2. Sezon 10. Bölüm; Çölün Çocukları

20 6 0
                                    

Tüm ordu lena'yı takip ediyordu. Uzun süren 3 günlük yolun ardından kar yağışının sıklığı azaldı. Normalde Mayıs Haziran aylarında kar yağmazdı ama doğu tarafında herzaman kar olurdu. Çünkü oradaki hava görkemli ay imparatorluğunun başka hiçbir yerinde yoktu.

Hızlı nalların sesleri artarken Lena ileride suo kalesinin çevre erlerine denk geldi. Ama hiç beklenildiği gibi değillerdi.

Üstü kan revan içerisinde olan er lena'yı o konuşana kadar farketmedi. Ağzından ve bedeninin birçok noktasından kanayan yaralar onu hissizleştirmeye başlamıştı.

"Sizlere neler oldu böyle ?" Tanıdık bir ses duyan er gözleri ile ileriye baktı ama görüşü bulanık olduğu için tam anlayamadı. Kim olduğunu.

"Kimsiniz ?" Suo yetiştiriciliğinde düşmana minnet eylememek öğretilirdi. Esir düşen erin kurtulması mümkün değilse intihar etmesi yazılı bir kuraldı. Ama o er ne esir ne düşmana minnet eyliyor..

"Ben Suo klanının leydisi Lena suo!" Lena ismini duyar duymaz er hareketlenip düzelmeye çalıştı.

"Gerek yok er, zor durumdasın. Sadece durumunun nedenini açıkla!" Soruyu duyan er söylenmeye başladı.

"O yan suo olacak adam tüm erlerin öldürülmesi emrini verdi. Emri alan diğer erler önce tereddüt etti ama o yan denilen adam ne yaptıysa emrini hayata geçirdi. Sınır muhafızından kral korumasına kadar herkesi öldürttü. Bende genç liderin korumasıydım. Genç efendi kaçırıldığı için gönüllü olarak çevre aramalarına katıldım. Geri döndüğümüzde karşılaştığımız manzara..

Öksüren adamı izleyen ordudan herkesin kaşı çatmıştı.

..o manzara çok kötüydü. Biraz bakma fırsatımız oldu. Baş mimar ve birkaç önemli adam dışında tüm erler ölmüştü. Ayrıca Suo bayrağı yerine...

Tüm nefesi tükenen adam sonunda öldü..

"Onurlu bir er gibi gömülsün!" Emri alan ordudan iki er hemen yerdeki eri kaldırıp arkada bulunan ağaca götürdü.

"Şimdi Suo kalesinin etrafını dikkatlice dolanıp Batı kalesine gideceğiz oradan alınan ordu ile kalemizi geri alacağız. Tabi önce Suo kalesini esir alan kişiyi ve oluşumu öğrenmeliyiz!" Lena konuşup birkaç pürüzü anlattı. Ordu ana hatları dışında 4e bölündü. Biri sağ diğeri sol tarafa giden birlikleri ortadan giden ve onun arkasında bulunan merkez birlik takip etti.

"Bizde ortadan ilk giden birliği izleyeceğiz. Eğer bir durum olursa ani baskınla onları kurtaracağız ama eğer baskın yapamayacak kadar kötüyse kaçacağız." Emri alan erler bu sefer düşünceli biçimde yutkundular.

Sonu ölüm olmayan tek yol ölmektir. Ölünce bir daha ölmek mümkünmü ki?

***

Gümüş kılıçlı adam oku attıktan sonra ordudan gelen tezahürat onu utandırdı.

"Efendimiz çok yaşa, efendimiz çok yaşa!!" Eliyle herkesi susturdu ve atını geriye doğru sürdü.

"Burdaki işimiz bitti. Şimdi ikinci bir emir gelmedikçe devam etmeyeceğiz. Hızlıca toparlanın. Biriniz bana Chen suo'ya ait cesedi getirsin kâfi!" Adam uzaklaşırken Ordu'da olan tüm erler sanki önünden mal kaçırır gibi cesedleri inceledi.

2 saatlik arama ile bulunmayan Chen suo'nun cesedi gümüş kılıçlıyı deliye çevirdi.

"Efendimiz tüm ölüler incelendi. Ama ne yazık ki Chen suo'ya ait cesedi bulamadık!" Elini kabzasında tutan adam bağırdı.

"Birdaha bakın gerekiyorsa bir defa daha bakın ama dikkatli bakın orda olmak zorunda orda olmalı!!" Chen suo'ya bu derece takık olmasının sebebi bilinmesede onu sabah Ordu'da gördüğüne emindi. Hatta içerken bile görmüştü.

HUN SUOWhere stories live. Discover now