afiyet olsun Çiçeğim,'' cümlesiyle eşlik etti Tan. Babasının kucağındaki Çiçek'in sanki dünyada Tan yokmuş gibi davranıp ''Hoş geldin ablamcığım. Sen de hoş geldin Vatan abimciğim,'' demesi Tan'ın bir an için yüzünü buruşturmasına neden olsa da çabuk toparladı.

''Bende hoş buldum Çiçeğim,'' diyen küçük adama bakma gereği bile duymadan ''Biriciğim babacığım köftemi ablamcığımla paylaşabilir miyim?'' diye sordu Çiçek. Kızının yemekten kaçmaya çalıştığını anlayan Mert, ortak tabaklarındaki köftelerden birini daha küçük parçalara bölüp hiç cevap vermeden kızına yedirmeye başladı.

''Gurur aç mısınız halacığım? Tabak getirin de, oturun birlikte yiyelim.''

''Yok Lülü. Biz evden çıkmadan yemiştik. Ben gidip çay koyayım hemen.''

''Aynen bende Tan'ı yatırayım,'' deyip Gurur'un arkasından salona girdi Vatan da.

''Ya ne yatırması abi! Çocuk muyum ben? Çiçeğim'e rezil oldum hem bıraksana beni kucağından!'' kardeşinin kucağında debelenmesiyle onu ikili koltuğa bıraktı genç adam.

''Ya bir dur be oğlum! Hem kazık kadar adam mısın da çocuk değilim diyorsun?''

Tan, ellerini göğsünde bağlayıp ''Sen ne anlarsın ki,'' dedi. Vatan üstelemeyip kardeşinin sırtına yastık koydu ve koltukta rahat oturmasını garantiledi.

Mutfakta olduğunu bildiği Gurur'un ardından salondan çıktı ve mutfağa girdi. Çay demliğine su koyan sırtı ona dönük genç kızı izlemeye başladı. Sessizce arkasından yaklaşıp Gurur'un ocağı yakıp çay demliğini ocağa yerleştirmesini bekledi. Genç kızın çay kavanozunu almak için mutfak raflarından birine yaklaşmasıyla ona arkadan sarıldı Vatan. Karnında birleşen kollarla son anda engelledi çığlığını Gurur.

''Allah belanı vermesin Vatan, ölüyordum korkudan!''

Genç adam, bedenini sevgilisinin bedenine yaslayıp yüzünü de genç kızın boynuna gömdü.

''Bende kokunu alamayınca ölecek gibi oluyorum Gurur'um.''

Bedeni karıncalanıyor, kalbi karnında atıyordu sanki. Hissettiği heyecanı anlatabilmenin imkânı yoktu. Onu teselli eden tek şey Vatan'ın da aynı duyguları ve hatta fazlasını hissettiğini bilmekti.

Sana Anne Diyebilir Miyim? (1. ve 2. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin