6. Bölüm

15.9K 579 29
                                    

6. Bölüm

Ben bu kadar küfürü malesef yine Savaş Bey'e söylemiştim. Allah'ım ölmek istiyorum. Yerin dibine girmek istiyorum. Ama hastayım ben sonuçta. Zaten ben ona baktığımda bana bakmıyordu. Yani ona baktığımı görmedi. Bende hemen gözlerimi tekrar hemen kapattım. Hasta rolüne döndüm.
"Soğuk. Çok soğuk. "
Beni yatağa yatırmak için yönlendirdi. Bende yavaş adımlarla yattım.
O deilde bu adam buraya nasıl geldi? Neden geldi?

"Sen kıpırdama geliyorum hemen."
Deyip yanımdan ayrıldı. Ayrıldığında komidinin üstünde duran telefonu aldım ve açtım. Oha saat 11:38. Ben bu saate kadar ne yapmışım ya? 27 cevapsız arama vardı. 10 tanesi Ezgi'den, diğerleri tanımadığım birkaç numaradandı.
Boğazım çok acıyordu. Hala halsizim. Birkaç defa öksürdükten sonra Savaş Bey elinde tepsiyle yanıma geliyordu. Bir yandan da söyleniyordu.
"Ah Elif ah... Bana ettiğin küfürler yüzünden seni aç bırakırdım ama dua et merhametli günümdeyim."

Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Ağzımdan kıkırtı çıkınca öksürükle kapatmaya çalıştım. Gözlerimi zar zor tekrar açtım. O da elinde ki kaşığı bana doğru getiriyordu. Biraz doğruldum. Sonra kaşığı ağzıma soktu.
Imm... çorba güzel ama onunla biraz takılacağım. Demek sen bana 5 saat mesai verirsin ha? Dur sen dur. Bugün hepsinin acısını çıkartacağım.

"Ya bu ne be?! Tuzu çok olmuş bunun. Iyk! Miğdem bulandı. Beni daha da hasta etmeye mi çalışıyorsunuz?! "
"Oha kızım ya hayatımda çorba yapmamış ben sana çorba hazırladım. Azıcık tuz kaçmış onu da idare ediver!"

Şu an gerçekten gülmemek için zor tutuyorum kendimi. Sonra ciddi halime büründüm ve doğruldum.
"Buraya nasıl girdiniz ve neden geldiniz?"
"Sen şirkete gelmeyince aradık. Açmadın tabi. Bende buraya geldim. Çaldık kaç defa kapını. Açan olmadı. Ben de çilingir çağırdım. Geldiğimde cayır cayır yanıyordun. Bir de bütün yorganları çekmişsin üstüne. "
"Beni bırakıp gidebilirdiniz."
"Dedim ya bugün merhametli günümdeyim. Normalde olsa yapmam böyle bir şey. Alışma yani."
Gözlerimi devirdim.
"Alışmam!"
"Patronuna gözlerini devirme. Bir de ettiğin o küfürleri unutmuş değilim. Sen hele bir iyileş de o zaman göreceğim ben seni."
Gözlerim kocaman açıldı. Bu adam bana herşeyi yaptırırdı. Yalandan öksürmeye başladım.
"Galiba iyileşemeyeceğim."
O sadece bana sırıtmakla yetindi.
* * * * *

Akşama kadar sürekli bir şeyler istemiştim. Bu günün tadını çıkardım. Nasıl olsa acısını çıkartacaktır. Ama gerçekten iyileştim. Çok iyi baktı bana. Yarın zaten işe gideceğim. Oyalanmadan yatağa yattım ve uyudum.

Sabah alarmın sesiyle uyandım. Kendimi daha dinç hissediyorum. Hemen kısa bir duş aldım. Dolabın karşısına geçtim. Havalar biraz soğuduğu için beyaz yırtık pantolonumu ve üstüne siyah üstünde bir kaç yazı olan tişört alıp giydim. Birde ince siyah renginde ceket giydim. Saçımı da açık bıraktım. Çanta olarak kırmızı olanı aldım. Siyah vanslarımı da giydim. Kahvaltı yapmadan evden çıktım.
Bu sefer taksiyle gittim. Şirkete geldiğimde gördüğüm kişilere selam verip odama geçtim. Herkez bana alışmaya başlamıştı artık. Ben de ortama uyum sağlıyordum. Barış Bey'i görmüştüm ama o beni görmeden hemen gelmiştim. Barış Bey'in beni öptüğüne hala inanamıyorum. Tamam dudaktan öpmedi ama kenarından sonuçta. Bu benim kötü hissetmeme sebep oldu. Hem onunla tanıştığımız gün yapmıştı.

Bunlara kafa yorarsam işime odaklanamam.

Yine bir kaç dosya vardı. Büyük bir mağaza için dekorasyonuyla ilgileniyordum. Ama mağaza gerçekten büyük. İçine neler koyabileceğimizi düşündüm. Ve bunları kağıda aktardım. Çizim olarak. İç mimar olduğum için çizimim iyiydi.

Büyük uğraşlar sonucu çizimi bitirdim. Çok da güzel oldu. Şimdi bu çizimi Savaş Bey'e ve Barış Bey'e gösterip onaylarını almam gerek. Sonra da muthaitlerle konuşup anlaşmamız gerek. Çok işimiz var çok.

Karşı odaya baktım. Yine cam karartılmıştı. Ayağa kalkıp dışarı çıktım ve Savaş Bey'in kapısını tıklattım. İçeriden tıkırtılar geliyordu ama henüz 'gel' komutu almamıştım. Kapıyı bir kez daha sert bir şekilde tıklattım. Ama yine ses çıkaran olmadı. Ben de kapıyı açıp içeri girdim.
Girmemle donup kalmam bir oldu. Savaş Bey bir kadınla öpüşüyordu. Bu çok... iğrenç!
Onlar da dönüp bana baktılar.

"Şey... böldüm ama kapıyı çaldım duymadınız. Ben de girdim. "
Kadın araya atladı.
"Peki sana gel diyen oldu mu?! Niye izinsiz giriyorsun?! Salak mısın?" Salak mı?! Bu sürtük kendini ne sanıyor acaba?
"Savaş Bey'e göstermem gereken önemli bir şey var. Pardon sizin de işinizi böldüm ama."
Çok açık sözlüydüm. Bu huyum yüzünden bir çok problem yaşadım ama ne yapabilirim? Ben böyleyim.

Sonra Savaş Bey'de araya girdi.
"Elif! Fazla oluyorsun!"

Ben bu lafların altında kalmazdım da neyse. Derin nefes aldım.
"Ben sonra gelsem iyi olacak."
Deyip odadan çıktım. Arkamdan kadının saydırdıklarını umursamıyordum. Normalde ben o lafları ona yedirirdim ama dua etsin patronum oradaydı.
Ben de Barış Bey'in odasına doğru gittim. Odasının nerede olduğunu bilmiyordum ama bir kaç kişiye sorarak sonunda buldum. Aslında girmeyi hiç istemiyordum. Oradan geçen birine seslendim.
"Bakar mısın? "
"Evet?"
Onun da acelesi var gibiydi.
Elimdeki kağıdı gösterip
"Bunu Barış Bey'e gösterir misin?"
"Üzgünüm Savaş Bey acil çağırdı."
"Ah bence hiç gitme oraya. Bir kadınla yiyişiyorlardı. "
"Anlamadım?"
"Yok bir şey. Ah sen acele et Savaş Bey kızabilir."

Bana tuhaf tuhaf baktıktan sonra gitti. Ben de derin nefes alıp odanın onune geldim. Kapıyı tıklattım. İçeriden gel deyince ben de girdim. Yüzüne bakmadan konuştum.
"Bu mağazanın çizimi. İncelemeniz için getirdim."

Kağıda bakarak konuşmuştum. Ama onun gözlerini üzerimde hissediyordum. Kağıdı eline aldı ve bir süre inceledi.
"Evet güzel olmuş. Savaş'a gösterdin mi?"
"Az sonra göstereceğim. Şu an meşgul. "
"Tamam o zaman bence bir sorun yok. "
Başımı tamam anlamında sallayıp çıktım.
İyi bari. Normal davranıyor. Bu benim işime gelir tabiki.
Ne kadar Savaş Bey'in odasına gitmek istemesem de kapıyı çaldım. Bir de imayla
"Müsait misiniz Savaş Bey? "

Diye seslendim. Sonra o da gel dedi. Bende içeri girdim. Kadın gitmiş. İşleri bitmiştir tabi gider.

Elimdeki kağıdı gösterdim "Yapılacak olan mağazayı çizdim."
Biraz inceledi.
"Bunun inşaatı başlamadan önce diğer ortaklarla toplantı yapacağız. Yaklaşık 7 kişi falan. Sen de bize mağazayı tanıtacaksın. İçeriğini anlatacaksın. Ona göre biz de karar vericez."

Ben nasıl sunacağını bilemem ki şimdi ya? Heyecandan ölürüm.
Kafamı olumlu anlamda sallayıp tam çıkacakken seslendi. Ben de arkamı döndüm.

"Misafirlerimle düzgün konuşursan sevinirim."
"Bakın. Ben insanlarla hak ettiği gibi konuşurum. Ben hiç birşey demeden bana hakaret etti. Benim orda o sürt- kadının saçına yapışmam gerekiyordu ama son derece sakin davrandım."
Bir süre yüzüme baktı. Her ayrıntıyı ezberlemek istermiş gibi. Sonra kendine gelmiş gibi yaptı. "İşin olmayan şeylere karışma . Bu arada sunuma iyi hazırlan. Toplantı yarın. "

"Yarın mı?! Ben hangi ara çalışacağım?"
"Orası sana kalmış. "
Deyip eliyle gitmemi işaret etti. Ayaklarımı yere vura vura çıktım. Müşterilerine iyi davranacakmışım. NAH! Salak herif! Öküz! Mal! Hayvan!
Söylene söylene odama yürüdüm .










SEKRETERWhere stories live. Discover now