AHPO - 45. BÖLÜM

757 113 52
                                    

Selam!

Nasılsınız?

Bölüm: 2200 kelimedir! 

Umarım bölüm hoşunuza gider!

Medyadaki şarkı Deniz'den bu bölümdeki şahsa geliyor! 

Yorum istiyorum canlar! Bol bol yorum yaparsanız bu garibanı çok mutlu ederseniz! 

Vote'a da basmayı unutmayın canlarım! 


İyi Okumalar! 



"Cosa vuol dire che non riesci a trovarla!" (Ne demek bulamıyorsunuz!) Niccolo sinirle bağırırken İstanbul'daki evine gelmişti.

Kanaryasının kokusu olmadan sakinleşemiyordu. Koca yalıya sadece bu yüzden gelmişti. O geceden beri yastık kılıflarını değiştirmemişti. Geceleri sevdiğinin yastığına sarılarak uyuyordu. Birkaç gündür rahatsız uykuları yüzünden gözlerinin altı çökmüştü. Uyusa bilse rüyaları kabuslara dönüşmüştü. Kanaryasını bulamamak en büyük korkusu olmuştu.

Karşısındaki ekrandaki CIA'nin direktörünün yüzü korku doluydu.

"Mi dispiace, signore, ma sembra che sia scomparso. Chiunque l'abbia rapito ha pianificato il tutto molto segretamente." (Üzgünüm efendim. Ama sanki ortadan yok olmuş gibi. Her kim kaçırdıysa çok gizli bir şekilde planlamışlar.) Adamın son sözleriyle Niccolo elindeki viski dolu bardağı ekrana doğru fırlatmasıyla, ekranın ortasında koca bir çatlak olmuştu.

"Lo troverete! Troverete il mio Deniz e mi porterete coloro che hanno fatto questo! Mostrerò a tutti loro cosa significa prendere qualcosa che è mio!" (Bulacaksınız! Deniz'imi bulacaksınız ve bunu yapanları bana getireceksiniz! Benim olan bir şeyi benden kaçırmanın ne demek olduğunu hepsine göstereceğim!) Niccolo'nun bağırarak dedikleriyle, Direktör başını sallayıp görüşmeyi kapatmıştı ama Niccolo'nun bedeni zangır zangır titriyordu.

Niccolo öfkeyle ayağa kalkarken salonda köşede duran Çin'den alınmış on üçüncü yüzyıldan kalma vazoyu hızla alıp duvara çaldığında, içeri giren Klaus hemen bir adım geri gitmişti.

"Mecenate." (Patron.) derken sesi yere düşen parçalarla birlikte karışmıştı.

Niccolo öfkeyle içeri giren Klaus'a baktı.

"Che cos'è?" (Ne var?)

Klaus korkuyla patronuna bakarken bulduğu şeyi söylemesi gerektiğini biliyordu.

"Il capo, un giovane che conosce il signor Deniz, è arrivato alla villa Karaogullari. Facciamolo alzare. Forse sa dove si trova il signor Deniz." (Patron, Karaoğulları malikanesine Deniz Bey'i tanıyan bir genç gelmiş. Kaldırtalım. Belki de Deniz Bey'in nerede olduğunu biliyordur.) Klaus'un dedikleriyle Niccolo'nun gözleri kısılmıştı.

"Conoscente? Chi è?" (Tanıdığı? Bu kim?)

Niccolo sehpasına doğru yürüyüp sehpanın üstündeki gümüş silahı alıp beline takarken, Klaus yutkunarak.

"Da quello che ho sentito. Il signor Deniz ha salvato la vita di questa persona. Il suo nome è Ali, Ali Saman. Studiava medicina all'università, signore." (Duyduğum kadarıyla. Deniz Bey bu kişinin hayatını kurtarmış. İsmi Ali, Ali Saman. Üniversite de Tıp okuyormuş efendim.) Klaus'un dedikleriyle Niccolo'nun çenesi kasılmıştı.

Kanaryasının geçmişinde yaşadıklarını kazdıkça sürekli bir hayat memat meselesi görüyordu. Onun kanaryası bunca yaşına kadar ancak yaşamak için çabalamıştı. Bu yüzden kanaryasını dışarı salmak istemiyordu. Bundan sonra sadece kollarının arasında güvende olmasını istiyordu. Birlikte evlerinde sıcak bir şekilde mutlu olmalarını istiyordu Niccolo.

Aile Hikayesinin Piçi Oldum!Where stories live. Discover now