15. Bölüm; Klark Klanı (1)

28 8 0
                                    

2 gün sonra

Hun, gittiği Klark klanına nihayet varmıştı. Anton ve Astra hazırlanmak için biran önce Klan evine gittiler.

Hun bu yerleşim yerinde olan kültüre yabancıydı. Bu yüzden ne olabilir ki diye düşünürken meraklı ifadelerle ona yaklaşan birini gördü.

"Hey, efendim siz genç efendiyi kurtaran kişi olmalısınız.. yani Hun Suo."

Hun bu gence dikkatle bakarak cevap verdi.

"Evet benim, birşey mi dedin ?" Hun yine marifetlerini konuşturarak şaka yapmaya çalışmıştı. Ama bir sorun vardı. Kendi bölgesinde gülecek tonla insan olsada burası kendi bölgesi değildi.

"Astra'yı kurtaran kişinin sakat olmasını beklemiyordum. Nerdeyse 5. Seviye düzen aleminde bulunan panterleri nasıl yediğinizi merak ediyoruz." Hun bu gencin akıllı olduğunu anlamıştı.

"Ayrıca Suo soy ismi 9 imparatorlukta hiç kimse tarafından kullanılmıyor. Bu konuda beni aydınlatırsanız sevinirim."

Hun'a yöneltilen soru zor olsada hunda cevap bitmez!!

"Öncelikle adınızı bilmiyorum bu yüzden size nasıl hitap etmeliyim ?"

"Fain grage.." o genç adam adını söylemişti.

"Fain, ben 9 imparatorluğa ait biri olarak yetişmedim. Anlayacağın ben farklı olarak yetiştim. Büyümeye başlayınca gezgin olarak gezmeye devam ettim. Bu süre zarfında da adımı ve soy adımı kendim koydum. Bu sebeple kimsede olmuyor oluşu normal olabilir. Adım ve soy adımın anlamı bile yok."

Fain, kısık gözlerle hun'u göz hapsinde tuttu.

"Peki niye gözleriniz bizim gibi büyük değil ? Yoksa köklerin Cevher imparatorluğu tarafında mı ?"

Hun bu sefer yanmıştı. Gözleri onlar kadar büyük değildi..

"AA şey ailemi bilmiyorum yani ordan olma ihtimalleri var. Hemde yok. Kısaca sorunun cevabı benim için bile bilinmez."

"Anladım, sana kolay gelsin hun Suo."

Gözleri ile son defa hun'u süzüp uzaklaştı.

"O az önce seni mi arzuladı ben mi yanlış gördüm. Hayır ben yanlış görmem! Ben tanrıyım nasıl yanlış görebilirim." Hun, içinden gelen ses sert cevap verdi.

"Ne demek beni arzuladı ? Nasıl beni arzulayabilir o bir erk-" lafı kesilen hun kıdemlisini dinlemek zorunda kaldı.

"Hayır o bir kızdı. Erkek çocuğu gibi büyütülmüş zaten bu yüzden sana bu derece yakın davranmış olmalı." Aklına birşey gelmiş gibi aniden kabaran ses patladı.

"AZ ÖNCE BANA BAĞIRDIN MI SEN ?" Altayradan iliklerine kadar korkup saygı duyan hun bu sefer kayaya çarpmıştı.

"Hayır hayır kıdemli kusuruma bakmayın. Ben size bağırmak istemedim sadece sadece onun nasıl beni arzuladığını anlamadım bu sebeple size çıkışımış oldum."

Fain grage.. demek sen bir kızsın ama niye beni sorguladın ki ? Klark klanında önemli bir yerde olsan bile beni bizzat Anton klark sorguladı. Onun kabul etmiş olduğu bir gerçek nasıl yanlış olabilir.

"Velet sen daha çok küçüksün o kız düzen aleminde biri o bile bir panterle karşılaşınca yara almadan kurtulamaz seni merak etmesi doğal. Onun bu durumdayken zar zor yapabileceği bir avcılığı senin nasıl kolayca yaptığını merak etmiş."

Altayra bilge sesiyle hun'un aklını çelmişti.

"Yani diyorsun ki o benim sakat olmama rağmen bunu yapmamı gizemli biri olmama bağladı ?" Altayra bıyık altından gülümsüyordu.

"Evet insan, o senin bir gizemli olduğunu hatta sakat olmadığını düşünüyor. Bu fikrin temelinde o panterler var ayrıca yanında olduğunda bir baskı hissetti. Bu yüzden senin bir tür güç düşürücü alet kullandığını sanıyor."

"Kim kendini sakat olarak tanıtmak ister ki.." hun içinden söylenmişti. Hemen altayra araya girdi.

"Biz yani ben babam ve sen! İnsan biz ömrümüz boyunca sakat damgası yedik. Babam birkaç milyar yıl sonra güç baskısını keşfetti. Ondan sonra biz ejderler olarak asla aşağıda görülmedik. Hatta öylesine yükselmiştik ki bizi gerçek tanrılar ile kıyaslıyorlardı."

"Gerçek tanrılar da nedir ?"

Altayra dememesi gereken birşey diyecekti ki aniden durdu. Ama ağzından çıkan sözü geri alamazdı. Yinede o bir tanrıydı kim ona istediğini yaptırabilirdi ki ?

"Seni gücü düşük ölümlü! Kendini ne sanıyorsun da biz tanrıları sözlük gibi kullanıyorsun!" Hun bu cevap karşısında donmuştu. Cevap vermek üzereyken biri onun kolunu çekti.

O yöne bakan hun kolunu çeken küçük çocuğa bir bakış attı. Korkan çocuk geriye doğru bir adım attı.

Adım attığı sırada kapı açılmıştı. Kapının açılması ile dikkati dağıldı ve yere gümbürt diye düştü.

Şaşıran hun ayağa kalktı. Çocuğa bakarken ona canavarmış muamelesi gösterdi.

Az önce o ses senin lanet kıçından mi çıktı ?

Hun düşünceler ile güreş yapa dururken. Kapı dışında bir ses zuhur etti.

"Hun, ne zaman gekiceksin ?" Bu sesin sahibi Anton klarktı. Kapıdan giren Anton yerde şaşkın bebeğe ve ona büyümüş gözlerle bakan günü gördü.

"Ne dehşet verici değil mi ? Daha 3 yaşında, o benim 3. Cariyemden oğlum şimdiden fiziksel olarak 2. Seviye bir savaşçı oldu bile.."

3 yaşında 2. Seviye savaşçı ????????

Algısı bozulma yaşayan hun ellerini başının arasına alıp bu rüyadan uyanmak istedi.

"Neler oluyor hun ? Bu normal değil mi ? Niye şaşırdın ki.. Her yıl 4 yaşına giren çocuklar savaşçı olmak için eğitim alır. 9 yaşında kadar 4. Seviye temel fi alemine ulaşmamış ise başka mesleklere yöneltilir.

............

Hun'un beyin nöronları bir bir patlamış mısır gibi kabardı.

"Ben bu zamana kadar hangi hayal aleminde yaşıyordum.." hun'un tepkisi Anton'un şaşırmasına sebep oldu.

Anton bu sabah konuşulan bir olayı hatırlar gibi kendi düşünce havuzunda aslı doğru olan ama ortaya daha dökülmemiş olan soruyu sordu.

Bu çocuk gerçekten Doe zoe olabilir mi ?

Arkadaşlar bu biraz kısa bir bölüm oldu kusura bakmayın telafi edicem.

HUN SUOWhere stories live. Discover now