episode 17: aşk nedir?

1.4K 304 329
                                    

her şeyi teker teker yoluna koyduğunu düşündükten sonra bir anda her şeyin tekrar berbat olması, dünya üzerindeki en iğrenç his olabilir aslında. bu hissi bay lee ile olan ikili ilişkimde defalarca yaşamış olmak bir yana, artık başka insanlar tarafından da aynı müdahaleyi yemiş olmak benim sinirlerimi oynatıyor.

kucağına oturdum. o erkeksi vücuduyla beni sarması için kendimi üzerine bırakıp dudaklarına kapandım ama hızla çalınıp açılan kapı, daha birkaç hafta öncesindeki jeongin ve changbin'in konumunda hissettirdi beni. bay lee'nin kucağından kalktığım gibi ellerimi yüzüme kapattım utançla, gelen kişiye bakamadım bile. bunun bana nelere mâl olacağını düşündüm.

"ben sana girebilirsin dedim mi?" sert ve derin çıkan sesiyle gelenin bir öğretmen olmadığını fark ettiğim gibi kapıya döndüm.

chan.

derin bir nefes aldım, ucuz yırtmıştık. bay lee olduğu yerde chan'a kitlenmiş onu izlerken chan bana bir bakış attı. ama bay lee durmadı. "kimin odasına girdiğinin farkında mı değilsin ya da? bu ne biçim bir saygısızlık?"

chan'ın bakışlarının bay lee'de kitlendiğini gördüğümde içimden bir siktir çektim. chan, ben bay lee'nin evinde kaldığımı söylediğimden beri haz etmiyordu bu adamdan. bugünkü tavırlarından sonra lafını sakınacağını sanmıyordum. ki, sakınmadı da zaten.

"bence bana azar çekebilecek bir konumda değilsin şu an." gözü seğirdi. chan'ın kurduğu cümleye karşılık gözü seğirdi, ayağa kalkıp ona doğru bir adım attı. bunların hepsinin cezası chan'a değil, bana yazılacaktı. bu yüzdendendi korkum.

"sen kiminle konuştuğunun farkında mısın? karşında kim olduğunu görüyor musun sen?"

araya girmem mi gerekiyordu, yoksa bay lee'nin bana patlamaması için uzak durmam mı, çözemiyordum. sadece bekledim orada, chan da bekledi. derin bir nefes alıp arkasındaki kapıyı kapattı.

"öğrencisiyle ilişki yaşayan bir öğretmen mi?"

"kapat şu çeneni!" dayanamadım. bay lee konuşacakken chan'a yaklaşıp onu çekiştirdim odanın dışına doğru ama bay lee durmamı söyledi. chan da çıkmamak için olduğu yerde duruyordu zaten, bir işe yarayamıyordum.

"bay lee, sakin olun, cidden halledeceğim ben."

"sen dur." dedi beni chan'ın kolundan çekip. nasıl bir kol gücü varsa tek bir hareketiyle ayırmıştı beni chan'dan. dibine kadar girdi sonra. "tekrar et bakayım, kimmişim ben?"

"chan sus!" ikisi de aynı anda bana baktığında bay lee'nin beni geride tutmaya çalışan elini kavradım sıkıca. "biraz sakin olun, ben konuşacağım onunla ya."

"neyi konuşacaksın jisung? sen bana bu adam öğrencisiyle yatmaz demedin mi? ben ona yavşadım, uzaklaştırdı beni kendinden demedin mi?"

"öyle yaptı zaten!" bağırdım resmen. söylediklerimde bir hata yoktu ki. "bir şeyleri zorlayan da, o istemediği hâlde bay lee'nin ilgisini çekmek için derste ona sallayan da benim. ona bir şey söyleme o yüzden, düşündüğün gibi birisi de değil."

"kapa çeneni jisung." chan'ın dibine kadar girdi. onu yumruklayacak kadar aklını kaçırmış olduğunu düşünmüyorum, ama ne yapacağını kestirecek kadar da bilmiyorum onu. "derdin ne senin?"

"en yakın arkadaşımın böyle bir yanlışın içinde bulunmasını engellemeye çalışıyorum sadece."

"çok geç kaldın o zaman." sadece chan değil, ben de şaşırmıştım bu cevaba. "çoktan bulundu o yanlışta, bulunduğu yetmedi, beni de çekti içine. şimdi ya arkadaşının öğretim hayatını önemsediğinin farkına varıp çeneni kapalı tutmak üzere ayrılırsın bu odadan, ya da hem kendi geleceğini, hem arkadaşının geleceğini karartırsın."

standing next to you, minsungWhere stories live. Discover now