BÖLÜM 10: ALERJİ

114 12 95
                                    

Hazır olun! Diğer bölümlere göre uzunca bir bölüm sizi bekliyooorr...Umarım beğenirsiniz, iyi okumalarr,bölümü okumaya başladığınız saati yazar mısınızz?🌸💗 (Umarım yazım yanlışları yoktur, uygulama düzeltiyorr ondan oluyor, tekrar okumak için fazla üşengecim...)

(Müziğin bölüm ile pek bir ilgisi yok ama çok hoşuma gittiği için koymak istedim, öneriyorum bu şarkıyı...)

★°•°•°★

Sorduğum soruyu yanıtlamadı bile, sadece öylece bakıyordu. Sanki farklı bir evrendeydi şu an. Ne düşünüyordu, bilmiyorum ama ellerimi gözlerine doğru yaklaştırıp 'Burada mısın?' dercesine sallamama rağmen tık yoktu. Seslendiğimde kendine gelebilmişti. Dalıp gittiği evrenden onu çıkartmayı başarmıştım.

"Neyse Lavinya. Zorlamayacağım seni düzgünce anlatman için."

"Zorlasaydın da anlatmazdım zaten." 'lütfen anlat' dercesine bir bakış attı. Hiçbir şey söylemeden ayağa kalktı. Ceketini üzerimden birden çektiğinde hızla esen rüzgar, yüzüme yüzüme çarpıyordu. Biraz daha duracak olursam, gerçekten feci şekilde hasta olacaktım. Umursamaz tavırları ile arkasına dönüp, yürümeye başladığında, beklediğim birşey söyledi. Direkt gidecek sanıyordum.

"Benimle gelecek misin, yoksa burada soğukdan donacak mısın?"dediğinde aldırış etmedim. Sesindeki soğukluğu sürekli duymak yerine, en azından şimdilik buradaki soğukluğu tercih edebilirdim.İkinci seçeneği seçtiğimi sesli olarak belirttim.

"Soğukdan donacağım burada!" dedim ondan nefret edercesine bir ses tonu ile. Birden durup, başını çevirdi, arkası hâlâ dönüktü. "Hava eksi derecelere iniyor. Bu kadar soğuk ve rüzgarın yüz felci yaptığını biliyorsundur. O zaman sorun değil. Kal burada." yüzü tekrar önüne döndüğünde endişeli bakışlarımı gökyüzüne attım.

Havanın soğumasının ardından bir de şimşekler çakıyordu. Yüz felci olasılığını düşündüğüm an ise zaten o şimşekler benim farklı farklı yerlerimde çakıyordu... Hızla kendimi banktan attım ve Demirhan'a doğru koştum. Adamın yürüyüşü bile koşmak gibiydi. Yetişmek gerçekten zor. Yanındaki varlığımı hissettiği an dudakları belli belirsiz yana doğru kıvrıldı.

"Nereye gidiyoruz?" gayet mantıklı bir soru sormuştum. Ama insanlıkdan uzak olan Demirhan, yine hayvansı bir cevap verdi.

"Saraya gideceğiz. Sen nereyi arzu ediyorsun?"sövmemek için kendimi zor tutarken yalandan tebessüm ettim ve sustum. Konuşursam pek hayırlı cümleler ağzımdan dökülmeyecekti çünkü. Biraz daha yürüdüğümüzde arabasına doğru bindi.Ben ise sağ kapının hemen yanında alık alık etrafa bakıyordum. Demirhanda yüzüme aynı benim saflığımla baktı ve benim tarafımdaki camı açtı. "Ne yapıyorsun?"

"Hiç sen ne yapıyorsun?" dediğim an yüzüme sanki bir salakmışım gibi baktı. Acaba öyle miyim? Bir anlığına kendimi sorgulamama sebep oluyor bu adam...

"Hey Allah'ım ya! Binsene şu arabaya."

"Neden?" dediğim an arabadan indi ve arabanın üst kısmına kollarını koyup "Kaçıracağım seni ondan."

"Çok komiksin cidden." dedim ve aynı anda arabaya bindik. Yalnız bir sorun vardı. Kapıyı kapattığım an kapı kırılacak sandım. Masum masum diyeceğim ama pek de masum değildim şu an...bakışlarımı ona yönelttiğimde bana bakmıyordu bile. 'Kızmadı mı yani' diye bir düşünce geçirdim içimden. Yine de bir özür dilemeden edemeyecektim. "Özür dilerim, yanlışlıkla oldu." dedim ona bakarak. Gözü yoldayken, birden bakışları bana kaydı. "Sorun değil. Olabilir. "

"Kırıyordum neredeyse."

"Öderdin."

"Çok naziksin yalnız. Bu kadar da nazik olunmaz."

Eğer İzin VerirsenWhere stories live. Discover now