2. Sezon 9. Bölüm; Gümüş kılıç

21 7 0
                                    

Haberi alan Chen'in şaşkınlıktan dilini yutmuştu.

"Kağanım şuanda imparatorluk ordusunu idare eden kişi hang to, çünkü yeni dönem imparatorluğun lideri olacak onun yanında babası hang Sharon'un süratle kum anka imparatorluğuna gittiğini düşünüyorum."

"Bu düşüncelerinde yatan herhangibi kanıt var mı ?" Chen meraklı bakışlar arasında olayın bağlantısını kurmaya çalışıyordu.

"Bizzat hang to konuşurken duydum. Hatta birşeyden daha bahsettiler." Yüzü değişen Juan istemeye istemeye söylemek zorunda kaldı.

"Bahsettikleri konu bir katliamla alakalı. Dost mu, düşman mı bilmiyorum. Hangi bölge yada klan bilmiyorum. Tek duyduğum ve öğrendiğim katliam olacağı." Yüzü değişen sadece Juan değildi.

"Demek katliam olacak. Eşim lena'ya ve babam salur'a haber vermemiz lazım ama bu yetmez qioza ve sai klanlari ile de sağlam ilişkilerimiz var. Özellikle qioza için bir mektup yazılsın mühür basılmasın ama bir dostun yolladığı belirtilsin!" Eşini düşünürken aklına oğlu gelen Chen gözlerinde ışık parlamışcasına açıldı.

"Olamaz! Yo yo yo hayır!" Chen'in tepkileri etraftan uzakta olan Ordu'nun dikkatini pek çekmese bile ordu'nun arasında gezen hang to'nun dikkatini çekmişti.

***

Hun zamanını iyi değerlendirme girişimine geçeli 3 gün olmuştu. Klanında yeniden ortaya çıkan sisin ardından kaçırılan hun 1 haftadır bulunamamıştı.

Günde 2 kere yemek yiyen hun hapis hayatı yaşıyordu. Önünde kitap karşısında ışık vardı. Boş boş beklemek yerine aklına gelen düşünceleri ve yapacağı olayları sıralanmıştı.

Bir süre yazdıktan sonra kapı açılmıştı. Herzaman gördüğü iri yarı adam ve sıska ama uzun bir adam gelmişti.

Hun önce yeni gelen adamı kısaca süzdü. Bilgili bir havası olan adam iri yarı olana göre zayıftı ama aurası korkunçtu.

"Sen hun suo olmalısın ?" Sessizliği bozan kişi sıska adam oldu.
"Hayır desem, tamam diyip gidecek misin ?" Soruya karşı soru soran hun'u gören adam sırıtarak cevapladı.

"Hayır, ama anlamadığın bir nokta var burda soruları ben sorarım karşımdaki kişi ise cevap verir. Tekrar soruyorum hun suo sen misin ?" Kısır bir kişiliğe sahip olsada bi o kadarda dürüsttü.

"Hun Suo benim." Hun biraz tereddüt etse bile tereddüt ermesinin hiçbir faydası yoktu.

"Afetim evlat işte böyle denileni yapmayı tercih etmelisin yoksa sonun çok kötü olabilir."

"Ne gi, ah özür dilerim." Soru sorması gerektiğini unutan hun başını eğdi.

"Neyse bunu görmezden geleceğim. Şimdi konumuza gelelim benim kim olduğumu ve seni yakalayarak ne yaptığımızı anlamak istiyorsun değil mi ?" Aklında dolanan soruları duyan hun olumlu şekilde kafa salladı.

"Güzel gidiyorsun evlat, ben Ra torp. Seni kaçırmamızı baban emretti. Soru sorma söyleyeceğim. Baban savaşın kötü sonuçlanma ihtimaline karşı seni en güvenli şekilde kaleden çıkarmamızı istedi. Maalesef geldiğimizde yerde yatıyordun ortamda kaos hakimdi. Yinede sorunsuz bir biçimde seni aldık." Nefes alan Ra devam etti.

"Şimdi ise babandan haber bekliyoruz. Ayrıca casuslar tarafından babana olan biten herşeyi öğrenmemiz mümkün. Şuan soru sorabilirsin ama iyi düşün." Soru hakkı kazanan hun ilk sorusunu sordu.

"Annem ?" Bilinmeyen yerden gelen soru ile karşılaşan Ra hemen cevap veremedi.

"Bilmiyorum evlat ama ilk işim annenin durumunu öğrenmek olacak. Sonra seni buradan çıkartıp babana götüreceğim veya o gelir." Kafa sallayan hun yerine geri oturdu.

HUN SUOWhere stories live. Discover now