Bölüm 59

6.9K 320 69
                                    

Luan Santana - Te Esperando

O gün her gün olduğundan çok daha endişeli ve çok daha erken uyandım. İlk başta kendi kendime karşı koymaya çalışsam bile sonunda pes etmiştim. Hayatımın en uzun duşu rekorunu kırdıktan sonra, dolaptan eski mavi valizimi çıkarttım. İçine gelişi güzel birkaç şey tıktıktan sonra kendimi yatağa kıvrılmış bir şekilde ağlarken buldum.

Bugün İngiltere'ye, annemin yanına gidiyorduk. Gidiyorduk, ben ve Neymar.

Neymar annemi göreceği için çok heyecanlıydı. Ben ise... Bilmiyorum. Nasıl hissetmeliydim ki? Her şeyimi geride bıraktığım ülkeye dönüyordum. Doğup büyüdüğüm, sonraysa kaçtığım ülkeye.

Orada aldığım her nefes bana kötü anılarımı hatırlatacaktı. Annemi görmeye de hazır olduğumu düşünmüyordum. Onu görünce ne yapacaktım? Her şeyi unutmuş bir şekilde canım annem deyip sarılacak mıydım yoksa mesafeli mi davranacaktım?

İç çektim ve yatakta ters tarafa döndüm. Mavi valiz dolabın önünde, kapanmış bir şekilde duruyordu. İçine ne koyduğumu bile hatırlamıyordum. Umrumda bile değildi açıkçası.

Gerçeklerle yüzleşmek ne kadar zor olabilir ki, diye düşündüm. Eninde sonunda gelip beni bulmayacaklar mı zaten?

***

Gün kesinlikle sandığımdan ve umduğumdan hızlı geçmişti. Kendimi sabahın yedisinden öğlen ikiye ışınlamış gibiydim.

Çoktan havaalanında gelmiş, kontrollerden geçmiş hatta uçaya binmiştik. Sabahtan beri söylediğim kelimeler iki elin parmaklarını geçmezdi bile. Neymar defalarca bana bunu yapmak zorunda olmadığımı, eğer hazır hissetmiyorsam geri dönebileceğimizi söylemişti ama sesinden de doğru olanın gitmek olduğu belli oluyordu. Direte direte buraya kadar gelmiştim, bundan sonra istesem de geri dönemezdim.

Uçak boyunca uyumaktansa film izledim. Her bulduğunu yiyen biri olmama rağmen gelen yemeğe dokunanmıştım bile.

Uçak indi, tekrar kontrollerden geçtik ve bizi bekleyen arabaya bindik. Havanın soğukluğu bile Londra'ya geri döndüğümü bana tam anlamıyla hissettirmiyordu.

Arabayla otelimize giderken başımı cama yaslandım ve izledim. Yağan yağmuru, kırmızı otobüsleri ve telefon klübelerini izledim. Birbiriyle aynı evleri ve büyük caddeleri, şemsiyeleriyle koşuşturan insanları...

Düşününce ülkemi, şehrimi cidden özlemiştim. O kadar uzun zamandır İspanyolca ve Portekizce konuşuyordum ki, İngiliz aksanımı kaybetmiş olmaktan korkuyordum.

Araba otelin önünde durdu ve valeler kapılara üşüştü. Arabadan iner inmez flaşlar yüzümde patlamaya başlamıştı. Biz kapıdan girer girmez hayranlar ve paparazziler otele girmeye çalıştı. O karmaşanın içinde tek hatırladığım şey ayağımdaki topuklu botlara rağmen karnımdaki canlıyı hoplata hoplata asansöre koşmamdı.

Her şey o kadar hızlı gelişiyordu ki ne ara otele geldik onu bile anlayamamıştım.

Bir görevli eşyalarımızı odamıza taşıyıp, oda kartını bize verdikten sonra içeri girdim ve kapıyı kapattım.

Üzerimdeki montu çıkarttım ve yavaşça yatağa oturdum. Geriye yaslanıp soğuk çarşafın üzerine uzandım ve ters bir şekilde yastığın üzerindeki kahverengi şeyi izlemeye başladım.

Don't || Neymar Jr. Where stories live. Discover now