20

648 45 52
                                    

Yirminci bölüm

Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz. -Can Yücel

İyi okumalar.

***

Özgür

Endişe denilen duyguyu hayatım boyunca yaşadım, üstelik kendisiyle çok küçükken tanışmıştım. Kendim berbat bir durumda olsam bile kardeşim için endişelenirdim hep, ona bir şey olmaması için çok şey feda etmiştim.

Sonrasında büyüdük, endişelerim boyut değiştirdi. Babam gibi olurum diye endişelenmeye başladım, en büyük korkum haline geldi.

Annemi kaybettim, kardeşimi yani ışığımı yitirdim, artık endişelenecek bir şeyim kalmadı çünkü gerçekten umurumda değildi. Fakat sonra, kardeşime verdiğim söz ve babam gibi olma endişesi beni hayata bağladı.

Endişeyi hayatımdan hiç çıkaramadım, korkularımla birlikte yaşadı hep. Geçtiğimiz son yarım saatte hayatımın en endişe duyduğum anlarından birini yaşadım, belki de hiç böylesine endişelenmemiştim.

Gökyüzü, asla yapmaması gereken bir şey yapıp kendi kafasına göre hareket etmişti. Çok zeki bir kızdı, bunun farkındaydım. Yapmaya çalıştığı şey de oldukça zekiceydi, benim planımdan daha iyi olduğunu da kabul ediyordum fakat aklından geçenleri bana da söylemediği için her şey batabilirdi.

Kendisiyle çelişiyordu, çok değil, daha bir ay bile geçmedi tartışmamızın üzerinden. Bana tek başına kalmak istemediğini söylemişti, birlikte olmak zorundaydık. Kendi cümleleriyle yaptıkları uyuşmuyordu, beni saf dışı bırakmıştı tamamen.

O an, ikimiz de donakalmıştık. Ne o çekilebiliyordu, ne de ben. Ama hedefimiz olacak herif gelmişti, Gökyüzü'nün geri çekilip onu oyalaması gerekiyordu.

Kapalı gözlerimi yavaşça araladım ve kendimle bir savaş vererek ayrıldım dudaklarından. Durduğunu sandığım kalbimin atışları hızlanmıştı aslında, bunu yeni fark ediyordum. Onunla ne zaman böyle yakınlaşsak, kalbim göğsümden çıkacakmış gibi oluyordu.

"Georgina?" diye bir ses duyduk, herif onu arıyordu. Sertçe yutkundum, kendime gelmeye çalıştım.

"Herifi oyala, çok sıkışırsan sana verdiğim şeyi kullanırsın." dedim ve cebime sıkıştırdığım küçük kulaklıkları çıkardım. Birini ona uzattım, diğerini de ben taktım. Deniz'in yedek planıydı, gerek kalmayacağını düşünmüştüm ama işler tahmin ettiğim gibi yürümemişti.

"Bununla haberleşeceğiz," dediğimde bir şey demeden kulaklığı aldı ve takıp aktifleştirdi. Daha fazla zaman kaybetmeden adamın yanına gittiğinde bir süre arkasından baktım. Ona kızgındım, yaptığı şeye gerçekten kızmıştım. Söz konusu; kötüyü yakalamak değildi, masumları kurtarmaktı.

Cebimden çıkardığım telefona baktım bir kez daha, haber bekliyordum. Bir iki dakikanın ardından beklediğim haber geldi, Deniz mesaj atmıştı.

Kadınlar tamam, güvenli bir yere yerleştirdim. Paketi de bulduğum ilk polis merkezinin oraya bıraktım, ne olur bilmem artık.

Gökyüzü'nden bir haber var mı?

Bakışlarımı o tarafa çevirdim, herif elini Gökyüzü'nün beline sarmıştı. Dudaklarımı yaladım sakince, dişlerimi sıkmıştım ama gayet sakindim. Parmaklarım klavyede hızla hareket etti ama bu kesinlikle sinirlendiğim için değildi, ben oldukça sakindim.

Özgürlüğe Aşık GökyüzüWhere stories live. Discover now