3. Bölüm

16.8K 650 11
                                    

3. Bölüm

Savaş Bey'e şaşkın gözlerle bakıyordum. Ne diyeceğimi gerçektende bilmiyorum. Telefonu kapatsam olmaz. Adam şirketin sahibi. Ne yapacağım ben? Şu anda camdan kendimi atmak istiyorum o derece.
Derin nefes aldım. Hala telefon açıktı ve benden cevap bekliyordu.
"Ben...bilmiyordum. Özür dilerim."
Gözlerini kısarak bana bakıyordu. Bundan nefret ediyorum. Bir an önce bu gözlerden kurtulup eve gitmek istiyorum.
Benim kapım bir anda açıldı. İçeri ultra mini elbiseli, abartılı makyajlı ve yüksek topuklu sarışın biri girdi. Hadi ama burası şirket!
Telefon hala kulağımdaydı.
Bende bırakıp yerine koydum. Yani bir nevi yüzüne kapattım. Savaş Bey'in kaşları çatılsa da bir şey yapmadı. Kadın masanın önündeki koltuklardan birine oturdu. Ve bana baktı.

"Ben Bade Özdemir. Bu şirketin genel müdürüyüm. Sen de Elif Aslan olmalısın. Stajyer."
"Evet."
"Bizimle tanışmaya gelmediğin için biz senin ayağına geliyoruz."

Dedi imayla.

"Özür dilerim. Bugün başladım ve odama geldiğimde bir sürü dosyayla uğraştım. Az önce bitirdim. Zamanım olmadı."
"Bu bir bahane değil. Neyse şimdilik birşey demiyorum. Şirkete hoş geldin. Tabi bazı kurallarımız var. Savaş'tan sonra bütün yetki bende. Ona göre davran. Anlaşıldı mı?"

Kafamı olumlu anlamda salladım.

"Güzel"

Deyip çıktı. Kaşlarım çatık bir şekilde hala kapıya bakıyordum. Kafamı cama çevirdiğimde Savaş Bey hala bakıyordu. Masadaki telefonum çaldı. Ezgi arıyordu. Dün numaralarımızı almıştık.

"Efendim Ezgi?"
"Kızım kafeteryaya gelsene ne bekliyorsun?"
"Kafeterya nerde onu bile bilmiyorum."
"Onuncu kata gel asansörün girişinde bekliyorum."
"Tamam."

Deyip telefonu kapattım. Telefonu cebime koydum. Savaş Bey'in tarafına bakmamaya çalışıyordum. Hala bana bakıyor. Vakit kaybetmeden hızlı adımlarla odadan çıktım. Karşımdaki kapıdan da Savaş Bey çıkmıştı. Tebessüm edip hızlı adımlarla asansöre bindim. Savaş Bey de bindi. Asansörde birkaç kişi daha vardı. Herkez Savaş Bey'e selam verdi. On kat aşağı inecektik. Ama bu adamla aynı ortamda bir saniye bile olsak beni geriyordu. Arkama geçti. Ben önündeydim. Nefesi saçlarıma çarpıyordu. Bu kalbimin hızlı atmasını sağladı. Daha 15. kattaydık. Beş kat daha dayanabilirim. Ama nefesini sürekli saçlarımda hissediyorum. Düşünmemi engelliyor.
Sonunda onuncu kata geldiğimizde derin nefes aldım ve hemen çıktım. Bu ortamda daha fazla duramazdım. Asansörün hemen yanında Ezgi vardı. Sonra beraber kafeteryaya gittik. Yemeklerimizi alıp masaya yöneldik. Masada 3 kız 4 erkek vardı. Kalabalık ortamları hiç sevmem. Ezgi gerginliğimi anlamış olacak ki beni tanıştırdı. Sohbet muhabbet derken yemeklerimizi çoktan bitirmiştik. Kızlara kanım fazla kaynamasa da erkeklerle iyi anlaşmıştım. Ama bir tanesinin bakışlarını hiç beğenmedim. Geri odama çıktım. Yine masada birkaç dosya vardı. Nedense canım hiç yapmak istemiyordu.

Koltuğuma oturdum. Arkama yaslandım ve dönmeye başladım. Bu çok eğlenceliydi. Odada kahkahalarla gülüyordum. Gözüm hiçbirşey görmüyordu. Kolum yanlışlıkla masaya çarptı ve masanın üzerindekiler yere saçıldı. Yavaşladım ve durdum. Kapının pervazına yaslanmış bir adet Savaş Bey beklemiyordum açıkçası. Ben kocaman açılmış gözlerle ona bakarken bana yaklaştı. Koltuğun yanlarından tutarak üzerime eğildi. Ben daha da geri gitmeye çalışıyordum ama maalesef gidemiyordum.
Bir dakka ya bu adam niye bana yaklaştı şimdi?!
Patronsa patron abi banane! Omuzlarından ittirerek aramıza mesafe açmasını sağladım. Bunu beklemiyordu heralde. Şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Bozuntuya vermeden konuştum.
"Birşey mi oldu Savaş Bey?"

Biranda toparlandı ve etrafa baktı.

"Buranın hali ne?"

Cevap vermemi beklemeden tekrar konuştu.

"Burası şirket ve senin çalışman gerekirken sen keyif çatıyorsun ve sakarlığın yüzünden heryeri dağıtıyorsun."
"Üzgünüm. Dediğiniz gibi burası şirket. Ve şirkette patronlar çalışanlarla yakınlık kurmazlar."

Kaşları çatıldı ve bana gözlerini kısarak bakmaya başladı.

"Normalde 6'da işin bitiyor ama sen 11'e kadar çalışacaksın."

Gözlerimi kocaman açtım. Tam itiraz edeceğim sırada parmağını dudaklarıma bastırarak beni susturdu.

"Unuttun mu? Ben patronum ve benim dediklerimi yapmak zorundasın. "

Dedi ve çıktı.
Bu neydi şimdi? Oha ya 11'e kadar nasıl çalışırım?

SEKRETERWhere stories live. Discover now