Çarpışma

1.1K 123 124
                                    

İnsan birkaç damla kan ve binbir endişeden ibarettir.

Şirazi

Sonunda klavyem tamirden döndü çok şükür :) Bu da yeni bir bölüm artık söylememe gerek yok sanırım:)

Bir kaya yerinden nasıl ayrılır ve üzerinize yuvarlanır, toprak nasıl kopar anakaradan ve heyelan olur, bir tren rayından nasıl çıkar?İşte sevdiğiniz birini kaybetmek ya da bununla karşı karşıya kalmak tam da böyleydi.Aniden vücudunuzun tam tepesine düşen koca bir yıldırımdı.

Kerem onu kardiyoloji yoğun bakım servisinin kapısında gördüğünde, Deniz Hanım hala o yıldırımın etkisindeydi.Yağmura yakalanmış küçük bir serçe gibi titriyordu.Yeğenini görür görmez çöktüğü yerden kalktı ve koşup ona sarıldı.Sarılır sarılmaz da hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.Güçlü tutmaya çalıştığı kabuğu Kerem'in dokunuşuyla paramparça olmuştu.Ruhundaki aynı korkuyu, aynı acıyı taşıyan bir başka ruhla paylaşma ihtiyacı tüm benliğinde yüzeye çıktı.

Kerem'in arkasından gelmiş olan Cüneyt Bey birkaç adım geride durmuş onları izliyordu.Sevdiği kadının çaresiz ve acı dolu hali yüreğini dağladı.Ona yardım edemiyor olmak, hiçbir şey yapamamak canını acıtıyordu.

''Sabah hiçbir şeyi yoktu.Hiçbir şeyi...'' dedi Deniz Hanım zorlanarak.

Kerem ondan ayrılarak, teyzesinin yüzüne baktı.''Nasıl şimdi?Anjiyo yaptılar mı?''

''Evet, yani bilmiyorum...Bilinci yoktu...3 damarı tıkanmış, açtılar.Şimdi gözlem altında tutacaklar.''Deniz Hanım kafası karışık bir şekilde kurmaya çalışıyordu cümleleri.Dikkati çok dağınıktı.''Korkuyorum Kerem.Onu kaybedemem.''

''Korkma, kaybetmeyeceğiz.'' dedi Kerem, ama bunu sadece teyzesini teskin etmek için söylemiyordu.Buna gerçekten inanıyordu.Dedesi bugüne kadar neler atlatmıştı, bunu da atlatırdı.Bu yüzden ümitsizliğe kapılmadı.Birkaç saat sonra dedesi uyandı.Ertesi gün de yoğun bakımdan çıkarılıp servise alındı.

İlyas Bey Kerem'i görünce o kadar sevindi ki neredeyse buna vesile olan kalp krizine şükredecekti.Torununu uzun zamandır görmemiş ve çok özlemişti.Onun sıcak tavrı Kerem'in gönlünü bir kere daha eritti.Dedesinin ona karşı sevgisi sonsuzdu.''Çünkü tek torunu olduğumu düşünüyor.'' diye düşündü.Bu düşünce içinde bir yerlere battı.Bir torunu daha vardı ama dedesi kurtulamamış olsaydı bu gerçeği bilmeden ölüp gidecekti.Başka bir çocuğu, başka bir torunu olduğunu bilmeden...

Harun da bilmiyordu ne yazık ki.Babası ile bu kadar problem yaşarken ona kol kanat gerecek, babasının ondan esirgediği sevginin bile çok daha fazlasını verecek biri ona da çok iyi gelebilirdi.Ama bu ondan saklanıyordu.Kerem'den bile saklaması isteniyordu.İlk defa yüreğinde yanan bir ateşle bu sırrı ifşa etmeyi istedi.Lakin verdiği söz bu isteğiyle çelişiyordu.Kerem genelde doğruların tek ve değişmez olduğunu düşünürdü ama burada zihni ikilemde kalmıştı.

Bir tarafta ailesine verdiği söz, Nesrin Hanım'ın haklı isteği vardı ama diğer tarafta Harun'a ve dedesine haksızlık ediliyor gibi düşünüyordu.Bu meseleye karışmamaya karar vermişti.Ama kararı sarsılmanın eşiğine gelip geri dönüyordu.

**************************

Pazar günü, Cüneyt Bey ısrar ederek Kerem'i ve Deniz Hanım'ı kısa bir süreliğine de olsa eve dinlenmeye göndermişti.İlyas Bey'in yanında birkaç saat o kalacaktı.Kerem uzun zaman sonra Ortaköy'deki bahçeli ve panjurlu bu güzel yalıya gelmişti.Bahçedeki yaprakları dökülmüş leylakların yanından geçti ve beyaz iki katlı sanat eserinin kestane ağacından yapılma süslü kapısından içeri girdi.Çocukluk anıları her seferinde olduğu gibi yine zihnine hücum etmişti.5 neslin anılarını saklayan bu ahşap ev Kerem için de bir istisna değildi.Hatta genç çocuk burada daha fazla anı biriktirmeye bile talipti.Zamanın onu nasıl bir dehlize sürükleyeceğine dair hala bir fikri yoktu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: 4 days ago ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

SAHAFLAR SEMTİWhere stories live. Discover now