episode 8: aşk zordur

1.3K 332 454
                                    

bay lee'nin yaptığı iyiliklerin sadece bana özel olmadığını anlamam çok uzun sürmedi. onun evinde uyuduğum ilk gecenin sabahında, beraber kahvaltı ettikten sonra felix ile yaptığım telefon konuşmasında ona olanları anlatmıştım kimseye söylemeyeceğine binlerce yemin ettirerek. o da bana biraz garip olsa da bunun olamasının çok da imkansız olmadığını söyledi. anlattığına göre birinci dönem, yani benim dersine gitmediğim zamanlar derste astım krizi geçiren bir kızı kendi arabasıyla hastaneye yetiştirmiş, sonra ise düzenli olarak kontrol etmiş kızı. yani öğrencilerine karşı genel olarak sert bir kabuğu olsa da aynı yollardan kendisi de geçmiş birisi olarak bize yardım etmek, özellikle sağlık konularında yanımızda olmak istiyordu. sevimliydi.

ama bay lee'nin evinde geçirdiğim üç gece, benim bu düşünceden ne kadar uzaklaşmak istediğimin de kanıtı olmuştu. hayatımda hiç ilgi görmemiş birisi de değildim ama bay lee'nin ilgisi beni öylesine iyi hissettiriyor, öylesine sarıp sarmalıyordu ki sonsuza kadar hasta kalıp bu evden dışarıya adım atmak istemiyordum.

sertti, hâlâ sert yanları vardı ama ben onu gevezeliğimle bıktırıp da kabuğunu kırdığımda o kadar komik bir adama dönüşüyordu ki ne dersteki hâli, ne de karizmatik kontrolcü tavırları kalıyordu gözümde. sadece benimle dalga geçiyor, bazen yaptığım yanlışların özellikle altını çizip sinirimi bozarak kendi kendisine eğlence çıkartıyordu. ama artık utanma hissini kaybetmiştim ona karşı, çünkü o söylemese bile fark edebiliyordum. çok eğlenceli bir hayatı yoktu ve benim üç günlüğüne de olsa yanında bir ses oluşturmam hoşuna gidiyordu. eğlendiriyordum onu.

onun evinde uyuduğum ilk gece uykumdan beni o uyandırmıştı. ateşim fazlasıyla yüksekmiş, uykumda çıkarttığım acı dolu inlemelere uyanmış kendisi de. o gece gerçekten berbat hâldeydim, kendimi kutuplarda donacakmış gibi hissediyordum, bay lee ise bana ipincecik bir tişört giyindirip odanın camını açıyordu. alnıma soğuk bezler koyup ateşimin düşmesini beklemişti ama işe yaramayacağını fark ettiğinde direkt olarak banyoya sokup üzerimde kıyafetler varken benim ağlamalarımı umursamadan elindeki duş başlığıyla çiçek sular gibi soğuk suyla sulamıştı beni.

o gece ne kadar sinirini bozduğumu tahmin edebiliyordum çünkü gece boyu hıçkırarak ağlamıştım neredeyse, pişman olmuş bile olabilirdi beni eve aldığına. ama sonuç olarak kötü bir söz bile çıkmamıştı ağzından. hatta kötü sözü bırakın, en ufak bir oflama bile duymamıştım. sadece ağlamalarım dinmediğinde sırtımı sıvazlayıp "tamam artık, yetmez mi?" diye sormuştu.

gerçekten çok şey fazla şey borçlanmıştım ona, çünkü evinde üç gece kalmama izin vermiş, beni tamamen iyileştirmişti. bu da yetmez gibi beni geri kaldığım derslere çalıştırmış, başka hocaların anlatımıyla anlamadığım konuları da anlatmıştı. ve her ne kadar edebiyat birbiriyle bağlantılı olaylar ve akımlar silsilesinden oluşan bir sanat dalı olsa da kendi alanı -şiir- dışındaki edebiyat türlerine de o denli hakim olması etkileyiciydi. sorduğum tek bir soru bile cevapsız kalmıyordu, ki bunu ben söylüyordum. bir ara acaba her şeyi biliyor mu diye bulduğum en alakasız soruları bile sormuştum çünkü. biliyormuş.

bütün bu bilgili ve donanımlı hâlinin verdiği çekicilik yetmez gibi, bay lee bir de inanılmaz derecede karizmatik birisi. bir kez banyodan çıktığında saçları ıslakken gördüm onu, saçları hiç kurumasın istedim sonra. üzerine giyindiği basit bir beyaz tişört bile berbat etti beni. onu hayal etmekten kendimi asla alıkoyamadım. kokusu o kadar güzeldi ki parfümünü nasıl çalabileceğim hakkında binlerce plan yaptım. sadece numarasına bakıp aynısından satın almak da fazlasıyla zordu çünkü parfümü bile benim iki haftada gitar çalarak kazandığım paraya denkti.

o yokken, onun yatağında zerre suçluluk hissetmeden yaptığım mastürbasyonlardan haberi olsa muhtemelen beni değil evine, dersine bile almazdı ama kendimi kontrol edemiyordum ki. benimle ilgileniyordu. dersteki sert kabuğunu düşünüyordum, bay lee hakkında kimsenin sahip olmadığı bir şeye sahip olduğumu sanıyordum. kimi getirmiştir ki evine benden başka? o kızı getirmemiştir bence. basit bir astım krizi çünkü. yatak döşek hasta değilmiş ya benimki gibi.

standing next to you, minsungDär berättelser lever. Upptäck nu