25

656 47 126
                                    

Yirmi beşinci bölüm

Gerçek; esrarengizdir, kaypaktır ve her zaman yeniden kuşatılmak ister. Özgürlük tehlikelidir; ne kadar heyecan verici ise, birlikte yaşamak o kadar güçtür. -Albert Camus

İyi Okumalar. -z.

***

Buraya ilk geldiğimde Özgür'ü de Deniz'i de tanımıyordum ve bütün ihtimalleri umursamadan, tüm riskleri göze alarak onları hayatıma dahil etmiştim. Dışarıdan bakınca aşırı saçma ve uçarı durabilir bu durum fakat aslında onların bana verebileceği herhangi bir zararın benim için bir önemi yoktu, hala yok. Çünkü zaten başıma gelebilecek en kötü şeyi yaşıyordum, ölümüm yakındı. Ve bu zamana kadar yaşamadığım pek de bir şey kalmamıştı, onların veya bir başkasının bana verebileceği zarar bu yüzden umurumda değildi.

Hani korku filmlerinde derler ya, başıma daha fazla ne gelebilir ki diye... ve genelde başlarına büyük belalar gelir. Onlar gibi olduğumu düşünmeye başlamıştım, sanki başıma daha kötü şeyler gelecekmiş gibi hissediyordum ve işin tuhaf yanı, bunu değiştirmek için bir şey yapmayı da düşünmüyordum.

Zaten öleceğim mantığındaydım ve bunun zararlı olduğunun bilincindeydim, yine de umurumda değildi.

Şu an ikisini de yakından tanıyordum, neyi neden yaptıklarını tahmin edecek kadar hem de.

Özgür'ü gün geçtikçe daha iyi tanımak hoşuma gidiyordu, onun hakkında hep yeni bir şeyler öğreniyordum ve bu çok güzeldi.

Ama Deniz, artık onu tamamen tanıdığımı düşünüyordum. Kalbi saf ve temizdi, içinde herhangi bir art niyet yoktu. Hayatındaki insanlara kolay bağlanan, hemen seven biriydi. Aslında olgun ve mantıklı biriydi fakat duygularını daha doğrusu yaşadığı şeylerin acısını gizlemek için bir maske takıyordu, neşeli komik birine dönüştürüyordu kendini.

Mesela Özgürle ne zaman antrenman yapsak ben pek odaklanamazdım, dikkatimi hep dağıtırdı. Fakat saatlerdir Denizle çalışıyorduk ve resmen zaman su gibi akıp geçiyordu, pürdikkat çalışmıştık. Ve kurduğu cümleler benim daha çok odaklanmama sebep oluyordu ama genelde saçma sapan şeyler anlatıyordu.

"Foklar hem karada hem suda uyuyabiliyormuş, biliyor musun? Ben bir fokum," dediğinde gülerek yumruğundan kaçtım. Bu sefer alttan vurmaya çalıştığında geriye adımladım, dediği şey komik olmasa bile söyleyiş şekli gülünç olduğu için kahkaha atmaya başladım.

"Ben bir fokum, fok fok fokum. Denizlere girerim, denizlerde yüzerim. Denizler fok götürür," diye söylediği şarkı eşliğinde bana yumruklar savurmaya başladığında kahkaham öyle şiddetlendi ki kendimi geriye çekip karnımı tuttum. O da devam edemeyeceğimi anlayınca vurmayı kesti ve oldukça ciddi bir şekilde şarkısını söylemeye devam etti.

"Ben bir fokum, fok fok fok," dediğinde gülerek elimi ağzına kapatıp onu susturmaya çalıştım. "Allah aşkına sus, ne olur." dedim gülüşümün arasından. Kafasını salladığında gülmemi durdurmaya çalışarak elimi ağzından çektim ve birbirimize bakmaya başladık, kısa bir süre sonra ikimiz de kahkahalara gömülmüştük.

"Doğruymuş, gerçekten de üzüm üzüme baka baka kararıyormuş." diye bir ses duyduğumda sesin geldiği yöne doğru döndüm, Özgür siyah beyaz bir takım elbise içinde spor salonuna inmişti. Koyu kahverengi saçları bu sefer dağınık değildi, taramış ve şekillendirmişti. Boynunda papyon kurdelesi vardı, daha takmamıştı. Oldukça, oldukça iyi görünüyordu.

"Ay götüm, kıskanma. Sana mı benzeyecekti?" diyen Deniz'in yüzünde az önceki muzip ifadesi yoktu. Özgür onu pek takmadan bana yaklaşmaya başladı, alnımdaki terleri sildim o gelirken.

Özgürlüğe Aşık GökyüzüWhere stories live. Discover now