Seance 11

4.1K 592 52
                                    


Söylemek istediğim bir şey var, doktor. Şu sıralar gayet iyi olduğu olduğumu düşünüyorum. Zamansız gelen üzüntülerim ve ağlama hislerim şu sıralar tatilde olmalı. Dün öğleden sonra, içten içe dışarı çıkmak, gezmek ve film izlemek istedim. Clean'in tasmasını kaptığım gibi dışarı çıktım ve onu parkın oraya götürdüm. Beraber biraz turladık. Sosyalleştik bile diyebilirim. Koklaştığı köpeklerin sahipleriyle konuştum. Uzun bir süre sonra insanlarla sıradan bir şekilde iletişim halinde olmak fazlasıyla garipti. Ardından eve geri döndük ve kendime kahve yapıp güzle bir film seçtim. Battaniyemi de alarak, filme odaklandım.

Hala içimde bilemediğim şeyler, fark edemediğim duygular, keşfedilmemiş sırlar var. Buna eminim. Nerede? Ne yapıyor? Öldü mi yoksa hala nefes alıyor mu? İnanın, düşünmek bir şeyleri anlatmaktan daha zor.

***

Kulübeye geri döndüğümde hava çoktan kararmıştı. Yatağın kenarına oturmuş beni bekler haldeydi. İçeri girdiğimi görüne ayaklandı ve gardıroptan pijamalarımı çıkarttı. Soğuktan titriyordum ve büyük ihtimalle hasta olacaktım. Tek yaptığı üzerimdekileri çıkartıp pijamalarımı giydirmek oldu. Ardından ışıkları kapatarak yatağa uzandı. 

Yakın durmamaya özen göstererek, yatağın en uzak köşesine uzandım. Bundan sonra ne olacağını, bana nasıl davranacağını düşündüm. Belki beni her gün döverdi, belki de işkence yapıp pişman olmamı beklerdi.

Tüm bunların sorumlusu bendim. Onu çok kolay kabullenmiş, bana hükmetmesine izin vermiştim. Tanrım, evlenme teklifi bile etmiş sayılırdı. Hangi insan, kendi sapığıyla bu duruma düşerdi?

Kollarımı kendime sardım, hala üşüyordum ve tek yaptığım gözlerimi boş karanlığa dikmekti. 

Sanırım eninde sonunda uyuya kalmışım. Gözlerimi açtığımda evin içine açık kapıdan hafif güneş ışığı vuruyordu. Hızlıca yerimden doğrulup açık kapıya ilerledim. Chanyeol, ileride ağaçlık alanda, elinde iplerle bir şeyler yapıyordu.

Yanına gitmek için adım attığımda dün olanlar aklıma geldi. Yanına gidersem beni kovabilirdi, ne yapacağını tahmin etmek zordu. Gitmemeliydim de. Onu bu kadar kolay kabullenmemeliydim. 

İçeriye girdim. Onu beklemeden üzerimdekileri çıkartıp yatağın kenarına koyduğu kıyafetleri giydim. Ben giyinirken bu sırada içeriye geldi. Dehşete düşmüş bir yüz ifadesiyle yanıma yaklaştı.

" Çabuk çıkar onları. " Sesi tıslıyor gibiydi.

İtiraz ettim. " Ama, bunlar benim. "

" Senin olduğunu söylemedim. Onlar senin değil. " 

Suratı oldukça gerilmişti.

" Bu kıyafetlerin hepsini benim için aldığını söyledin. " Karşı çıktım.

" Baekhyun, onlar senin için değil. Başkası için. " Dolaptan pantolon ve tişörtü çıkartıp fırlattı. " Bunları giy, çıkardıklarını da güzelce katla ve, " Tekrar dolaba ilerleyip, alt çekmeceden kağıt bir torba aldı. " Bunun içine koy. " Yüzüme bile bakma gereği duymadan kulübeden çıktı.

İncinmiş hissediyordum ama dediğini yaptım. Kağıt torbayı elimde aldım ve dışarıya çıktım.

" İşte. " Elimde tuttuğum torbayı havaya kaldırıp salladım.

Ağaçların birine bağladığı iği iyice sıktı, bir düğüm daha attı ve geri çekilip iği kontrol etti. Tişörtünü omuzlarına kadar çekmiş, kol kasları oldukça ortadaydı.

" Güzel. " Ellerini arka ceplerine sokarak yanıma geldi. " Şimdi içeri gir. " Omuzlarımdan tutarak beni ters çevirdi ve içeriye itti. 

" Birkaç gün idare et. " Üzerinin değiştirirken söylendi. " Kendine yemek hazırlaman gerek, yalnız başına bir iki gün geçir. " Kravatını tek eliyle düzeltip bana baktı. " Kaçmayı deneme bile ufaklık. Geldiğimde çok eğleneceğiz. " 

" Nereye gidiyorsun? " Aynı şekilde ona bakmayı denesem de, bir saniyeden fazla gözlerine bakamadım. " Beni burada mı bırakıyorsun? Daha farklı bir öldürme yöntemi bulmalıydın. "

Cevap vermedi. Yerde duran torbayı ve çekmecedeki cüzdanını alarak kapıya ilerledi. " Sakın öleyim deme Byun. Seni, benden başka kimse öldüremez. Bu kendin bile olsan. " Göz kırparak kulübeden çıktı.

Dediği gibi bir kaç gün gelmedi. Belki daha fazla. Dört duvar arasında tamamiyle sıkışıp kaldım. Tek yaptığım su içmek ve işemekti.

Yalnız olduğum süre boyunca, geride kalanları düşündüm. Ne kadar olmuştu. Bir ay? İki ay? Zaman kavramını unutmuştum. Bu gün ayın kaçıydı? Şu an saat kaçtı? Beni aramayı bırakan polis ekiplerini düşündüm. Çoktan vazgeçmişlerdi değil mi? Yada içlerinden birisi, bu olayı çözmek için kendi kendine bir yemin etmiş, köşe bucak beni arıyordu. Şehirden uzak değildim. Dağlık bir alanda olmam, beni daha fazla bulunabilir kılıyordu. Kim şehrin göbeğinde tutsak birini tutardı ki? 

Üzerimden çıkarttığı kıyafetleri düşündüm. Başka birisine mi kafasını yoruyordu? Başkasını mı kaçıracaktı yada başkasına mı ölüm tehditleri atıyordu.. Bir fikrim yoktu. Ama içimde bilemediğim bir huzursuzluk vardı, beni yalnız bırakması, canımı sıkmıştı.

Üşüyordum ve burnum akıyordu. O gün, geç saate kadar dışarıda kaldığım için kendime kızdım.

Tahminen üç dört gün sonra geri geldi. Elinde birden fazla paket ve mutfak eşyaları vardı. Alışveriş yapmış olmalıydı.

" Al bakalım. " Elinde tuttuğu şekerleme paketini bana fırlattı.

Aç kurtlar gibi havada kaptım. Gelmediği günler boyunca elimi tek bir şeye sürmemiştim. Bunun için ödüllendiriyor olmalıydı.

" Neden dolaptaki her şey aynı duruyor? " Buzdolabının kapağını kapatarak yanıma geldi. 

Cevap vermedim. Şekerlemeleri yemeye devam ettim. Kısa bir süreliğine ortadan kayboldu ve elinde ufak, camdan bir tartı vardı.

Bileğimden yakalayarak ayağa kaldırdı. " Çık. " 

Dediğini yapmamak için direndiğim de, bileğimde ki parmaklarını sıkılaştırdı. Somurtarak tartıya çıktım.

Ufak ekranda gördüğü rakamlarla deliye döndü. " Baekhyun.. Tanrım." Beni kendisine döndürüp kollarını sıkıca bedenime sardı. " Kemik torbasından farkın yok.. Dur biraz, " Sırtımda ki ellerini yukarı çekerek alnıma dayadı. " Yanıyorsun. " 

O an ki yüz ifadesi görülmeye değerdi. Hızlıca üzerimdekileri çıkartıp beni kucakladı ve banyoya gitti. Utanıyor muydum bilmiyorum ama yüzümü onun boynuna gömdüm. 

Beni soğuk suyun altına soktuğunda, cırladım. Üşüyordum ve yaptığı tek şey buz gibi suyu başımdan aşağıya tutmak oldu. 

" Üşüyorum, lütfen.. " Kendi sesimi duyduğumdan emin değildim. 

Bir kaç dakika sonra suyu kapattı, içeriden havlu alarak yanıma geldi. 

Beni sıkıca havluya sararken söylendi. " Tam bir bebeksin Baekhyun. " Havluyu sardıktan sonra beni kucağına alarak içeriye geri döndü. " Bir kaç gün bile idare edemiyorsun. " 

Bana kızmaya çalışıyor gibiydi ama beceremedi. Aksine oldukça komikti. 

***

Doktor, umarım hızlı ilerlemiyorumdur. Eskiye dönüp, acıları tekrar gün yüzüne kavuşturmak, sanıldığından zor olabiliyor. Size teşekkür etmek istiyorum, ama bunu sanırım yapamayacağım. Bu yüzden bu seansı burada bitirelim.



- Aslında ben daha geç bölüm atacaktım ama bu seferde yazdıklarımı toparlayamıyorum, bu yüzden erken geldi. *-*

Yorumları ve oyları unutmayalım. ^^ 

Obsesionante // ChanBaekWhere stories live. Discover now