Seance 12

4.4K 569 89
                                    




Bugün kendimi çok tuhaf hissediyorum, doktor. Gerginim, zihnim dağılmış durumda; yanıtlar, nedenler, tutulacak sağlam ve gerçek bir şeyler arıyorum, ama tam bunları bulduğumu ve kendimi kaybetmeden anladığımı düşünürken, hala paramparça, dağınık ve mahvolmuş olduğumu fark ediyorum. Ama bu zaten sizin bildiğiniz bir şey, değil mi?

Neyse ki ofisiniz insana gerçekmiş hissi veriyor. Gerçek ahşap raflar, gerçek ahşap bir çalışma masası, duvarlarda gerçek heykeller. Burada bende gerçek olabiliyorum çünkü insanlara benden söz etmeyeceğinizi biliyorum ama mesteklaşlarınızla oturup her ne konuşuyorsanız, anlattıklarımı onlara da aktarmak isteyip istemediğinizi bilemiyorum..

Ayrıca, bana yardım etmeniz pek mümkün olmayabilir. Bu da beni hüzünlendiriyor ama kendim için değil. Sizin için üzülüyorum. Bir psikiyatristin iyileştiremeyeceği bir hastası olması can sıkıcı olmalı. Evime geri geldiğimde gittiğim psikiyatrist bana kimsenin kayıp bir vaka olmadığını söylemişti fakat bence bu düpedüz bir saçmalık. Bana kalırsa, insanlar bir daha asla, bütün olan bir insanın bir parçasından başka bir şey olamayacakları kadar yıkılabilirler ve paramparça olabilirler.

***

Chanyeol, bütün hasta olduğum süre içinde bana oldukça iyi davrandı. Daha önce tatmadığım sebze yemeklerini önüme koyuyor, iyileşmem için devamlı ilaç verdi. Her gece bana sıkı sıkı sarılarak uyu. Beklemediğim her şeyi yaptı diyebiliriz.

" Baekhyun, ateşin düşmüş olmalı. " Elini, alnıma hafifçe bastırdı. Hasta geçen günler içerisinde buna alışmam uzun sürdü. Teni tenime değdiğinde titriyorum.

Tuttuğu ıslak bezi tekrar alnıma koydu. " Düşmüş olsa da bunu yapmaya devam edeceğim. " Dudaklarını birbirinine bastırdığında çıkan gamzesi belirdi.

Sormakla sormamak arasında gidip geldim. İyi geçen günleri -hasta olmam dışında-, mahvetmek istemiyordum. Bana kötü davranacağını, hatta bir an önce öldüreceğini düşünüyordum.

" Yemek ne istersin ufaklık? Çok güzel pilav yaparım. " Ayağa kalkarken gülümsedi.

Cesaretimin nereden geldiğini bilmeden sordum. " Neden bunu yapıyorsun? "

Duymamazlıktan geldiğinde tekrarladım. Ne olacağını yada ne yapacağını kestirmek oldukça zordu.

" Ne istediğini sordum. " Ciddi ses tonuyla karşılık verdi.

İnsanların düşüncelerini okumak ne kadar zorsa, Chanyeol'ün ansız ruh hali değişimlerini de anlamak bunun gibiydi. Onun hakkında ne düşünürseniz düşünün, sizi bir şekilde ters köşe yapardı.

" Bana böyle davranmak zorunda değilsin, yapma."

" Baekhyun, sus! " Hızla yerine oturdu. " Beni sorgulayamazsın, anlıyor musun? " Baş parmağını göğsüme dayayarak bastırdı.

Tırnaklarımı tişörtümden derime ilerledi. Canım acıyordu ama nefes alıp vermekten başka bir şey yapmadım.

" Şimdi bana ne istediğini söyle. " Gülümseyerek parmağını geri çekti.

Elini yanağımda dolaştırdıktan sonra ayağa kalktı ve salonla birleşik mutfağa geçti. Ondan bana sadece sıcak bir çorba yapmasını istemiştim. Hava ısınmaya başlasa da hasta olmam bu sıcaklığı hissetmeme engeldi. Bir de dağ başında olmamı saymazsak.

Yataktan çıkmadım, üşüyordum ve oldukça halsizdim. İçeriden gelen ıslık ve mırıldanarak söylenen şarkı sözlerine verdim kendimi. Kalın ama kaba değildi sesi. Erkeksiydi bir o kadar da ilgi çekici. Güzel bir sesi vardı, kişiliğiyle oldukça ters olsa da.

Obsesionante // ChanBaekWhere stories live. Discover now