8. Bölüm; Hayır

36 10 0
                                    

Dao ile Chang çoktan varmıştılar.

"Sonunda Deniz imparatorluğu" Chang hemen elini göğe yükseltip eli ile güneşin ışınlarını parmakları arasında dolandırıyordu.

"Demek o meşhur deniz imparatorluğu burası" Dao konuşmaya başlamıştı.

Sonuçta dao doğduğundan beri Toprak imparatorluğu'nun sakiniydi. Bulunduğu topraklarda deniz imparatorluğu hakkında söylentiler boldu. Her zaman 1 numaralı rakipleri onlardı. Listede onların hemen önünden gelen ilk imparatorluktu.

Dao hâlâ sakin değildi. Sonuçta gelirken kardeşi yanında değildi. O kardeşinin çoktan esir olarak alındığını öğrenmişti.

Chang'ın da dediği gibi "Güç yoksa kazançta yoktur!" Dao bu sözleri aklına kazımıştı. Ailesinin iki yapı taşını bulabilirse gelicekte onu kurtarmak için harekete geçmeleri muhtemeldi.

Kim kendi çocuğunu sevmezdi ki ?

Etrafında baskın olarak mavi renkli evler yollar ve objeler görüyordu. İnsanların üzerinde deniz mavisi bir kıyafet vardı. Bazılarının üzerinde süslemeler falan vardı. Deniz askeri olanların üzerinde rütbelerine göre işlemelerin maddesi değişken olurdu.

***

"Dao Zoe hoşgeldin evine!" Xuan zoe ve sare zoe oğullarına sıkıca sarılmışlardı.

Onları uzaktan izleyen Chang le başını hâlâ kaldırmayı reddeder biçimde bekliyordu. Hali hazırda onlar imparatorluğu kurtaran aileydi. Kahraman ünvanı verilen bir aile..

Ama bir eksik vardı. Çocuklarının biri buradaydı diğeri ise yoktu. Bunu bilen Chang konuşmak için insiyatif almak istedi. Ama dilini yutmuştu.

Şuanda aile kavuşması vardı. İstese bile bunu engelleyemezdi.

"Baba, anne ben ben küçük teresa'yı koruyamadım.." aniden rasgele farklı konuya atılan dao ona bakan bakışlardan anlamıştı. Onlarda bunu biliyordu. Sadece duymak ve görmek arasındaki fark gibiydi.

İnsan görmediği şeyin olmadığını da duysa şaşırmaz.

"Biliyoruz, Dao bu konuyu babana bırak onu kurtaracak ne olursa olsun!"

"Tamam anne" içi içini yesede asla istediği gibi olmayacaktı. O sonuçta bir sakattı.. Onu kurtaramazdı.

"Ben dışarıya çıkıyorum etrafı gezmek için" Dao gelişi güzel sormuştu. Biraz korkuyordu. Cevap olumsuz gelicek diye.

"Ben seni istediğin yere kadar götürürüm!" Aslında beklenen cevap buydu. Ne yazık ki bunu diyen olmamıştı.

Hışımla kapı açıldı. İleriden uzun yakışıklı bir figür ortaya çıktı. O deniz imparatoruydu. Siyah saçlı kahve gözlü. Mavi giyimli bir imparator..

"Chang le!!!!" İmparatorluğun 6 eş generalinden biri olan chun li imparatorun arkasında az görünür görünüşü ile sertçe konuşmuştu.

"2. General chun li emirleriniz bu askerin vazifesidir!!!!!" Bağırarak söze dalan asker Chang le, hazır olda bekliyordu.

Yanılmıştı. Kapıdan ilk giren imparator olsada arkadan chun li geliyordu. Emirleri o vermişti. Artık uygulamada hata yapamazdı. Bizzat imparatorun önünde emir alıcaktı.

"Hemen Dao zoe'yi al ve dışarı çık!" Titreyen Chang emiri aldığı için selam verdi ve koşarak dao'yu aldı.

İçinden düşünmeden edemedi. Tüm bu kargaşa bu emir için miydi ?

Chang le ve Dao zoe dışarı gittikten sonra chun li de görevinin başına döndü. geriye kalan üçlü konuşmaya başlamıştı.

"Xuan zoe, Sare Zoe.. eminim ki sizin için çok zor olmuştur. Bir oğlunuz ve bir kızınız var. Biri sakat ama ayağınızın dibinde diğeri ise yetişimi görünmemiş seviyede olan lakin şuana kadar nerde oldugu belli olmayan kızınız.. merak etmeyin casuslarım tarafından alınan bilgiye göre kızınız güvenli toprak ülkesine gitmeden bir grup deniz muhafızı birliği tarafından kurtarılmış." İmparatorun lafları xuan zoe ve sare zoe için rahatlatıcı olmuştu.

HUN SUOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin