BÖLÜM 1: SON ADIM

189 22 44
                                    

26 OCAK 2019
(geçmiş)

Lavinya'nın on sekiz yaşına aylar kalmıştı. Beş yaşından beri hep bir umutla bekledi Lavinya. Beklediler. Tek olmadı hiç. Bu bekleyişin sonu yoktu anlaşılan. Gerçi çok önceden bırakmıştı beklemeyi.Küçük bir umudu olsa da içinde, ailesi artık geri dönsede tamamen affedemezdi asla. Her gün büyüyene kadar "Yarın ne zaman?" diyerek bekleyip, annesinin o vakit geleceğini sanmak, en sevdiği yemeği annesinin ellerinden yiyemediği için o günden sonra tadını unutmak, beyaz elbiseleri bir daha dolabına koyamamak, pembe çiçekleri artık sevememek... bunlar ne demek iyi bilirdi çünkü Lavinya.

Hevesli hevesli çıktığı yolun sonu yetimhane olsa da o gün, umudunu belli bir vakte kadar hep içinde sakladı. Ancak o gün, o umut tamamen yok olmuştu içinde. Kimi arkadaşları vardı yetimhanede, pişman olup evladını geri alan, anne babaların evlatlarıydı onlar. Lavinya ise hep bekledi. Rüzgar'da bekledi. Bade'de. Ama asla yetimhanenin renkli kapısından giren Lavinya'nın ailesi olmadı. Veya Bade ve Rüzgar'ın. İşte o gün, o yetimhanenin renkli demir kapısı Lavinya'ya tamamen siyah-beyazdı artık. Belki bu ortamdan biraz uzaklaşmaya ihtiyacı vardı Lavinya'nın, ya da belki bu ortama bir daha hiç geri dönmemeye. Uzun süredir aklında dolanıp duruyordu bu düşünce. Kendine engel olamıyordu. Düşüncesinin ilk adımı kaçmaktı. Uzaklaşmak.

Tüm yetimhane akşam yemeğine inerken, Lavinya yanına sadece kendisi, Bade, Rüzgar ve köpeği Ateş'in olduğu fotoğrafı yanına alarak renkli ama bir o kadar da ona göre siyah-beyaz olan kapıları aşıyordu. Zor olsa da becerdi. Son kez döndü ve baktı. Anılarına baktı. Belki de son defa baktı. Rüzgar ikisinden de büyük olduğu için,çıkıp kendine bir işyeri bile açmıştı.Ama Bade, onun yeri hep ayrıydı. Özleyecekdi Bade, Lavinya'yı.Bunu iyi bilse de geri dönmeyi düşünmüyordu. Çünkü ona göre artık bu hayatta ona yer yoktu. "Beni doğuran kadın bile, babam bile istememiş beni. Bu hayat neden istesin?Kim beni neden istesin?" düşüncesi hep bu yöndeydi. Bade ve Rüzgar hep kızarlardı Lavinya'ya. Bade Lavinya'yı hep çok konuşarak cezalandırırdı. Hiç susmazdı Bade. Lavinya özleyecekti onun sesini. Ama olur ya gitmen gerekir. Zorundasındır. "Yolun sonu bu sefer mezarlıkda bitmelidir belki de." koymuştu aklına. Yapacaktı.

Son kez yetimhaneye bakarak anılarını gözünde canlandırdıktan sonra hızla yürüdü. İzmir'in sokaklarını son defa gezdi belki de. Sahile gelmişti. Bu gece onun son gecesi olacaktı. Dalgalar çok fazlaydı bugün. Tam vakti diye düşünmeden edemedi içinden. Hem de etraf çok sakindi. Yüzmeyi bilmezdi Lavinya, denizden korkardı. Küçükken babası onu alıştırmaya çalışmıştı, hayal meyal hatırlıyordu işte. Anılar... unutulmaya yüz tutmuştu. Denizden korkmasına rağmen bir adım geri atmadı.Kenara oturdu. Dalgalar gittikce hızlanıyordu sanki. Düşündü içinden, hep yaptığı gibi "Kendimi şu dalgaların arasına bıraksam, ne kaybederim? Bu dünya ne kaybeder?" durdu, durdu ve birden ayağa kalktı.

Rüzgar yüzüne yüzüne vuruyordu, uzun kumral saçları, rüzgar ile beraber ritim tutuyordu âdeta. Bu sefer bağırarak, öfkesini kusarak söyledi işte. Bıkmıştı artık. "KENDİMİ BU DALGALARIN ARASINA BIRAKSAM, NE KAYBEDERİM? BU DÜNYA NE KAYBEDER?" aynı zamanda gözlerinden yavaş yavaş süzülen yaşlarla beraber öne doğru bir adım attı Lavinya. Bir adım daha atacaktı ki, kolundan tutarak "Bu dünya ne kaybeder bilmem. Ama sevdiklerin çok şey kaybeder." diyen daha önce hiç duymadığı bu ses durdurmuştu onu. Lavinya anlamsız anlamsız baktı karşısındaki adama, bıraksa atacaktı kendini. Lavinya hiç ses etmeden kolunu kurtarmaya çalışsa da karşısındaki adamın heybetine karşı koyamazdı.

"Bırak!" dedi Lavinya. Küfür eder gibiydi sesi. Yeterince kötü bir durumdaydı. Nazik olacak durumda değil.

"Bırakamam." dedi. Bırakamazdı çünkü onun annesini kimse tutmamıştı o gün. Öylece tam burada hayatına son vermişti annesi. Aynı kaderi kimsenin paylaşmasını istemedi Demirhan.

"Neden? Ben aylardır bu anı düşünüyorum! NEDEN?" hüngür hüngür ağlamaya başladı Lavinya. Hâlâ kolundan tutan Demirhan'ın göğsüne iki eli ile vurmaya başladı. Hiç tanımadığı adama böyle davranmak, hemde ona iyilik yapmaya çalışan bir adama. Evet nankörceydi belki de. Ama herşeyden vazgeçmişken önüne ne gelirse gelsin, tepkisi böyleydi şu dakika.

Demirhan"Sakin.Sakin ol!" diyerek iki elinden de sıkıca tuttu Lavinya'nın. Lavinya ise kendinden geçmişti zaten. Hüngür hüngür ağlıyordu sadece. Demirhan ise onu kenardaki banka çekti. Oturması için yönlendirdi. Saatler süren konuşmanın ardından Lavinya yeniden hayata tutunmaya karar verdi o gece. Zor olmuştu. Ama Demirhan pes etmezdi. Annesinin kaderini hiç kimse yaşamamalıydı ona göre. Her zaman buraya gelirdi. Bugünde burada Lavinya ile karşılaştı. Gelmeseydi ne olacaktı? Annesinin kaderini bir kişi daha yaşardı. Derin konuşmaların ardından Demirhan hep düşündü. "Benim annemin kolundan neden tutan olmadı?"

Ama yine de bugün birini vazgeçirmişti. Belki birkaç saniye sonra hayata gözlerini yumacaktı Lavinya. Tabii eğer Demirhan onun kolundan tutmasaydı. Lavinya tamamen vazgeçmiş miydi? O da emin değildi.Uzun konuşmanın ardından artık Demirhan normale dönmek istedi.

"Seni evine bırakayım mı? İster misin? Çok geç . Hayatını kurtardım derken yolda bir bela gelmesin başına. " 20 yaşında genç bir delikanlıydı Demirhan. Ondan daha genç görünen birine sarkmak mı? Yoktu kitabında. Tek amacı iyilikdi.

"Benim evim yok ki."

"Nasıl yok? Sokakda mı kalıyorsun yoksa?" dedi Demirhan. İçli çocuktu yeri geldiğinde.

"Yok.Keşke öyle olsa. Sokaklar daha özgür bir yer. " dedi Lavinya. Bilmiyordu sokakdaki tehlikeleri.

"Neden böyle konuşuyorsun anlayamıyorum. Nerede kalıyorsun evin yoksa?Sokakda da kalmıyorsan..."

"Yetimhane.Yetimhaneden kaçtım ben."

"Neden kaçtın?"

"Sence neden kaçmış gibi görünüyorum?" ters cevapları severdi Lavinya. Sinirliydi.

"Böyle hep sert misindir sen? Teşekkür etmen gerekirke-..." Lavinya, Demirhan'ın cümlesini ağzına tıktı.

"Sana kim kolumdan tut, engel ol dedi? Herneyse. Tamam. Teşekkür ederim. Oldu mu?" Demirhan şaşkınca baktı Lavinya'ya. Bir sürü teşekkür cümlesi beklerken bu cümleler onun tuhafına gitmişti açıkçası. "Ayrıca gerçekten vazgeçirdin beni. Ama pek birşey değişmiyor zaten. Ha ölmüşüm , ha nefes almışım." ayağa kalktı ve arkasına dönüp gidiyordu. "Adını söyleseydin bari..." diye mırıldandı Demirhan.Duyulmadığını mı sanıyordu? Duymuştu Lavinya. "Lavinya." Demirhan'a döndü. "Adım Lavinya.Lavinya Güneş." dedi Lavinya. Ve tekrar arkasına dönüp yürüdü.O giderken Demirhan seslendi. Karşılık vermeliydi. "Demirhan! Demirhan Kandemir!" gülümsedi Lavinya. Yoluna devam etti. Tekrar dönecekti yetimhaneye. Demirhan olmasa, geri dönemezdi. Öyle koymuştu aklına.

Dakikalar geçmişti, hala Lavinya varamamıştı. Demirhan'ın içine asla sinmedi. Arabası olmasına rağmen, yürüyerek Lavinya'nın peşinden gitti. İzmir'di orası. Her an herşey olabilirdi. Kadınlar hassas noktasıydı Demirhan'ın. Hiçbir kadına yanlışı olmazdı.

Lavinya yetimhaneye vardığında, kapıda bekleyen adamı gördü Demirhan. Koşa koşa sarılmıştı Lavinya'ya. Rüzgar'dı bu. Haberi alıp gelmişti. Ardından Bade çıktı. Ve Ateş. 3 minik... 3 minik tekrar beraberlerdi. Hatta 4...Ateş dördüncüydü. Hiç ses etmeden sarıldılar sadece. Ateş ise Lavinya'nın üzerine atlamaya çalışıyordu...

Eğer İzin VerirsenWhere stories live. Discover now