11. Bölüm

14.5K 553 20
                                    

11. Bölüm

Sabah erken kalkıp güzel bir kahvaltı yaptım.
Dolaptan kalın askılı bol kırmızı bluz aldım. Altına da dizimin bir karış üstünde biten kot eteği giydim. Ayakkabı olarak siyah vanslarımı giydim. Saçlarımı da hafif maşa yaptıktan sonra çantamı alıp çıktım. Bugün hava çok sıcaktı. Taksiyle kısa sürede şirkete geldim.
Bugün sorun çıkartmayacaktım. Kim ne yaparsa yapsın. İşimi yapacağım ve eve gideceğim.

Derin nefes aldım ve içeri girdim. Danışmana selam verdim. Merdivenlerden odama çıktım. Şirkette az kişi vardı. Daha herkez gelmemiş. Ne kadar az insan o kadar iyi.
Odama girdim. Savaş Bey'de gelmemiş daha. Nerede lan bunlar?

Pencereden aşağı baktığımda şok oldum. Savaş Bey biriyle kavga ediyordu. Uzakta olduğu için ve adamın yüzü kan olduğu için kim olduğu belli değildi.

Ama Savaş Bey yumruklarını saydırıyordu. Etrafta birkaç ayırmaya çalışan şirketten adamlar vardı. Ama korkularından ayıramıyorlardı.

Savaş Bey'de bu sefer takım elbise falan yoktu. Gayet salaş giyinmişti. Ona ne giyse yakışıyor zaten. Bananeyse. Geri yerime oturdum.

En fazla 15 dk geçmeden karşı odaya Savaş Bey geldi. Ama bakmadım tabiiki. Göz ucuyla görüyorum. Söylediklerinden sonra pek yüzüne bakasım gelmiyor açıkçası. Lanet herif! Hiç oralı olmadan işime baktım.

Camı tıklatınca irkildim. Ona baktım. Bana gel işareti yaptı. Acaba yine ne yaptım?
Yavaşça odadan çıktım ve onun odasına girdim. Koltuğa oturuyordu. Kolları ve tişörtü kan olmuş ve dudağı patlamış.

"Buyrun?"

Yüzüne bakasım gelmiyordu. Sürekli gözlerimi kaçırıyordum.

"Ali kim?"

Diye sorunca ona baktım. Ali ne alaka?

"Eski bir arkadaş."

"Ya da eski sevgili."

Dedi gözlerime bakarak. Buna ne ondan?

"Ali ne alaka onu anlamadım. "

"Az önce kavga ettiğim çocuk oydu."

Birde bana der kavga etme diye.

"Neden? "

"İleri geri konuştu. Çalışanlarımın başında bela bulunmalarını istemediğimden ben de dövdüm."

Bunu o kadar rahat söylüyordu ki tüylerim ürperdi. Sertçe yutkundum. Eski sevgiliyiz diye cezasını bana mı kesecek acaba?

"En alt katta bir oda var. Orada kıyafetler var. Bana tişört getir. Birde ilkyardım malzemeleri falan."

Dedi yüzünü göstererek. Başımı tamam anlamında sallayıp dışarı çıktım. En alt kata inip odaya girdim. Birsürü tişört vardı. Ona daha çok koyu renkler yakışırdı. Siyah tişört alıp odadan çıktım. Tişört sadeydi üzerinde baskı falan yoktu. Danışmana gidip ilkyardım malzemelerini sordum. Gidip pamuk, tentirdiot ve yara bandı getirdi. Onları alıp tekrar yukarı çıktım. Odayı tıklayıp içeri girdim. Telefonuyla ilgileniyordu. Tişörtü ve malzemeleri masaya koyup çıkacaktım ki seslendi.

"İşinin bittiğini söylemedim. "

Dedi ve tişörtünü çıkardı. OHA. Oha oha oha. Baklavalara bak!

Elif! kendine gel. O senin patronun.
Hemen başımı önüme eğdim. Güldüğünü duyar gibiyim. Bu adam bir öyle bir böyle. Yeter artık. Bu arada ben niye hala burdayım ya? İşim yok ki burada.

"Çıkabilir miyim artık? "

"Dudağım patladı ve bakman gerekecek. "

Gözlerimi kocaman açtım. Başka insan mı kalmadı ya?

"Şey... birilerini çağrayım hemen."

"Acelem var ve en yakınım da sen varsın. Zaman kaybedemem. Hem ben senin patronunum. Dediğimi yapmak zorundasın. "

Of! Hep birşey yaptırmak
istediğinde ben senin patronunum diyor. Sanki ben bilmiyorum.
El mahkum masaya ilerledim. O da koltukta yayılmıştı. Pamuktan biraz çıkarttım. Üzerine tentirdiot döktüm. Hareketlerimi hafızasına kazırmış gibi izliyordu. Bu da benin daha da heyecanlanmamı sağlıyordu. Ona yaklaştım ve biraz eğildim. Yüzümüz yakındı. Araya biraz mesafe koymak istiyordum. Ama yanlış falan anlar diye hareket edemiyordum. O da yüzümü inceliyordu. Nefesi yüzüme çarpıyordu.

Pamuğu dudağına bastırdım. Biraz sert bastırdım galiba o da yüzünü buruşturdu. Ben de panikten dudağını üflemeye başladım. Bir anda nefesini tuttu. Ben de daha yavaş şekilde pamuğu yaranın üzerinde gezdiriyordum. Yüzlerimiz hala çok yakındı. Dudağımı ısırarak işime odaklandım. Ne zaman önemli birşey yapsam mutlaka dudağımı ısırırım.

"Yapma şunu. "

Gözlerimi gözlerine çevirdim.

"Neyi?"

O anda kapı pat diye açıldı.

"Savaş yarı-"

Aman Tanrım bu Barış Bey'di! Rezillik!
Hemen geri çekildim. Barış Bey şok olmuş ve kaşları çatılmış bir şekilde bakıyordu. Kesin bizi yanlış anladı.

"Çıkabilirsin Elif."

Dedi Savaş Bey. Ben de vakit kaybetmeden hızlı adımlarla çıktım. Hemen odama girip oturdum.
Onlar birşey tartışıyorlardı. Barış Bey sinirle haraketleri yapıyordu. Ama Savaş Bey gayet sakin ve biraz sıkılmış. Barış Bey arada bir gizlice kaş göz işaretleriyle beni gösteriyordu.
Bunlar ne konuşuyor lan?
Aman banane. Geri işime odaklandım.

*

Sonunda çıkış saati geldiğinde eve doğru yürüdüm. Ama sonra kararımı değiştirip sahile doğru yürüdüm. Sahile geldiğimde hava biraz kararmıştı. Ama yine de insanlar vardı. Daha çok gençler. Biraz da hava serinlemişti ama aldırmadım. Çantadan sigara çıkartıp yaktım.

Ne kadar oturdum bilmiyorum ama bayağı geç olmuştu. Telefondan saate baktım. 09:28 olmuş. Biraz daha oturdum. Evim buraya yakındı.
Karşımdan bir grup genç yürüyordu. Ama serseri değillerdi. Zengin bebelerine benziyorlardı. Tahminen 23-26 yaş arası falan bilmiyorum.

Bana bakıp bir süre konuştular. Sonra bir tanesi yanıma geldi. Galiba bir iddiaya falan girdiler. Hem de benim üzerimden.

Çocuk kabul yakışıklıydı. Uzun boyluydu. Kahverengi saçları vardı. Gözleri karanlıkta gördüğüm kadarıyla ela gibi birşey.

"Oturabilir miyim?"

"Oturabilirsin."

Çocuk oturunca ben kalktım. Arkama bakmadan eve yürüdüm. Arkamdan bağırdı. Arkadaşları onunla dalga geçtiler.

Eve doğru giderken önümde birkaç kişi belirdi. 4 kişiler. Ah hayır bana tecavüz etmeyecekler çünkü bunlar kız. Hemde içlerinde yangını çıkartan kızıl fahişe vardı. Anlaşılan beni dövecekler.
2 kişi olsalar zorlansam da döverdim ama 4 kişi ölüm çıkardı heralde.

Şu anda sıçmış bulunmaktayım...

Vote yapmadan geçmeyin . :)

SEKRETERWhere stories live. Discover now