AHPO - 36. BÖLÜM

1.2K 153 81
                                    

Medya da Deniz var!

Şarkı bu bölüme gelsin!

İyisinizdir umarım! Günlerim yoğun ve hastalıklı geçiyor! Etrafta salgın gibi bir şey var dikkat edin ha!

Yorum yapmayı unutmayın canlar! Yorumlarınızı seviyorum! 

Vote'a da basarsanız sevinirim! 

Hadi bölüme geçelim! Çok beklediniz biliyorum!


İyi Okumalar!


Oktay uçaktaki geniş koltuğa otururken tek bacağını sürekli sallamaktan başka bir şey yapmıyordu. Çenesi kasılmış tam çaprazında oturan gence bakıyordu. Kenan'ın yüzüne sahip olan adam onu birkaç saate sinir hastası etmişti. Kardeşini vermeyecekti bu adamlara. Tiplerinden tekin olmadıkları belliydi işte. Neden öz kardeşini ve küçük kardeşini bu gencin ailesine vermesi gereksindi ki? İçinden keşke bir sene önce çıksaydı bunların hepsi demekten kendini alamadı.

Deniz'i ellerinden çok kolay bir şekilde alabilirdi. Reşit olmasaydı kesinlikle alırdı. Hem babası bırakmazdı. Oktay babasını çok iyi tanıyordu. O öz evladını dışarı değil ya evin dışına çıkartmazdı böyle bir durumda. Hapsederdi. Babasının manyaklıklarını pek sevmese de böyle bir durumda en mantıklı şeyin bu olduğunu düşünmeden edemedi. Ama bir yandan da, yıllarca çalışıp didinen Kenan vardı. Kenan için bu gerçekliğin üstünü de kapatmak istiyordu. Şirket her zaman Kenan'ın hakkıydı. Ne kadar miras hakkı onun olsa da o şirket için hiç çalışmamıştı. Bilmezdi ki bu tarz şeyleri. Hem, babası Deniz'in varlığını öğrenirse gerçekten Kenan'ı bu sefer yok ederdi.

Oktay, bu olayları öyle bir saklamalıydı ki babası asla öğrenmemeliydi.

"Bu kadar gerilecektin ne diye geldin benle?" Demir'in soğuk ve alaylı sorusuyla Oktay sinirle baktı çaprazındaki gence.

"Ailen sana tahammül edebiliyor bir söylesene ya?" Oktay'ın da alaylı sorusuyla Demir oturduğu yerde dikleşmişti.

Arkada oturan Halil ise gerilimi hissedebiliyordu. Oktay İllavetin'de Deniz'in kıvrak zekalılığı vardı. Deniz'in inatçılığını da abisinden aldığını anlamıştı. Oktay sadece görünüş olarak farklıydı. Halil önündeki sarışın adamında Deniz gibi büyümüş olsaydı aynı olacaklarını içten içe nedense biliyordu.

"Ailem beni sever. Sizin gibi gösteriş budalası bir ailem yok." Demir'in dedikleriyle Oktay bacak baca üstüne atıp.

"Ah, öyle mi? Ama anladığım kadarıyla bizim ailede Demans yok. Herkes ne kadar gösteriş meraklısı olsa da sapasağlamdır. Küçük kardeşim dışındaki o da kanser zaten. Ve, bildiğim kadarıyla bu hastalıkta genetik..." derken Oktay'ın sesi sinirli çıkıyordu. Oturduğu yerden biraz eğilip Demir'e yaklaşırken. "Çocuğa ne yaptınız da hasta ettiniz bir söylesene? On sekiz yaşında biri nasıl Demans hastası oldu, çok merak konusu dimi ama!" derken arkasındaki korumaya bakmadan edememişti.

Demir duyduklarıyla ellerini yumruk yaparken, Oktay yaptığı etkiden hoşlanıp geri çekilirken.

"Emin ol. Babam yaşamıyor olsaydı, bu uçakta olmazdım. Mahkemede olurduk ve kaybetmeyeceğim davalara asla girmem. Dua edin babam yaşıyor. Ama, merak etme. Babamı tanıyorum. En fazla birkaç yıl saklayabiliriz bu gerçeği. Ve öğrendiğinde, işte o mafyacılık oyunlarınız var ya onların hepsi sadece oyun olarak kalır. Dua et, öz kardeşimi yani Deniz'i Hasan İllavetin öğrenmesin!" Oktay her sözünde ciddiydi.

Babasının işlerine ellerini sürmeye sevmezdi. Kenan ise sadece şirkete bulaşmış olan o kanları silmeye çalışıyorken, babası eğer Deniz'i öğrenseydi bu sefer o kanlı ellerin hasta kardeşine ve Kenan'ın boynuna yapışacağını biliyordu.

Aile Hikayesinin Piçi Oldum!Where stories live. Discover now