/ 194. Bölüm /

1.9K 115 39
                                    

Bugünün ikinci bölümü. Evet nur topu gibi bir de oğluşumuz oldu. Bunu söylüyorum çünkü çıkarken altınları unutmayın diye. Kaytarıp da kaçmak yok. O altınlar buraya gelecek ukyfeılyw. Hadi bakalım :D 

Keyifli Okumalar! :)

°Kerem°

-Doğumhane kapısının önü-

Yaşadığım en gerilim dolu anlardan ikincisi buydu. Birincisinde Zeynep ne olduğunu anlayamadığım bir şekilde beni o ortamın içine çekip, bir kaosun içine sürüklemişti. Ama bunda direncimi korumuş onun yine yaptığı aynı hareketin içine düşmemiştim. Oraya girmekten bildiğin korkuyordum. Zeynep'i o halde sancılar ve acılar içinde görmek uyanıkken gördüğüm en kötü kabustu. Zaten kimse sevdiği üzülmesin acı çekmesin isterdi ve geride bırakılan dokuz ayın acısı o şekilde çıkarken orada o gün bayılıp kalmadığıma cidden şaşırmalıydım.

Gergin bekleyişin başlangıcı Zeynep ve Derin mutfakta şakalaşırlarken başlamıştı. Ben de iyi ki evdeydim.

Zeynep kurabiye yapmaya çalışıyordu ve Derin de ona yardım etmek bahanesiyle ortalığı karıştırıyordu. Birden Zeynep'in çığlığını duydum. Salondaydım ama mutfağa giden o kısa yol koca bir ömür gibi geldi. Sabahtan beri Zeynep gayet pozitif ve neşeli olduğu için de doğumdan çok acaba bir yerlerine bir şey mi oldu korkusu da beni almıştı.

Zeynep karnını tutup yere çökmüştü ve Derin de onun bağırıp da o hale gelmesiyle korkup ağlamaya başlamıştı. Korumalardan birini çağırıp Derin'i ona emanet etmem ve Zeynep'i kucaklayıp hastaneye getirmem sanki bir rüyaydı. Elim ayağım birbirine dolanmıştı ve yine o heyecanla karışık tatlı bir korku beni sarmıştı.

Hastaneye girip, karım doğuruyor dediğimi hatırlıyorum. Sonra bir sedyeyle bize yardıma gelmişlerdi. Zeynep bu kapının önüne gelen kadar da elini bırakmamıştım ama beni içeri çekeceği sırada biraz güç kullanıp elini bıraktırdım. Her şey çok tatlı da olsa, onu sürekli doğum yapmasını istiyor gibi de gözüksem o ağrılı hallerini görmesem de olurdu.

Bizim hemen arkamızdan korumanın kucağında Derin de geldi. Yolda gelirlerken Zeynep'in annesine de haber verdiklerini söylediler.

Derin'i kucağıma aldım. O annesine bir şey olmasından korkmuştu tabii ki Zeynep'in çığlığı akıllara zarardı ama kardeşin doğacak deyince bir köşeye oturup sessizce beklemeye başladı. Bundan korkuyordum işte. Hiçbir tepkide bulunmamıştı. Sevindiğini de sanmıyordum.

Doğumhanenein içinden çığlıklar gelip duruyordu ama ben gibi bekleyen başkaları da vardı. Millet de doğuracak bugünü bulmuştu sanki.

"Kerem, oğlum?"

Sesin geldiği yöne baktım.

"Zeynep çıktı mı?"

"Hayır anne."

"Sen iyi misin?"

Yüzümü dikkatle inceledi. Garip bir şeyin olduğunu sanmıyordum ama bakmadan edemedi.

"Evet."

Gözünü sandalyelerde oturan Derin'e çevirdi.

"O nasıl?"

"Biraz korktu da sessiz şimdi."

Kafasını sallayıp Derin'in yanına oturdu. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum ama sanki saniye ilerlemiyordu. Bir şeyi beklediğin zaman hep böyle mi olmak zorundaydı?

Yarım saat belki de daha fazla daha koridoru turlamakla geçirdim. O sırada bizim olmazsa olmazlar(!) da gelmişti. Her doğumda ya da herhangi bir olayda bu kadar çok buluşmak zorunda mıydık, yani bu zorunlu muydu sanki? Ama her seferinde öyle oluyordu. Bunu sorgularken kendimi bencil gibi hissediyordum, duyarsız ve değer bilmeyen ama insanların ne işleri varsa bırakıp acilen gelmeleri de takdire şayandı.

Dengesiz [ZeyKer]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin