Kaybedilen

149 7 11
                                    

Yılların çarmıhında vücudumu günler,
Taşa tuttu.

Çivilenip kaldı ufkumda,
Mevsimler var, yağmur bulutu.

Kapalı kaynar tencerem bilinmez,
Et mi pişer, dert mi pişer.
Çağırmadılar ki beraber gidelim,
Gittiler birer ikişer.

Hatıralar bana gelmekle,
Tamamen aldanmışlar.
Bir sır gibi ele verdi beni
Kuyularda kamışlar.

Ümitlerim, ne var ne yok, bitti;
Nöbete geçti korkular.
Üstüme çevrilen aydınlıklar içinden,
Gece — beni kurtar!

                      Behçet Necatigil - Hal Tercümesi



Puslu, yaslı ve yaşlı bir mahalle...Kerem bunları düşündü Çıkmazeli'ne geldiklerinde.Önlerindeki ticari aracı takip ederken, sessizce sürüyordu arabasını Tolga.Kerem, yan taraftaki sürücü koltuğunda aynı sükunetle oturmuş etrafı seyrediyordu camdan.Garip bir kasvet sinmişti sokaklara.Köşe başlarında, sokak aralarında oyun oynayan çocukların neşeli gürültüsü bile gizleyemiyordu bu kasveti.

Başka bir yerdi sanki burası, bambaşka bir memleket.Ahşap dolaptan geçip soluğu bir anda Narnia'da almış gibi hissetti Kerem.Ama  belli ki aslan yoktu ortalıklarda.Hava ayazdan kırılıyordu.

Belirlenen evlere tek tek gidildi, erzak ve giysi yardımı yapıldı.Cihan Hanım ev sakinleriyle konuşup sıkıntılarını dinlerken, Kerem ve Tolga araç sürücüsüne yardım ettiler malzemelerinin taşınmasında.Evlerin gezilmesi bitince, daha merkezi bir yere getirdiler arabaları.

Cihan Hanım, esnafla konuşmak istediğini söyleyip ayrıldı yanlarından.

_Kalan oyuncakları dağıtın, dedi.

Ticari aracın kasası tekrar açıldı.Şoför Adnan Bey, gördüğü çocuk gruplarına seslendi.Önce onlar geldi, sonra evdeki çocuklarına ya da kardeşlerine götürmek için oyuncak isteyen yetişkinler geldi.Oyuncaklara kavuşan çocukların neşesi biraz olsun dağıtmıştı ayazı.Tolga'nın bile yüzünde güller açmaya başlamıştı.Onlara kendince takılıyor, bazılarıyla sesini incelterek konuşuyor, hatta bazılarına verdiği oyuncak hayvanın taklidini yapıyordu.Kerem onun bu haline gülmeden edemedi.Vadide Şafak'ın kazasının konusu açılmışken, kimsenin konuyla ilgili bir şey bilmemesine rağmen herkesin ağız birliği yapıp 'O yapmamıştır' diye konuşmasının sebebini şimdi az çok anlıyordu.Tolga'da merhamet vardı.

Kerem bunları düşünürken gözü bir yere takıldı, biraz ötede bir apartmanın dış merdivenlerinde kendi başına oturan bir kız çocuğuna.Baştan ayağa kırmızılar giyinmiş, kırmızı botları çamur kaplanmış, sevimli bir kızdı.Saçları biri diğerine göre aşağıda kalan 2 at kuyruğuyla toplanmıştı.Uzaktan izliyordu çocukları, gelmeye cesaret edemiyor gibiydi.Kerem araç bagajına çevirdi bakışlarını.Az sayıda kalan oyuncağı elleriyle ayıkladı.En güzelini seçmeye çalıştı.

En altlarda, saçları tıpkı bu kıza gibi toplanmış bir bebek dikkatini çekti.Onu aldı.Kızın yanına yürüdü, yere çömeldi.Elindeki oyuncağı kıza uzattı.Kızın yüzü bir anda aydınlandı.Sağ elinin işaret parmağını ağzına götürüp emdi, utanmıştı.Kerem yavaşça bıraktı bebeği çocuğun kucağına.

_Senin, dedi.

Kız bir anda sarıldı oyuncağa.Neşeli bir kıkırtı döküldü dudaklarından.Kerem de onunla birlikte gülüp, başını okşadı.

_Adın ne senin? diye sordu.

Kız cevap vermedi.

_Ben Kerem, dedi bu kez kendini gösterip.Sonra kızı işaret etti.Sen?

SAHAFLAR SEMTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin