Seance 9

4.5K 605 220
                                    


Son seansımızda eve dönmeden önce biraz gezmek istedim. Evin ihtiyaçları için aldığım şeyleri ödemek için kasada beklerken rafların şekerlemelerle dolu olduğunu gördüm. Chanyeol böyle şeyleri bana ödül olarak verirdi. O kadar uzun süre bir şeyleri, aptalca, önemsiz, her gün bulabileceğim şeyleri özlemiştim ki. Ama aradan zaman geçtikçe, bunları özlemeyi kestim, çünkü artık ne sevdiğimi de hatırlamıyordum. Orada durmuş şekerlere bakarken, bunları sevdiğimi hatırladım.

Kasiyer kız bana " Bu kadar mı? " diye sorunca, " Hayır. " diye yanıt verdim. Derken, ellerim raflardaki şekerleme paketlerini toplamaya koyuldu. Hepsini aldım.

Marketten çıkınca, ufak paketleri açtım ve şekerlero ağzıma tıkmaya başladım. Ağlıyordum. Nedenini ne biliyordum, ne de umursuyordum. O kadar çok şeker yedim ki, eve gidince kustum. Dudaklarım şekerden dolayı kıpkırmızı olmuştu. Ama daha çok yedim, çok fazla yedim. Dahası, bunları birisi her an elimden alabilirmiş gibi hızlı hızlı yedim. Eskiden şekerlemeleri çok seven o sevimli çocuk olmak istiyorum, doktor.

***

Chanyeol, tek kelime etmeden beni apar topar otelden çıkarttı ve ilk uçakla Koreye geri döndük. Nedenini soramıyordum. Tüm yol boyunca oldukça gergin ve sinirliydi. Yoluna çıkan taşları bile sinirle ittirdi.

Şimdi ise beni bu klübeye tekrar tıkmış, ihtiyaçlarımız için şehir merkezine inmesi gerektiğini söyleyerek gitmişti. Tam iki gün boyunca da geri gelmedi.

O çok sevdiğim evimi, arkadaşlarımı ve ailemi, artık benden umudunu kesen arama ekiplerini düşününce, hissettiğim tek şey etrafımı kaplayan ve beni aşağıya çeken kocaman bir bezginlik battaniyesi oldu. Sadece uyu. Her şeyi uyuyarak unut.

Gözlerimi kapattım ve olanların son bulmasını dilediğim de kapının kilidinin açılma sesini duydum. Heyecan ve korkuyla karışık hislerimi dizginlemek için derin nefesler alıp veriyordum.

" Baekhyun, senin için bir sürprizim var. " Salondaki koltuklardan birisine oturdu.

Yataktan kalkıp, yavaş adımlarla yanına geçtim. Elinde tuttuğu zarfı önüme attı, hırıltıya benzer bir ses çıkarttı ve ayağa kalktı.

" Görüyor musun? Aç şunu. " Omzumdan tuttup beni sarstı. " Sana aç şunu dedim. "

Titreyen ellerimi umursamadan zarfa yöneldim. İlk başta açamadım, korkum daha da şiddetleniyor, başımda bana hakaretler yağdıran adamı görmezden gelmeye çalışıyordum. Ama o sesi.. O sesi asla beni serbest bırakmadı.

Zarfı yırtıp açtım. İçinden bir sürü resim çıktı. Yerlere ve kucağıma saçılmıştı. Önümde duran resme gözlerimi diktiğimde, neden delirdiğini anladım. Havaalanına giderken, takside çekilmiş resimlerimdi. Chanyeol'ün yüzü belli olmasada benim yüzüm tamamiyle ortadaydı. Ne yapmam, ne söylemem gerektiğini bilemedim.

Beni aramak için vazgeçmemişlerdi. Beni hala bulabilirlerdi. Hızla çarpan kalbimin sesi, odaklandığım tek şeydi.

" Sana dikkatli ol dedim, ufaklık. " Dişlerinin arasından fısıldadı. " İşleri berbat ediyorsun, " Yüzüme doğru eğildi ve yumruğunu sıkıp havaya kaldırdı. " Cezanı çekmelisin. " Havada duran yumruğunu yüzüme geçirdi.

Suratım tanınmayacak hale gelene kadar beni dövdü. Sonrada çıkıp gitti. Kıpırdayamıyordum. Tek yaptığım, nefes almaya çalışmak oldu.

Anlayamıyordum. Ya da anlamak istemiyordum. Dengesizlikte çığır açmış bir adama nasıl güvenebildiğimi anlayamıyordum. 

Ayağa kalkacak gücü bulduğumda buzdolabına ilerledim, buz torbasını aldım ve yüzüme bastırdım. Soğuk yanaklarımı kızartsa da acımı dindiremedi.

Yatağa uzandığım sırada içeriye girdi. Elinde torbalarla yanıma geldi.

" Buzu bana ver Baekkie. " Buzu tutmaya devam ettim. " Bana ver dedim Baekhyun. " Fısıldayarak dedi.

Uğraşmak yada karşı çıkacak kadar gücü kendimde bulamadığımdan, buz torbasını ona verdim. Canımı yakıyor ve arından yaralarıma ilaç oluyordu. Chanyeol, pisliğin tekiydi. Öyle bir pislikti ki, daha kendisini bile tanıyamıyor, kendi yaralarını bile saramıyordu.

Parmağında yayılan kremi yüzüme sürmeye başladı. O kadar nazikti ki, beni döven o değilmiş gibi davranıyordu. " Acıyor mu? "

Sesimi çıkartmadım. Elini yaralarıma bastırdığında huzursuca kıpırdandım. Tek bir ses çıkarmamak için kendimi tutuyordum. Onunla konuşmamı bile hak etmiyordu.

" Üzgünüm Baekhyun. Sana zarar vermek istemedim. "

" Ama verdin. " Yutkundum. Söylediklerimden pişman olmuştum. Suratında ifadeden yoksunken ondan korkuyordum. Yine o hallerinden biriydi.

Ama sonra ifadesi yumuşadı. Yanıma uzandı ve yaralarıma özen göstererek başını boynuma gömüp, kollarını bedenime doladı.

" Ben daha önce kimseye aile bağından daha ilerisi bir sevgi hissetmedim. " Dedi.

Başını kaldırıp bana baktı, sonra tekrar boynuma gömdü. " Aşk adamı değilim. Ben sadece acı vermeyi severim. Canın yandığında o yüzündeki ifadeyi görmek, bana zevk verir. Ama, " Durakasadı, burnunu boynuma sürttü. " Ama, senin yüzündeki o ifade bana bunu vermedi. Tek hissettiğim, benim de canımın yandığıydı. "

Sessiz kaldı. Büyük odada sadece nefes alışverişlerimiz duyuldu.

Diyebilecek bir şey bulamadım. Ne diyebilirdim ki? Seni affediyorum sapık, seni seviyorum falan mı? Onu ne sevebilirdim, nede affedebilirdim.

***

Bu adam beni kaçırdı, doktor. Bana tecavüz etti, dövdü. Hissettiği acı beni zerre kadar ilgilendirmemeliydi.

Bir çok kişi, onun kaçırıldığım süre boyunca bana her şeyi silah zoruyla yaptırdı sandı, bende onlara farklı bir şey söylemedim. Nasıl açıklayabilirdim ki? Bana dokunmasının hoşuma gittiğini nasıl söyleyebilirdim? Söyledi sözlerin üzerimde bıraktığı etkiyi nasıl anlatabilirdim? Ya da beni teni tenime değdiğinde, hissettiğim o mükemmel çekimi nasıl açıklayabilirdim?

Her zaman kararlı olmamla o kadar gurur duymuşumdur ki.. Asla insanlara taviz vermeyeceğimi düşünürdüm ama o beni değiştirdi. Gerçekten de değiştirdi. İçimde ki küçük alevin ateş aldığını hissettim. Günün birinde bunun söneceğinden korktum. Bunda hala korkuyorum.

Kendi kaderimizi kendimizin yarattığına ve inandığımız şeyleri gerçekleştirdiğimizi anlatan bir sürü kitap var. Bunlara inanıyor musunuz? Güzel şeylerin sonsuza dek süreceğine? Hayır, kusura bakmayın, hiç sanmıyorum. Hayatınızda hiç olmadığınız kadar mutlu olabilirsiniz, ama boktan olaylar yine de olur.

Ama bunlar öyle durup duruken olmaz. Size çarplarlar ve yere yıkarlar çünkü her şeyin günlük güneşlik olacağına inanmışsınızdır.



- Şimdi ben ne diyeyim, yada buraya ne yazayım diye baya kafa yoruyorum. Ama sonuç, hiçbir şey bulamıyorum. Bölüm yazarken bence kendimi daha iyi ifade ediyorum. Dndkndazc Neyse ben sizi fazla sıkmayayım. Bölümü okudunuz iyi hoş, oy da verdiniz ama lütfen yorum yapın. Bakın görüşleriniz benim için gerçekten önemli. Bölümleri görüşlerinize göre yazmaya çalışıyorum. Hikayenin kurgusunu bir nevi siz belirliyorsunuz. Bu yüzden unutmayın. 

Yorum yapın demekle sizi sıkıyorum farkındayım sadece istediğim ufacık bir görüş. Okuduğunuz için gerçekten teşekkür ederim. *-*  ♡

(Yazım yanlışlarım varsa pek takılmayın, kısa zamanda düzenleyeceğim.)

Obsesionante // ChanBaekWhere stories live. Discover now