19

1.7K 136 8
                                    

Kan çiçekleri

Yüzbaşının en büyük takıntısıydı gözler.Yıllar önce ülkesi Polonyaya savaş açtığında o düşmanının gözlerine mağlup olmuştu.

Hans için o gözleri unutmak zordu.Bir gün savaş biterse arayıp bulacaktı o yeşilleri.Lakin ne savaş bitti,ne de o gözleri bulmasına gerek kaldı.Hayat onun için hayran olduğu yeşilleri karşısına çıkarmıştı.

Savaşta tek renk kırmızıydı ve o bunu unutmuştu.

"Yüzbaşı?"

Aleksandr Hans'ın elindeki beyaz kutuya baktı.Kırdığı eli tedavi etmek için gelmişti lakin geç kalmıştı.Üsteğmenin eline bakıp gözlerini yeşillere dikti.

"Şu gazeteci acımış bana.Hatta o kadar acımış ki,yatak bile getirmiş."

"Elin nasıl?"

"Yüzünün haline bakılırsa esir sensin,Yüzbaşı ben!"

Hans Aleksandr'ın attığı kahkahaya eşlik etmeyip yanına yere oturmuştu.Getirdiği beyaz kutuyu kendi kucağına bırakıp kafasını duvara yasladı.Bu hücrede tutsak kalmak için neleri vermezdi...

"Polonyaya esir düşmek istiyorum."

"Hemen öldürürler."

"Tanrın neden hala seni kurtarmadı?"

Kafasını sağa çevirip Üsteğmenin boğazındaki haça baktı.

"Neden Tanrıya bu kadar öfkelisin?"

"Neden onu sevmeliyim?Savaşın kucağına doğdum.Elimde tahminimden daha çok kan var.Savaşın haberini ülkeme ben getirdim.Sikeyim bunlar yetmiyormuş gibi seni tekrar karşıma çıkardı!"

"Sesini kes Yüzbaşı.Bu bahsettiklerin kader."

"Kaderimi sikeyim Üsteğmen."

Yeşil gözlere bakıp yutkundu.Aleksandr ona bakan gözlerden rahatsız olmuştu.Çünkü bazı acı gerçeklerin farkındaydı.Buna rağmen yüzünü Hans'a dönmedi.Gözlerini gözlerinden ayırmayıp derin nefes verdi.

"Yarın ölüm emrim verildiğinde bana sıkacak ilk kişi sensin Yüzbaşı."

"Silahı tutan elim bir tek sana titreyecek Üsteğmen."

Hans Aleksandr'ın yüzüne dokunmak için kaldırmıştı elini.Lakin yeşillerin titrediğini görünce elini indirip ayağa kalktı.

"Tanrına sor bakalım,yasak elmayı yersem akıbetim ne olur?"

Sormasa bile cevabını biliyordu Aleksandr.Yüzbaşı Hans'ın gözlerinde gördükleri hafızasına kazındı.Onu unutmak için kafasını duvarlara vurması gerekiyordu.Hafıza kaybı dışında ne unuttururdu ki?

"Yüzbaşı gönderdi."

Askerin önüne bıraktığı tepsiye bakınca dudakları hafif yukarı kıvrıldı.Merhamet tam olarak buydu.

Tepsiyi kucağına alıp ekmeği böldü.Burada güveneceği tek kişi Hans'tı.Belkide acıyordu Aleksandr'ın haline.Ancak içinde insanlığa ait kırıntılar vardı.Aleksandr onun gözlerinde görmüştü bunu.Çorbasını bitirip suyu yudumlamak için bardağı aldı.

"Ah!"

Suyunu yudumladığında karnına giren acı bedenini iki büklüm etmişti.Acı artmaya başladığında nefes alamayacak hale geldi.Daha fazla dayanamayıp yere yığılmıştı.

"Asker..."

Sesi çıkamayacak hale soktular onu.Öksürüklere boğulmuş ve nefes almak için çabalıyordu.Kendi canına kıyamadan bir başkası kıymıştı ona.Kan kusmaya başlamıştı.Yerde kendi kanını görünce acıyla gülümsedi.

Anne ve oğulun kaderleri aynıydı.




Bu günlük bu kadar.Sizce Üsteğmene bunu kim yaptı?

ESİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin