5. Bölüm

16.1K 615 16
                                    

5. Bölüm

Bugün tatil günümdeyim. Zaten fazla işe gidesim yoktu. Ben de 8 gibi eşofmanlarımı giydim. Kulaklığımı ve telefonumu alıp çıktım. Sahilde koşucaktım. Kulaklıklarımı taktım ve tempolu koşmaya başladım.
*
Yaklaşık 2 saattir durmadan koşuyorum. Ama kaybolduğumu yeni anladım. O kadar dalmışım ki. Bir de müzik olunca.
Şimdi ne yapacağım ben? Yanıma para da almadım. Ve çok yoruldum. Bir kaldırıma geçip oturdum. Cebimden telefonumu çıkardım. Şarjım %5 kalmış. Aptal kafam neden gece sokmadım ki?!
Karnım da aç. Saate baktığımda 10:25 olduğunu gördüm. Biraz daha soluklanıp ayağa kalktım. Geldiğim yoldan dönersem evi bulabilirim. Geri dönmeye başladım. Koşmuyordum ama hızlı yürüyordum. Bir süre daha gittim ama sanki daha da kaybolmuştum. Telefonum da kapandı. Şimdi ne bok yiyeceğim acaba?
Birkaç araba durdurmaya çalıştım. Ama olmadı. Bazıları durduğunda fazlaca erkek olduğu için binmek istememiştim. Hem açım hem de yorgun.
Birkaç saat daha yürüdüm. Yorgun olduğum için yavaş yürüyordum. Bir kafenin önünde durarak dışarıdan saate baktım. 5'e geliyordu. Oha! Acilen gitmem lazım.
* * * * *
Kaç saattir yoldayım. Ve hava iyice karardı. Ara sokaklara girmemeye özen gösteriyorum. Sonuçta oraya giren her kişinin başına mutlaka birşeyler geliyor.
O kadar acıktım ki. Açlıktan bayılabilirim şu an. Ben yemeğe düşkün biriyim.
Burnuma düşen damlayla havaya baktım. Hadi ama!
Yağmuru severim ama şu an en son isteyeceğim şey. Kesinlikle bugün yaşadığım sayılı kötü günlerden biri. Hava da biraz esiyordu. Üzerimde ceket vardı ama ne kadar koruyabilir orasını bilemem. Yağmur biraz daha hızlanmaya başladı. Saçlarım çok ıslanmıştı. Artık etrafta kimse kalmamıştı. Herkez evlerine dağılıyordu.
Evlerine... Benim de nerde olduğunu bilmediğim bir yerde evim vardı. Bulamadığım lanet olası evim!
Arkamdan gelen korna sesiyle irkildim. Ama arkamı dönmedim. Şu anda bir kaç abazayla uğraşamam. İyice kenara çekilerek hızlıca yürümeye devam ettim. Araba benimle birlikte ilerliyordu. Cam açılınca hiddetle döndüm.
"Ya sen işine bak-"
Sözümü tamamlamadan durdum. Şayet Savaş Bey'e bir daha bağırmak istemem. Adam hayatında en çok benden azar yemiştir ya. Yanlışlıkla da olsa...
"Burda ne işin var?"
Senin ne işin var Savaş? Demek istesemde yemedi tabi.
"Kayboldum."
Gözlerini kısarak baktı. Sonra da güldü. Ne kadar da güzel gülüyordu.
"Islanmış kedi yavrusuna benziyorsun. "
Bende tebessüm ettim.
"E hadi ne bekliyorsun kapını açmamı mı?"
Dediğinde kısaca arabaya bin demek istediğini anlamıştım. Normalde binmezdim ama şu an hiç itiraz edemem valla. Hem yorgun hem aç hem de ıslağım. Ben de itiraz etmeden bindim. Arabası da güzeldi ha. Ee zengin olunca...
"Nasıl kayboldun?"
"Ben sabah yürüyüşe çıkmıştım. Sonra yürürken dalmışım kayboldum. Yanım da para da yoktu. Telefonumda şarjı bitti. Sonra da yağmur yağdı. İşte sonuç bu haldeyim."
Dedim kendimi göstererek.

Bir süre sessizce ilerledik. Sonra sessizliği o bozdu.
"Aç mısın? "
Evet hemde çok!
"Hayır."
Derken karnım bana ihanet etmişçesine guruldadı. Savaş Bey'de gülüyordu.
Sonra bir yerde durduk. Yağmur da durmuştu. Burası küçük bir kafeydi. Bu saatte hala niye açıksa?
İçeri girdik ve masalardan birine oturduk.
"Ne istersin?"
"Kaşarlı tost olabilir."
"İçecek? "
"Çay olabilir."
Üşümüştüm ve çay iyi gelebilirdi. Savaş Bey garsona istediğini söylerken kendine de bir çay söylemişti.
Kısa sürede siparişler geldiğinde hiç beklemeden tostumdan ısırık almıştım. O kadar açım ki. Tost da güzeldi. Kafamı kaldırmamla bana sırıtarak bakan Savaş Bey'i gördüm. Birşey demeden etrafa bakınmaya devam ettim. Bir yandan da tostumu yavaş bir şekilde yiyiyordum. Kapıdan giren kişilerle öksürüğe boğuldum. Ali ve eski arkadaşım Damla el ele kafeye giriyorlardı. Oha lan bunların burda ne işi var? Bence bunda bir sorun yok ama o zaman neden hala Ali bana mesaj atıyordu?
"Al su iç. "
Diyen Savaş Bey'in elinden suyu hemen aldım ve bitirdim. Öksürmem geçmişti.
"Eve gidebilir miyiz artık? "
"Daha tostunun yarısı duruyo."
"Doydum ben. "
"Tamam o zaman. "
Hesabı isteyip kalktık.
Ali'yi sevmiyorum ama böyle bir şey yapması koydu yani. Sivas tan nasıl geldiler bunlar ya? Ya da neden geldiler?
Evimin yolunu bilmediğimden tarif edemedim. Ama Savaş Bey yolu biliyormuş. Sorduğumda' şirketten' dedi. Doğru ya ilk gittiğim gün adresimi falan istemişlerdi.
Evin önüne geldiğimizde durduk.
"Herşey için çok teşekkürler. "
"Önemli değil ama birdahakinde dikkatli ol."
"Tamam sağolun."
Deyip arabadan çıktım.
Eve gidene kadar kapının önünden gitmedi. Kapıya geldim ve açıp içeri girdim. Savaş Bey hala gitmemişti. Son kez gülümseyip kapıyı kapattım. Karnım doymamıştı. Bende mutfağa gidip bir şeyler atıştırıp banyoya girdim. Kısa duşun ardından çıktım. Kendimi çok halsiz hissediyordum. Boğazım acıyordu. Kendimi direk yatağa attım. Çok üşüdüğümden yorganları kat kat serip altına girdim.
* * * * *
Yorganların üzerimden çekildiğini hissettim. Ama o kadar halsizdim ki gözlerimi açamadım.
"Soğuk... çok soğuk. "
Diye kısık sesle konuşuyordum. Kollarımı etrafıma sardım. Hala gözlerimi açamıyordum. Biri beni kucakladı. Bir süre sonra da bıraktı. Hala gözlerim kapalı titriyordum. Bir anda soğuk su üstüme tutuldu. Halim olmasa da kalkmaya çalıştım ve çığlık attım. Ama güçlü kollar buna izin vermiyordu. Ben de ağzıma geleni söylemeye başladım. Şu an hastayım ve sinirliyim.
"Lan bıraksana beni. Su buz gibi. Allah tependen bakar inşallah. Laaannn! Lanet herif bırak beni. Rahat bırakın artık beni ya. Siktir git lann!"
Son dediğimden sonra su daha da soğuk oldu. Ben ise çığlık atarak ağlıyordum. Bir süre sonra su kesildi. Havluyla beni sardı. Bu arada bunları yapan kim hala merak etmiyor değilim. Gözlerimi zorlayarak açtım.
HASSİKTİR!

SEKRETERWhere stories live. Discover now