36

168 17 83
                                    

Otuz altıncı bölüm

Karanlığı lanetlemektense, bir mum yakın. -Konfüçyus

İyi okumalar.

***

Özgür A. Kandemir

Hayatta bazı anlar olur, tüm hayatını sorgularsın. Şu an, öyleydim. Ben nasıl bir günah işlemiştim de birbirinden bela olan bu kardeşlerin, sarhoş halleriyle sınanıyordum?

Onları gördüğümde üst üste çıkmış, dans ediyorlardı. Beni fark ettiklerinde normale dönmek istediler ama Deniz, Gökyüzü'nü indirmek yerine düşürünce oraya koştum hemen.

"Gökyüzü! İyi misin, güzelim?" diye bir soru kaçtı ağzımdan istemsizce. Eğilip bir yerinde yarası var mı diye kontrol ettiğim sırada kahkaha atmaya başlamıştı, en azından iyi görünüyordu.

"Bir şeyim yok, sana düştüm." dediğinde kaşlarımı çatıp yüzümü buruşturdum. Yarım yamalak konuşuyordu, kaç bardak içmişti kim bilir...

"Dua edelim de hastanelere düşmeyesin, Deli Kız." dedim sertçe. Aynı zamanda onu yerden kaldırmaya çalışıyordum ama bana direniyordu.

"Bana öyle seslenme, ne deliliğimi gördün?" dedi ve ellerimi ittirdi. Kendi çabasıyla kalkmaya çalıştı ama muhtemelen başı dönüyordu, tutunacak bir yer aradığı sırada başıma eliyle bastırıp öyle kalktı.

Hafifçe inleyerek elimi başıma götürdüm, bana üstten üstten bakıp az önceki bakışımı taklit etti.

"Böyle diz çöktürtürler adamı," dedi ve yanında duran Deniz'e yaslandı düşmemek için. "Adam dediysem, sen de üstüne alınma." dedi ona bakarak. Birkaç saniye bakıştılar ve hiç beklemediğim bir anda kahkaha atmaya başladılar.

Sabır dilenerek doğruldum, gülerken az daha tekrar düşüyorlardı. Düşmek üzere olmalarına gülmeye başladılar bu sefer de, ikisi de birbirinden çatlaktı.

Şu geceyi sağ salim bitirirsek şükür namazı kılacağım, söz.

"Kız," diye Gökyüzü'ne döndü birden Deniz. Gülüşleri kesilmişti, ikisi de ciddileşmişti. "Hazır barlara düşmüşüz, bir pavyon yapmamız yok mu, civciv?" diye sorduğunda Gökyüzü hiç düşünmeden elini yanağına atıp sıktı.

"Sahneye çıkacaksan olur, sincap." dedi ve yine gülmeye başladılar. Derin bir iç çekip Gökyüzü'nün kolundan tutup Deniz'e uyarırcasına baktım, sabrımın sonlarındaydım.

"Ben diyorum hastaneye gideceğiz, siz bana diyorsunuz pavyon. Düşün önüme, hadi." desem de beni umursamamışlardı. Hatta Deniz bizi bırakıp gitmiş, sahneye doğru ilerlemeye başlamıştı.

"İyi, o gelmesin. Biz gideriz, yürü Gökyüzü." diyerek onu ilerletmeye çalıştım ama kolunu kendine çekti. Ve ben ne olduğunu anlamadan yanağıma bir tokat yedim, üstelik çok sertti.

"Benim Deniz'im pavyonlara düşmüşken ben sizinle hiçbir yere gitmem, beyefendi. Haddinizi bilin," dedikten sonra tam arkasını dönüp gidecekti ki bu sefer bileğinden biraz daha sert tutup kendime çektim.

"Alkol böbreğine ulaşmadan kanının temizlenmesi lazım, Gökyüzü. Hastaneye gidiyoruz," dedim ve çıkışa doğru ilerletmek istedim ama yine karşı çıkarak beni durdurdu. O sırada dallamanın biri yanımıza gelmiş ve Gökyüzüyle birleşmiş elimi tuttu ayırmak için.

"Kız seni istemiyor, adamım. Anlamıyor musun?" dedi İngilizce olarak. Saniyeler içinde elini ittirmiş ve bedenimi onunla Gökyüzü'nün bedeni arasına sokup kafa tutmuştum ona.

Özgürlüğe Aşık GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin