Bölüm 22 : Hızlı ve Çok

602 64 70
                                    

"Neyi fark ettim biliyor musun ?"

Tekrar başını kaldırdı ve ağlamaktan kızaran gözlerini bana dikti.

"Seni şu 4 ay içinde hiç tanıyamamışım. Yazık."

Daha fazla burada durup kalbini kırmak istemiyordum. Arkamı döndüm ve hızlı adımlarla yürümeye başladım. Ben ne için gelmiş ne için gidiyordum buradan. Ama benimde sabrım taşmıştı artık.

*•°*•°*•°*•°*•°*•°*•°*

Defne'nin ağzından

Tom gideli yarım saat olmuştu. Ben ise hâla kaldırımda oturmuş sulu gözlerle etrafı izliyordum. Ne yapacağımı ne düşüneceğimi kestiremiyordum artık. Tom'un söylediği onca laftan sonra kendimi pek iyi hissettiğim de söylenemezdi zaten . İnsanları kırmaktan ve kırılmaktan hem bıkmış hem de yorulmuştum fazlasıyla.

Ordan oraya sürüklendiğim yetmiyormuş gibi bir de hırpalanıyordum. Benim sonum ne olacaktı ? Gerçekten merak ediyordum. Telefonum 3-4 kez çalmış ve birkaç da mesaj gelmişti. Bense bakmaya bile tenezzül etmemiştim. Tom'un bir daha yüzüme bile bakmayacağı gerçeği beynime kazınmıştı adeta. Daniel ve Olinda artık münasip bir yerlerine kına yakabilirlerdi.

Daha fazla boş boş oturup bir sonuca varamayacağımı fark edince ayağa kalktım. Çok yorgun hissediyordum. Üstümden tır geçmiş gibiydi. Yavaş adımlarla tekrar evin yolunu tutarken telefonumu çıkardım.

Mesajlara ve cevapsız çağrılara bakmayı erteleyerek telefonumu kapattım. Şu an bana iyi gelebilecek tek şey kesinlikle uyumaktı. Bir an önce eve gidip uyumalıydım. Bir süreliğine de olsa insanın her şeyi unutup rahatlaması güzel bir şeydi sonuçta.

*•°*•°*•°*•°*•°*•°*•°*

Sabah erkenden kalkmış hazırlanmıştım. Tamamen hazırlandığımda ise servisin gelmesine daha bir saat olduğunu fark ettim. Bende tercihimi servisi beklemek yerine yürüyerek gitme yönünde kullanmaya karar verdim.

Okulun önüne geldiğimde normal olarak kimse yoktu. Tam da şu an okulun hiç kimse yokken fazlasıyla ürkütücü olduğuna karar verdim. Kapılar da kilitliydi. Şimdi yarım saat bankta oturmam gerekiyordu. Hangi amaçla bu saatte okula geldiğim hakkında ise hiçbir fikrim yoktu.

Kapıya en yakın banka oturdum ve çantamı karıştırmaya başladım. Zaten telefonumu da hâla açmamıştım ve açmaya da pek niyetli değildim. Elime aldığım biyoloji kitabında göz gezdirmeye başladım. Sayfaları çevirdikçe ne kadar eksik konum olduğuna kendi gözlerimle de şahit olmuş oldum.

Yaklaşık on dakika boyunca ilk üniteyi tekrar ederken üşümeye başlamıştım bile. Kış geliyordu. Hatta geç bile kalmıştı. Gerçi hiç gelmese de olurdu. Kıştan nefret eden bir insan olarak bunu istemek en büyük hakkımdı sanırım.

Tekrar düşüncelere dalacağım sırada yavru bir köpek sesiyle irkildim. Ne kadar pitbullardan korksam da, aslında köpekleri severdim. Özellikle minik olanları.

Kafamı kitaptan kaldırdığımda, yerde titreyerek duran, minik ve sevimli bir yavru köpekle karşılaştım. O kadar sevimli ve masum bakıyordu ki, gözlerimi ondan ayıramıyordum. Onun da üşüdüğü belliydi. Kirden grileşmiş tüylerinin arasından, minik kalp atışlarıyla birlikte göğsü hafifçe inip kalkıyordu.

Gülümseyerek ellerimi uzattığımda tepkisiz kaldı. Bunu fırsat bilerek onu avuçlarımın arasına aldım. Minik kalbinin atışını şimdi avcumun içinde hissediyordum. İyice kendime yaklaştırdım ve kucağıma yatmasını sağladım.

Almanya Sokakları Where stories live. Discover now