16. Bölüm

149 13 24
                                    

Bu sabah geç uyanmamın nedeni dün gece mi yoksa bu sabahın hafta sonu sabahı olması mı emin değildim. Yanıma dönüp baktığımda Tom'un uyuduğunu gördüm. Yorganın altında çırılçıplak olduğum için Tom uyanmadan duş almaya başladım. Yavaşça yataktan kalkıp banyoya doğru ilerledim.

Çok geçmeden duştan çıkıp gardırobumdan kıyafet aramaya başladım. Bugün nedense pek bir şey beğenmedim üstüme. O yüzden elime ilk gelenleri giydim. Kahverengi bir kazak ve krem rengi bir pantalondu bunlar. Bence güzel olmuştu.  Giyindikten sonra Tom'u uyandırdım. Tom da duşa girince ben de elime bir kitap aldım. Kitap okumak gerçekten iyi geliyor. Henüz pek okuyamamışken Tom duştan çıktı. Tom da giyinince kahvaltıya indik. Capella'nın oda arkadaşı ile beraber sohbet ederek kahvaltımızı bitirdik. Kalkacağınız sırada Tom konuşmaya başladı.

Tom: Ben gidiyorum akşam yemeğinde görüşürüz.

Carinae: Peki, tamam.

Normalde olsa itiraz eder, öğrenmeye çalışırdım ama bu sefer yapmadım. Çünkü bugün Tom'u takip edecektim.

Tom çıktıktan sonra aramızda beni fark edemeyeceği kadar mesafe bıraktım ve peşinden gitmeye başladım.

Sessiz ve biraz da karanlık koridorlarda yürüyorduk. O sırada Tom adımlarını biraz  yavaşlatırken içime bir kuşku düştü. Tom neredeyse durmuşken birden arkasına döndü. Beni görmüş müydü?

Anında solumdaki bir koridora girdim. Olayın verdiği heyecan ile kalbimin atışı çok hızlanmıştı. Kalp atışlarımı sessiz koridorda çok net duyabiliyodum. Tom'un dönüp gittiğinden emin olduktan sonra tekrar peşinden gitmeye başladım. Biraz sonra gördüğüm şey ile afalladım. Tom kızlar tuvaletine gidiyordu.

Her ne kadar şaşırsam da kendime geldim ve peşinden ayrılmadım. Ardından gizlenerek ben de kızlar tuvaletine girdim. Delirmiş miydi bu?Neler oluyordu?

Tom lavaboya yaklaşıp bir şeyler fısıldadı. Her ne kadar ne dediğini anlamasam da bunun ne olduğunu biliyordum. Bu çatal diliydi.

Tom'un çatal ağız olduğunu bilmiyordum fakat çok da şaşırmamıştım. O konuşmayacak da kim konuşacak sonuçta?

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp tam Tom'a odaklandığım sırada muslukların ayrıldığını gördüm. Tom zaman kaybetmeden aşağı atladı. Tanrım çıldırdı mı bu? Ne yapıyor? Fakat takip etmekten vazgeçmeyecektim. Nereye gittiğini sanıyordum ki? Şaşırmamam ve kendimi belli etmemem lazımdı.

Kısa sürede cesaretimi toplayıp ben de aşağı atladım. Aşağıya atladıktan sonra Tom yuvarlak bit kapının önünde durdu. Kapının üzerine yedi tane yılan başı kazınmıştı. Tom yine benim anlamadığım şeyler fısıldadı. Tom fısıldadıktan sonra koyu yeşil yılan başları tek tek kısalarak kapının açılmasına olanak sağladı. Tom ilerleyince ben de ilerdedim. Etrafımı incelemeye başladım. Taş zeminin kenarları sular kaplıydı. Tom duvara işlenmiş yüz şekline kadar yürüdü. Ben de oraya en yakın saklanabileceğim yerde onu izledim.

Tom çatal dili konuşunca taş yüzün ağız kısmından  büyük bir yılan çıkıverdi. Saklandığım yerde kendimi belli etmemeye çalışıyordum ama git gide bu zorlaşıyordu. Gözlerin dehşetle açıldı, kalp atışlarım hızlandı.

O sırada nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde yılan beni fark etti, bana doğru ilerlemeye başladı. Galiba sonum gelmişti.

Tom da yılanın başka bir yöne gitmesine şaşırmış olacak ki yılanın yöneldiği yöne doğru döndü. Tom beni gördüğü an korku ile bağırdı.

Tom: Carinae! Ne yapıyorsun burada?!

Yılan benim üzerime biraz daha gelmeye başlayınca nefes almamın zorlaştığını hissettim,  etrafımda olup biteni tam olarak algılayamaz bir hâle geldim, gözlerim kararmaya başladı. Son hatırladığım şey ise Tom'un yılanı durdurmaya çalışırcasına verdiği çataldili emirlerdi.

Gözümü açtığımda odamdaydım. O an kendimi güvende hissettim ve biraz olsun rahatladım. Ama ne olduğunu tam olarak algılayamamanın verdiği rahatsızlık da çok uzak değildi bana. Kafamı yanıma yavaşça çevirdiğimde başucumda oturan Tom ile göz göze geldim.

Tom: Carinae, uyanmışsın?

Carinae: En son ne oldu?

Tom: Sen bir anda Sırlar Odası'nda belirdin. Sonra Basilisk sana saldırmaya başladı. Neyse ki  geç olmadan seni fark edip onu durdurdum. Sen de korkudan bayılmışsın. Seni odaya taşıdım, uyandın zaten fazla geçmeden. Sen neden oradaydın?

Carinae: Sen sık sık dışarı çıkınca ben de nereye gittiğini merak ettim. Bunun için sakın beni suçlama! Bir suçlu arıyorsan o da sensin. Bana açıklayacağını söyledin ama açıklamadın hiçbir şey. Merak etmem çok normal.

Tom: Seni suçlamıyorum zaten. Aynısı sen yapsan ben de bir şekilde öğrenmeye çalışırdım. Sen şimdi bunları düşünme, iyileşmeye çalış.

Carinae: Ben iyiyim ki zaten. Yok bir şeyim.

Tom: Sözümü dinle lütfen. Ne olur ne olmaz. Yemek başlamıştır ben sana yiyecek bir şeyler getiririm.

Carinae: Peki, öyle olsun o zaman.

Her ne kadar bir şeyim olmadığı için yemeğe inmek istesem de Tom'un bu düşünceli davranışı hoşuma gitti.

Yaklaşık on dakika sonra içeri Capella ve Tom girdi.

Capella: Carinae? İyi misin?

Carinae: Yok benim bir şeyim. İyiyim.

Capella: Neden inmedin o zaman yemeğe?

Carinae: Tom öyle istedi. Şimdi uyur dinlenirim bir şeyim kalmaz merak etme sen beni.

Söylediğim son sözler ile Capella rahatlamıştı.

Capella: Tamam, öyle olsun. Tom sen de arkadaşıma iyi bak.

Capella gidince Tom yanıma geldi ve getirdiği yemeği bana uzattı. Bu kadar hızlı geldiğine göre o yemek yememiş miydi?

Carinae: Sen yemek yemedin mi? Çok hızlı geldin.

Tom: Beni bırak şimdi sen, yemeğini ye. Yedim ben bir şeyler.

Yemeğimi bitirdiğimde zaten fazla olmayan halsizliğim de gitmişti.

Tom: Sen de yemeğini yediğine göre yatalım. Erkenden uyu ki güzelce dinlen.

Carinae: Beni düşündüğün için teşekkür ederim.

Tom: Bana bir şey olsa sen de yapardın bunları. Öyle değil mi?

Carinae: Elbette.

Tom'un bugünkü davranışları beni mutlu etmişti. Sanki bir ay önceki Tom bu Tom değildi. Belki de bir gelişme vardır. Hayatın bize ne vareceği belli mi olur...

Devam edecek

Bu hikayeyi arkadaşım ile yazıyorum onun da yazdığı hikayelere göz atabilirsiniz. Beni ve onu takip etmeyi unutmayın. Umarım beğenirsiniz.
Arkadaşım:



cchaeruniee

𝐌𝐫𝐬. 𝐑𝐢𝐝𝐝𝐥𝐞Where stories live. Discover now