Seance 17

4.4K 525 169
                                    


Bu kadar erken olması, doğru gibi gelmiyor. Size anlatmam gereken o kadar yaşanmışlık var ki.. Sonuca bu kadar erken varmamız canımı sıkıyor, doktor. Yine de size tüm samimiyetimle söylüyorum, ben suçlu değilim. Günahı üstüme almam, suçlu olduğumu göstermiyor.

İlk başında size, tüm gerçekçiliğiyle anlatacağımı söyledim fakat bunu bazı durumlarda ikinci plana attığımı itiraf etmeliyim. Beni zavallı olarak gördüğünüzden eminim, belki de anlatıcaklarımdan sonra bunun ileri boyutunu düşüneceksiniz. Ama kendimi savunmam gerektiğini unutmayın.

***

Dün gecenin ardından, uyandığımda neler olduğunu idrak etmem uzun sürmedi. Yanımda uyanmasını bekliyordum ama çoktan kalkıp, kahvaltı hazırlamaya başlamıştı. Burnuma gelen güzel kokuların esiri olmadan yataktan kalktım.

"Hey, uyandın mı?" Elinde ki kahve fincanlarını masaya bırakırken gülümsedi.

Başımı sallayarak onu onayladım ve masada ki yerime geçtim. Açıkçası dün geceden sonra biraz çekiniyordum. Ona karşı koymamıştım ve bu beni berbat bir ruh haline sokuyordu. Kendimden iğrenmemi sağlıyordu.

Karşımda ki yerini aldı ve keyifle kahvaltısına başladı. Oturduğum yerden onu izliyordum. Nasıl bu kadar rahat olabildiğini aklım almıyordu.

"Bir şeyler ye. Güçsüzleşiyorsun." Ekmek sepetini ve kahveyi önüme iterken söyledi.

Başım ağrıyordu ve biraz kahve içmenin zararı olmaz diye düşündüm. Bardağıma uzandığım sırada gömleğinin cebinden beyaz bir zarf çıkardı.

"Baekhyun, sana bunu anlatmak istemiyorum ama," Üzülüyormuş gibi görünmek için çabaladı. "Ama, artık geçmişi bir kenara atmalısın ki ben attığını düşünüyorum, değil mi?" Şefkatle yaklaşması rahatsız ediyordu.

"Ne söyleyeceksin?" Gözlerimi kaçırmamak için çabaladım.

Sert oluşum onu sinirlendirmiş olacak ki zarfı önüme fırlattı. "Sana iyi davranıyordum fakat hak etmiyorsun. Aç onu."

Ses tonu düz çıkıyordu ve genelde korktuğum şey bu olurdu. Denileni yaptım. Zarfı yırtarcasına açtığımda içinden bir sürü fotoğraf masaya saçıldı.

Annem, üvey babamla beraber bir tatildeydi.. Kris ve en yakın arkadaşım Luhan beraber oldukça mutlu, kahkahalar atıyorlardı. Clean, Luhan'ın kucağındaydı, mutlulukla onun yanağını yalıyordu. Daha fazla dayanamadım ve resimleri elime yere savurdum.

"Neden bunu yapıyorsun?" Ayağa kalktığım gibi üzerine yürüdüm. Hareketime karşılık ayağa kalkmış, oldukça sakin bir ifadeyle bana bakıyordu. "Neden canımı yakıyorsun Chanyeol?" Haykırıyordum ama sesimde ki çaresizlik kendini ele veriyordu.

Aynı öfkeyle karışık verdi. "Onlar seni unuttu Baekhyun. Onlar seni istemiyor. Sen bana aitsin." Kolumdan tutarak beni sarstı. Kontrolümü kaybetmiştim ve deliler gibi bağırıp çağırıyordum.

"Kendine gel." Yanağıma inen sert bir darbeyle sırtım yere çarptı.

Bilincim kapanmadan önce kulübeden çıktığını gördüm.

Kendime gelebildiğim de, hala aynı yerde olduğumu anladım. Ayağa kalkmaya çalıştığım da dışarıdan gelen seslerle kararımdan vazgeçtim. Dışarıda odun kesiyordu. Onun yüzünü bile görmek istemiyordum. Daha fazla buna katlanamazdım. Ondan kurtulmam gerekiyordu ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum.

Yaklaşık yirmi dakika sonra içeri girdi. "Sana bir iş vereceğim, toparlan."

Peşinden dışarı çıkmamı işaret edince, doğrulmaya çalıştım fakat sırtımda ki ağrı bunu mümkün kılmadı. Tekrardan sert bir bakış attığında acımı unutup öfkeyle kalktım. Suratı ince bir ter tabakasıyla kaplıydı. Sinirden mi, yorgunluktan mı olduğunu bilmiyordum ama konuştuğunda sesi sakindi.

"Hızlı ol, bütün günümüz yok." Dışarı çıktığımızda başını çevirip, "Şimdi dikkatli dinle." dedi. "Ben odunları kestikçe alıp, şuraya dizeceksin." Kulübenin yan tarafına giden yolun yarısına kadar düzenli bir öbeği işaret etti.

Gözlerim bulanık bakıyordu, pek bir şey göremesemde çalışmaya başlamadan önce nehre kaçamak bir bakış attım.

Bir saat kadar çalıştıktan sonra, kollarımdaki odunları diğerlerinin yanına koydun ve Chanyeol'ün baltayı sallamasını, bir kaç parça daha almamın güvenli olmasını beklemek için birkaç adım arkasında durdum. Gömleğini çıkarmıştı ve sırtı ter içindeydi. Soluklanmak için duraksadı, sırtını bana döndü ve baltasını omzuna dayadı.

"Artık geleceğe odaklandığını düşünüyorum," dedi. "Her şeyin bir amacı vardır Baekhyun." Neyden söz ediyordu? "Güvendiğin insanlar seni yarı yolda bırakmış olabilir ama ben bırakmayacağım, onlar seni kaderine terk etti." Neden söz ettiğini o anda anladım ve yaralı kalbim paramparça oldu. Odunları kesmeye, her baltayı savurduğunda alçak bir inleme sesi çıkarmaya ve bunların arasından konuşmaya devam etti. "Artık tamamen benimsin."

Bir daha savurmak üzere baltayı havaya kaldırdığında, balta parlak güneşin altında gümüş rengi bir ışıltı saçtı. "Bir şey demeyecek misin Baek?"

Baltası bir parça odunun yarısında takılı kalınca, cevap vermekten kurtuldum. Ayağıyla baltayı sıkıştığı yerden çıkardı, sonra sağında duran odun öbeğine dayadı. Ayağını bloğun bir kenarına yasladı, böylece bedeni baltadan biraz uzaklaştı. Sonra, eğildi ve yardığı odunu elleriyle ikiye ayırmaya çalıştı.

Hiç çaktırmadan sağ arka tarafından ona yaklaştım. Elimi uzatsam, sırtındaki ter damlacıklarından birine dokunabilirdim. Elleri oduna karşı savaş verirken acıyla inledi. "Ahh!"

Parmağını ağzına götürüp saplana kıymığı emdiğinde, nefesimi tutup bekledim. Arkasına dönseydi, yüz yüze olurduk. Tekrar eğildi ve odunla boğuşmaya devam etti. Bedenimi tam arkasında tutmaya ve onunla aynı yönde durmaya çalışarak, bakışlarımı arkasına dönecek mi diye dikkatla sırtına çevirdim sonra da baltaya uzandım. Ellerim ılık ve pürüzsüz, hala teriyle ıslak ahşap sapını sımsıkı tuttu. Baltayı havaya kaldırıp omzuma yaslarken, ağırlığı bana doğru ve sağlam geldi.

Güçlükle konuşarak, "Bir çocuğumuz bile olabilir, Baekhyun." dedi.

Baltayı havaya kaldırdım.

"Kes sesini, kes sesini, KES SESİNİ!" diye bağırıp, başının arkasına indirdim.

Çok tuhaf, ıslak bir küt sesi çıktı.

Bir kaç saniye boyunca, bedeni iki büklüm kaldı, sonra elleri ve odun parçaları atında kalacak bir şekilde yüz üstü yere düştü.

Öfkeden titreyerek üzerine eğildim.

"Al sana, hastalıklı pislik!"

***



-

Yazarken elim tuşlara gitmedi.. Chanyeol dengesizliklerinin bedelini ödedi.. Neyse artık kısmet, öldü mü kaldı mı bilemeyeceğim.

Önce ki bölüme yorum istemedim ama burda lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin.

Umarım önce ki hikayemde ki gibi nefret yorumları almam. -_-

Okuyanlara teşekkürler. *-*


Obsesionante // ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin