Bölüm 12 : Ben kopya çekmedim..

666 88 70
                                    

Multimedia'da Daniel...

Multimedia'da ki Tokio Hotel-Noise (live) şarkısıyla birlikte okuyabilirsiniz ❤

Sınıfın önünde bekleyen Tom'u görünce yanına gittim. "Nasıl geçti ?" diye sordum. "Gayet basitti. Senin nasıldı ? Uyuya kaldın. Yetiştirebildin mi bare ?" diyerek gülünce koluna hafif bir yumruk attım ve "Yaa sende mi ?" diyerek kızdım. Kendini gülmemek için sıkarak

"Tamam tamam." diyebildi. Ama hâla gülüyordu. "Dün gece 3'e kadar felan çalıştım. Çok yorulmuşum. Şükürki sadece bir soru kalınca uyumuşum. Son soruyuda sayende çözebildim. Teşekkür ederim." diyerek gülümsedim.

Tom'da gülümsedi ve elini belime koyarak yürümemi sağladı. "Rica ederim. Ama uykusuz kalma. Bu yazılıda şanslıydın sadece. Belki hiçbirini çözemeden uyuya kalacaktın. Neyse hadi gidelim. Ders başlamak üzere."

*•°*•°*•°*•°*•°*•°*•°*

Sınıfa girdim ve sessizce yerime oturup kitabımı çıkardım. Bugün son yazılı günüydü ve benim kapanışı iyi yapmam gerekiyordu. İki hafta boyunca çok yorulmuştum. Ama yorulmama değmişti. Nerdeyse tüm yazılılarım harika geçmişti. Yazılıların bir kısmına Tom ile, bir kısmına Sophi ile, bir kısmına da tek başıma çalışmıştım.

Tom ve Sophi ile birlikte çalışmamdan da anlaşılacağı gibi grup çalışmasını seviyordum. Ama bugün Almanca yazılısı vardı ve ben tek başıma çalışmak istemiştim.

Türkiye'de, Almanca dersinde sadece artikelleri (Bence çok gereksiz. Çünkü Almanlar dahi tam bilmiyor.) ve hayvan, eşya isimlerini öğrenirken burada ana dil olduğu için çok fazla konu öğreniyorduk.

Çıkardığım üç sayfalık notu tekrar inceledim. Umarım ezberlediğim şeyleri yazılıyı yaparken de hatırlayabilirdim. Nöbetçi öğrencinin sınıfa gelip masaya kağıdı bırakmasıyla birlikte bende masaya ilerledim. Sınıfıma ve sırama baktıktan sonra eşyalarımı toplamaya başladım.

İkinci kat dil sınıfına girdim ve sırama geçtim. Sol köşeden en arka sıraydı. En arka sıraları pek sevmezdim. Kopya çekmek için çok ideal bir yerdi aslında ama benim prensiplerimde kopyaya yer yoktu.

Bu yüzden en arka sıraya gerekte yoktu. Gerçi burdaki öğrencilerin çok da kopyaya yeltendiklerini sanmıyordum. Çünkü gerçekten bu konuda fazla disiplinli ve sert bir okuldu burası. Paytak adımlarla yerime geçtim ve elimdeki notları incelemeye başladım.

Yan tarafıma hızla bir kalemlik atılınca kafamı kaldırdım. Aman Allahım. Daniel mi ? Ne yani yanıma mı oturacaktı ? Yüzmüş yüzmüş kuyruğuna gelmişken neden son yazılı günü beraber oturuyorduk anlamıyordum. Bu nasıl bir şanstı ? O kadar öğrencinin arasından gele gele Daniel mi denk gelmişti ? Allahım sen yardım et.

Kenara iyice kaydım ve notlarımı incelemeye devam ettim. Notlar önümden aniden çekilince sinirle Daniel'e döndüm ve "Versene be notlarımı" diye bağırdım. Sınıftakiler aniden bize dönünce mahcup bir ifadeyle sessizce özür diledim. Bazıları bana acırmış gibi bakarken bazıları da hayretle bakıyordu. Ne yani tüm okul mu Daniel'i tanıyordu ?

Daniel tepki vermeksizin bana bakarken " Hey ! Sana diyorum." diyerek elimi önünde salladım. Ne garip bir çocuktu bu böyle. Gözünü bile kırpmıyordu. Bu korkmama neden olurken yaşadığından bile şüphe etmeye başlamıştım. Sanki ölmüş ama oturuyor gibiydi.

Yavaşça elindeki notlarıma uzandığımda hızla kolumu kavradı ve sıkmaya başladı. "O gün olanları unuttuğumu sanma velet." Kolum acırken "Bende unutmadım olanları. Polise gitmediğime dua et. Hem sen benim başıma bela mısın ? Ne istiyorsun benden ?" diyebildim. Kolumu bırakıp minik çaplı bir kahkaha attı.

Almanya Sokakları Where stories live. Discover now