4. Bölüm

19.2K 654 23
                                    

Multimedya Barış Bey :)
4. Bölüm

Saatlerdir çalışıyorum. Ama daha 1 saatim var. Boğazımın kuruduğunu hissetiğimde kafeteryaya indim. Soğuk bir şeyler alıp odama geri çıktım. Şirket sabahki kadar kalabalık olmasada birkaç kişi vardı. Odanın kapısını açmamla duraksamam bir oldu. Şu anda masanın üzerindeki kağıtlar yerdeydi ve heryer dağınıktı. Çekmeceler açık bırakılmış. Birisi birşey aramış olmalı.
Hala şaşkın gözlerle kapıdan odaya bakıyordum. Omzuma dokunan ellerle irkildim . Tanımadığım bir adam bana bakıyordu. Kahverengi saçları vardı. Uzun boylu ve kaslı vücudu da vardı. Açıkçası yakışıklıydı. Aman bana neydi? Ben hala odaya bakarken oda gözlerini odaya çevirdi.
"İyi misin?"
"Ben... bilmiyorum. Bunu kim yapmış olabilir?"
Gözlerimin yandığını hissediyorum. Şuan nedenini bilmediğim bir sinir var içimde.
"Hey tamam ağlama. Bunda birşey yok. Toplarlar."
Ağladımı daha yeni anlıyordum. Bunu kim yapmıştı? Neyin peşindeydi? Bu odayı dağıttığına göre ya benimle ilgili ya da şirketle ilgili. Eğer şirketle ilgili önemli bir bilgiyi aldıysa bu benim için iyi olmaz. Bütün suç benim üstüme kalır.
"Gel kafeteryaya inelim. Söyleriz burayı toparlarlar. Sen takma kafaya."
Kafamı sallamakla yetindim. Aşağı inmeden önce birkaç kişiye odayı toparlamaları için emir verdi. Lan bi dakka... Bu adam kim? Ben buna takılıp duruyorum.
Kafeteryaya indiğimizde beni bir masaya yöneltti ve elinde 2 karton bardakla geldi.
"Ee ismin ne bakalım? "
"Elif."
"Stajyer olan Elif."
Gözlerimi devirdim.
"Herkez de beni biliyor maşallah. "
Bu soylediğime kahkaha attı.
"Sen kimsin?"
Diye sordum ona gözlerimi kısarak. O da gözlerini kısarak cevap verdi.
"Adım Barış. Savaş'ın kuzeniyim ve aynı zamanda ortağıyım."
Allah'ım ölmek istiyorum ya. Hep önemli kişilerle senli benli konuşuyorum.
Mahçup bir şekilde gülümseyerek cevap verdim.
"Özür dilerim. Senli benli konuştum az önce. "
"Sorun değil. "
Deyip içten bir gülümseme gönderdi. Ben de gülümsedim. Sonra kahvelerimizi yudumlarken Savaş Bey masamıza oturdu. Ben şaşkın gözlerle ona bakıyordum. O Bariş'a bakıyordu. Sonra bana döndü.
"Elif senin işinin başında olman gerekmiyor mu? Daha yarım saatin var."
Cevap ararken Barış Bey beni bu dertten kurtardı.
"Çok çalışıyordu bende dinlenmesini söyledim. "
Diyerek bana güldü. Bende ona tebessüm ettim.
"Ne zamandan beri çalışanlarımla ilgileniyorsun? Sen sadece ortağımsın ve kararları ben veririm."
Bu adam neyden bahsediyordu? İkisini şaşkınlıkla izliyordum.
"Karar vermedim. Sadece biraz dinlenmesini söyledim. Ne var bunda?"
"Dinlenmesi gerekseydi ben ona söylerdim. "
"Şu anda saçmalıyorsun farkında mısın? "
Barış Bey alttan alıyordu. Sakin davranmaya çalışıyordu. Ama Savaş Bey konuyu uzatıyordu. Ve konu gercekten saçmaydı. Bu tartışma çok gereksiz.
İkisi de birbirine bir süre baktılar. İkisinin gözlerinde de meydan okuma vardı. Bunu rahat bir şekilde görebiliyordum. Savaş Bey suratıma bakmadan
"Elif mesain bitti. Gidebilirsin."
Birşey demeden kafamı salladım ve ayağa kalktım. Odama çıkarak eşyalarımı toparladım. Odam düzenlenmişti. Ben de burayı nasıl toparlayacağım diye düşünüyordum. Çantamı alarak odadan çıktım. Telefonumu da elime aldım. Mesaj vardı. Numarasını biliyordum. Bu Ali'nin numarası yani eski sevgilim. Mesajın açılmasını bekledim.
'Elif seni çok özledim. Lütfen barışalım. Seni çok seviyorum.'
Of yine mi ya??
Bizim olayımız şöyle ki Ali benimle bir iddia yüzünden sevgili olmuş. Ben bunu arkadaşlarından öğrendim tabi. Yediremedim kendime ayrıldık . Tabi sonra bana aşık olmuş falan filan... İnanmıyorum ona. Zaten aşık değildim. Sadece hoşlantıydı.
Ben hala telefona bakarken sert bir bedene çarptım. Tam düşecekken kollarımdan sıkıca tuttu. Telefonumda yere düştü. "Önüne baksana kızım! "
Bağırmadı ama sert konuşmuştu.
Oğlum Savaş dua et patronumsun.
"Pardon."
Deyip telefonumu yerden aldım ve yüzüne bile bakmadan yanından ayrıldım. Keskin bakışları sırtımda hissediyorum. Asansörle aşağı indim ve dışarı çıktım. Hava bayağı karanlıktı. Bu saatte nasıl taksi bulucam ben?
Kara kara düşünürken kapıdan Barış Bey çıktı.
"Aa Elif gel seni eve bırakayım. "
"Hiç gerek yok. Ben giderim. Teşekkürler. "
"Ya saçmalama bu saatte taksi falan bulamazsın. Gel hadi."
İstemeye istemeye kabul ettim. Birine muhtaç kalmaktan nefret ediyorum.
Arabadaki yolculuğumuz çok sıkıcıydı. Barış Bey sürekli sorular sordu. Şirketle ilgili veya hayatımla ilgili. Ama çok iyi biri. Kötü niyeti yok hiç.
Evin önünde durdu.
"Tekrar teşekkür ederim. İyi geceler."
Tam dışarı çıkıyordum ki bileğimi tuttu. Ona ne var dermiş gibi baktım. Bi anda yaklaştı ve dudağımın kenarını öptü. Ona şaşkın gözlerle bakıyordum. Bu neydi şimdi? Kötü niyeti yok mu demiştim?
Birşey demeden hızlı adımlarla arabadan çıktım. Oda hemen gaza basmıştı zaten. Kalbim hızlıydı. Ama bu heyecan değildi bundan eminim. Sadece şok oldum. Sonuçta hergün birileri beni öpmüyor. Hızlı adımlarla eve girdim. Üstümü değiştirip direk yattım.
Ah ne berbat bir gündü?

SEKRETERWhere stories live. Discover now