22

1.1K 94 3
                                    

Hasta günlüğü

Kendine ait bir çocukluk yaşayamamıştı.Sokakta koşturacağı zamanları yetimhanede geçirdi.On beşinde babası gelip almıştı onu.Hiç bilmediği dünyalara savrulmuştu sürekli.Biri tutmuştu elinden,sürüklüyordu peşinden.

Küçüktü,sesini bu yüzden çıkaramadığını sanıyordu.Ancak büyüdü ve yine sesini çıkaramadı.Boğazı kanayana kadar bağırmak vardı hayalinde.Ruhu,bedeni kanadı ve o hala susuyordu.

Doğru zaman için beklerken kendi yıllarını harcadı Üsteğmen.

"Geçmiş olsun.Haberi alır almaz gelecektim ancak durumlar vahim."

Helen'in onun için getirdiği elmaya baktı.İki taneydi,hemen yiyip yakalanmamak için az getirmişti.

"İyi misin Aleksandr?"

"İyiyim.Dün darmadağındım bu gün daha beterim."

Helen sandalyeyi çekip karşısına oturmuştu.Kapalı olan kapıya bakıp tekrar Üsteğmene döndü.

"Son hamlemizi yapacağız.Almanları sıkıştırdık,kazanmamız an meselesi.Kurtulacağız."

"Kendini kurtar."

"Saçmalama!Albay senin için her yolu deniyor.Hayatta kalman lazım,tek isteği bu."

Kimse ona ne istediğini sormuyordu.Aleksandr gülümseyip kadının ona getirdiği elmayı dişledi.Tam o anda aklına Yüzbaşı gelmişti.Bir kaç gün önce Hans'ın sorduğu soruyu hatırlamıştı.Yasak elmayı yerse akıbeti ne olurdu?

"Yüzbaşı nerede?"

"Dün akşam askerlerinin yanına gitti.Uzun bir süre cephede olacağını söyledi."

Kırıp dökmüştü Yüzbaşıyı.Kabul etmesi gereken bir gerçek daha vardı.Üsteğmen özlemişti onu.Daha sabah uyandığında sesini duyamamanın bıraktığı boşluğun içinde kaybolmuştu.

"Hans'ın seneler önce seninle karşılaştığında gözlerinden etkilendiğini biliyor musun?"

"Sen yakın arkadaşısın ya.Benden daha iyi bilirsin."

Helen gülümseyip kafasıyla onaylamıştı onu.Aynı ülke için hizmet etmeseler bile Hans'la bir bağ kurmuştu.

"O biraz farklı.Tabii ki bir alman ve Polonyadan nefret ediyor.Lakin kalbinde insanlığa dair bir şeyler taşıyor."

"Arkadaşının altına yatmamı mı istiyorsun?"

"Hayır...Sanırım aşkın savaşı yeneceğine inanı-"

Aleksandr'ın kahkası bölmüştü kadının lafını.Helen omuzlarını düşürüp derin nefes verdi.Konu aşk olunca hayal kurmamak imkansızdı.

"Yarın ilk kurşunu ondan yersin."

Aleksandr söylediğinde haklıydı.Helen onu onaylayıp sandalyeden kalktı.Kapıyı kapatıp çantasından kağıt ve kalem çıkardı.

"Albaya iletmemi istediğin bir şey var mı?"

Sanırım vardı.Aleksandr kalemi ve kağıtı alıp Helen'in bile bilmediği dilde bir şeyler yazmıştı.

"Hangi dil bu?"

"Türkçe."

Helen ondan saklanan şey yüzünden içten içe kırılmıştı.Ancak konu gizlilik olduğunda kabullenmek zorundaydı.Kağıtı çantasına sokup Aleksandr'a veda etti.O notta şöyle yazıyordu:

"Kanımdaki zehir bir mertebe altımda."

Çekmişti Victor'ın ipini.Bu gece huzurla uyuyacaktı Üsteğmen.Tabii Yüzbaşıyı düşünmekten uyuyabilseydi.

Aşk?Savaşta düşünülecek en son şeydi.Hatta son bile olmazdı.Yüzbaşının yeşil gözlerine olan bakışları onu rahatsız ediyordu.İlk kez biri gözlerine içi gidiyormuş gibi bakıyordu.Bunu görmemek için kör olmak gerekirdi.

Ancak Üsteğmenin güzel gözleri kör olmaya layık değildi.

"Tanrı,lütfen... Lütfen buna bir son ver."

O gece öyle içten istemişti ki bunu... Yüzbaşı Hans ağır yaralanmıştı ve Tanrı Aleksandr'ın sesini duymuştu.





Tanrı sesini duydu Üsteğmenin🥲Bu günlük bu kadar

ESİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin