Bölüm 45

9.1K 412 102
                                    

Güzel bir 45. bölüm ve 3'te 3 yapmanın hediyesi olsun istedim. Umarım beğenirsiniz.

İyi okumalar!

"Bixie," Adımın fısıldanışını duyabiliyordum. "Hey, Bix." Aynı ses bu sefer omzuma dokunduğunda gözlerimi açtım.

Bir süre şapşalca baksam da kısa süre sonra maç sonrası, Ney'in arabasında olduğumu anlamıştım.

Geç oldu bahanesi ile beni evime kendi bırakmak istemiş, ben de yorgunluktan öldüğüm için arabada uyuyakalmıştım.

Uyandığımdan emin olduktan sonra Neymar gülümsedi.

Gözlerimi ovuşturdum ve camdan dışarı baktım. Neymar'ın evindeydik.

"Beni evime bırakacağını sanıyordum?" dedim tek kaşımı kaldırıp.

"Evin Nou Camp'a çok yakın, ve hemen uyuyakaldın.. Uyandırmak istemedim. Sorun değil, değil mi?"

"Hayır, senin yatağın daha yumuşak zaten." dedim ve omuz silkip arabadan indim. Şaşırtıcı şekilde uykumu almış ve enerjik hissediyordum.

O da arabadan indi ve elimi tuttu.

Bir elimize bir de yüzüne baktım. Her ne kadar odunluk yapıp 'Haklısın sen de, kaybolmayayım.' demek istesem de kendimi tuttum ve gülmemek için dudağımı dişlemeye başladım.

Neden bilmiyorum ama fazlasıyla mutlu görünmesi gülmemi sağlıyordu.

"Neye gülüyorsun?" dedi gülerek. Kendimi tutamayıp bir kahkaha attığımda anlamasa da o da gülüyordu.

Ona sıkıca sarıldım ve başımı boynuna koydum.

"Seni seviyorum." dedim ve gülümseyerek ona daha sıkı sarıldım.

İlk önce ne olduğunu anlamasa da kısa süre sonra belimi sıkıca tuttu ve beni döndürmeye başladı.

Sessizliği bozmaktan nefret ettiğimden sesli gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

Beni bıraktığında ikimiz de gülerek eve girdik.

İçeri girdim ve ayakkabılarımı çıkartıp montumu astım. Kapıyı kapatır kapatmaz dudaklarıma yapıştı.

Heyecandan ne yapacağımı bilemezken, kendimi karşılık verirken buldum.

Elleri kalçama doğru indi ve beni sıkıca kucağına aldı.

Daha rahat olmak için bacaklarımı beline sardım ve ona daha sıkı sarıldım.

Nefes almak için birkaç saniyeliğine dudaklarımızı çekiyor, sonraysa tekrar birleştiriyorduk...

Beni taşıyarak merdivenlerden çıkmaya başladığında bunun sonunun yatak odası olacağını anlamıştım.

Odasına girdiğimizde beni yatağa bıraktı ve formamı çıkarttı.

Hissettiğim şey korku değildi... Ama güven hiç değildi.

Utanmıyordum... Kendimden de emin değildim.

Ama olmasını istiyordum. Neden bilmiyorum ama sanki buna ihtiyacım varmış gibi geliyordu.

Pantolonumu çıkarttığımda o da tişörtünü odanın bir köşesine fırlattı.

Dudaklarını boynumda gezdirirken, elleri iç çamaşırıma gittiğinde dudağımı ısırdım.

"Bu enerjiyi nereden buluyorsun bilmiyorum ama," dedim nefes nefese. "Saygı duymak lazım."

"Senin için her zaman enerjim var." dedi ve göz kırptı.

İçimin eridiğini hissediyordum. İkimiz de tamamen çıplak kaldığımızda, yirmi saniyelik bir özgüven patlaması ile kendimi ona daha fazla bastırdım.

Şaşırsa da hoşuna gittiği belliydi.

Kısa bir sessizliğin ardından odada küçük bir çığlık yankılandı.

***

Gerçekten Neymar'ın bu enerjiyi nereden bulduğunu bilmiyordum.

Yani hangi insan bir buçuk saat, maçta tazı gibi koştuktan sonra eve gelip... Şey yapardı ki?

Şu anda başımı çıplak göğüsüne yaslamış, nefes alış verişlerini dinliyordum. Yarım saat kadar önce uykuya dalmıştı ama beni uyku tutmuyordu.

Kasıklarımdaki ağrıdan da olabilirdi tabi.

Başımı kaldırdım ve yatakta döndüm. Dönmem ile kasıklarıma saplanan acı ile yüzümü buruşturdum.

"Siktir," diye fısıldadım sessizce. "Bir dahakine daha yavaş olmalısın."

Birden gözlerini açtığında utançla gözlerimi kapattım. Beni duyacağı aklımın ucundan bile geçmiyordu. Uyuyor sanıyordum.

"Canın mı acıyor?" dedi endişeyle.

Başımı olumlu anlamda salladım ve yorganı kendime çektim.

"Çok mu?"

"Sorun değil, regl ağrısından kötü olamaz." dedim ve güldüm.

Burukça gülümsedi ve yüzümün önüne düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

"Özür dilerim. Daha yumuşak davranmalıydım."

Her ne kadar içimden 'Bence de.' demek gelse de onu üzmemek için "Sorun değil. Gerçekten." diye mırıldandım ve yanağını öptüm.

Kolunu açtı gülümsedi. Başımı göğüsüne koydum ve iç çektim.

"Biliyor musun," dedi ikimizin de uyuyamadığını anladığında. "En çok neyi merak ediyorum?"

"Neyi merak ediyorsun?"

"Adının anlamını."

Güldüm. Bunu ben de hep merak etmiştim.

"Yani adın pek alışıldık değil. Daha önce hiç duymamıştım."

"Öyle bir isim yok da ondan." dedim gülerek.

"Nasıl yani?"

"Annem bana hamile olduğunu öğrendiğinde adımı çok düşünmüş. Ama bir türlü güzel, değişik birisim bulamamış. Altıncı hissi çok kuvvetli biri zaten. Bir süre sonra kendini B harfi çizerken bulmuş. Her yere B harfi çiziyormuş. Daha sonra aynı şey İ ve X harfleri için de olmuş. Sonra aklına dank etmiş, ve kendi kendine 'Bixie' diye mırıldanmış." dedim sessizce. "Daha sonra internete Bixie yazmış, anlamı var mı öğrenmek için. Karşısına Çin Mitolojisinde bir hayvan çıkmış. Aslana benzeyen, kötülüğü ve şeytanı kovan bir yaratıkmış Bixie. Sonra ben doğunca, adımı Bixie koymuş."

Başımı kaldırıp Neymar'ın yüz ifadesine baktım. Etkilenmişe benziyordu.

"İşte benim adım da babamın adı." dediğinde kahkaha attım.

"Anlattığın şey gerçek mi yoksa beni mi kandırıyorsun?"

"Gerçek." dedim ve gözlerimi kapattım. "Değişik bir hikaye biliyorum."

Başımı yastığa gömdüm ve cenin pozisyonu aldım. Neymar bana arkamdan sarıldığında uyku yavaş yavaş tüm bedenimi sarmaya başlamıştı bile. (Bknz: spooning)

"İyi geceler." dedim ve esnedim.

"Sana da, kötülük kovan."

"Bunu bir daha deme." dedim huysuzca.

"Haklısın, iğrençti. İyi geceler."

Güldüm ve elimi Neymar'ın eline kenetledim.

Ta daaaa djkdkfk

İşte Bixie ismini bulma hikayem. Olay gerçekten böyle oldu.

Ayrıca eğer kare harflerle Bixie yazarsanız (üst üste gelecek şekilde) o zaman bir İngiltere bayrağı elde ediyorsunuz. Yani bu yüzden Bixie İngiliz :D

Evet biliyorum, mükemmelim. Tamam. Egomu daha fazla tatmin etmeyelim lütfen shdkfkkf

Umarım beğenmişsinizdir, sizi seviyorum!

~Mila

Don't || Neymar Jr. Where stories live. Discover now