/ 64. Bölüm /

7.2K 315 72
                                    

Selam Bebekler. Nasılsınız?

Geç olsun da güç olmasın deyip size yine en uzunundan bölüm yazmaya çalıştım. Değerimi bilin, beni sevin bak :D Bakalım ikisinin de duygularını, hallerini öğrendik bundan sonra ne olacak?

Bu bölümün ithafı GB_Simay'a gidiyor. Umarım beğenirsin canım. <3

Keyifli Okumalar! :)

Kerem içinde kaynayan öfke ve benzeri duygularla kendini Zeynep'in evinden dışarı attığında deliriyordu. 

Dışarı çıkıp derin bir nefesle rahatlamaya çalıştı ama havanın kirli kokusu ona hiç yardımcı olmuyordu. Arabasının kenarına yaslanıp kendisini sıkan, ne olduğunu idrak edemediği o duygudan kurtulmak istedi ama bu mümkün değildi. 

Elini çok sevdiği arabasının tepesine indirdi. Orada oluşan hafif yamukluk dahil hiçbir şey önemli değildi. 

Arabaya binip nasıl yola çıktığını bilmiyordu. Sinirden sık sık elleri kasılırken gazı zorluyor, olabilecek en yüksek düzeye çıkmaya çalışıyordu. Ona çalınan kornalara, sövüp sayan adamlara kaç kez sataşmıştı bilmiyordu. Ama kendisini arabada tutabilmeyi de başarmıştı. Gözü hiçbir şeyi görmezken tarifen kendini sık sık geldiği o uçuruma attı. Arabadan apar topar çıkıp kendini kıyıya savurdu. 

Saçlarını koparmak ister gibi sıkarken neden hâlâ sakinleşemediğini bilmiyordu. Bütün bedenini kavuran kandırılmışlık hissinin yerinde şimdi yeller esiyordu. Kendisine yalan söylenmesini bile unutmuştu.

Gül gibi giden ilişkilerine sıçan Zeynep'i dizine yatırıp deli gibi pataklamak istiyordu. Ne demekti ya, sen kimsin? Ne demekti, senden nefret ediyorum? Ne demekti, senin izlerini silmek için başka bir adamla, başka bir adamla... 

Ahhh! Düşüncesini bile kelimelere dökemiyor, böyle bir şeyin ihtimalinden bile nefret ediyordu. 

Birden bu hale nasıl gelmişlerdi lanet olsun! Neden onlarda paşa paşa tartışıp iki dakika sonra barışamıyorlardı. Önceleri Zeynep'le sırf yanlış anlamasından dolayı bu konuda tartıştıklarını düşündü. O zamanlar kendisine kök söktüren o kadın, bugün nereye gitmişti. O söyleyince kötüydü ama kendisi bunu gayet rahatlıkla söyleyebilirdi öyle mi? Yoktu öyle yağma! 

Zaten kendisi, kendine göre, bu ilişkide baştan beri hep adımları atan taraf olmuştu. Gidip senden hoşlanıyorum derken de cesaretliydi Kerem. Onun yerinde başka biri olsa belki aralarındaki o yakıcı tutku bitesiye kadar beraber olalım diyebilirdi. Hoş o lanet tutkunun da biteceği yoktu ya. Yani Kerem sanmıyordu. Öyle ki o çıldırtıcı kavgalarında bile Zeynep'le öpüşmek istemiş, ona yatakta işkence yapmak için yanıp tutuşmuştu.

Resmen yanıyordu. Cayır cayır yanıyor ama yangını söndürmek için hiçbir şey yapamıyordu.

Ee tamam, madem unutuverseydi ya. Sonuçta Zeynep'ten sadece ama sadece hoşlanıyordu. 

Onun yanında gülebiliyor, kendini normal zamanlara göre daha mutlu hissedebiliyordu ama olsundu. Sonuçta sadece hoşlanıyordu! Neden siktir edemiyordu? 

Kendisine kadın mı yoktu şu hayatta. Elini sallasa bin ellisi gelir. Bir göz kırpsa hepsi hazır ola geçerlerdi. Endamı yeterdi ulan. Ama içinde nefret ettiği boktan bir yan buna neden izin vermiyordu? 

Şimdiden sonra yeniden nasıl bir araya geleceklerdi zaten. O da kısa yoldan kurtulmuş olurdu ama olmuyordu. Hâlâ gözlerini kapattığı ilk anda aklına Zeynep'in tatlı kıvırcık saçları, olabilecek en masum yüzü, pembe dudakları, herkesi kıskandıracak kadar güzel gülümsemesi geliyordu. Sonra kışın bu soğuğunda bile kavuran yakıcı bedeni, onunla birlikte olurken adını haykırması. 

Dengesiz [ZeyKer]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin