15

749 57 116
                                    

On beşinci bölüm

Gözyaşının bile görevi varmış. Ardından gelecek gülümseme için temizlik yaparmış. Mevlana

İyi okumalar.

***

Özgür

Korku.

Ne olduğunu hiç bilmediğim ama yaşımın ve bedenimin küçücük olmasına rağmen hayalleri bir gökyüzü kadar kocaman olan çocukluğumdan beri yaşadığım en felaket duygu...

O zamanlar bu duygunun bir ilacı, bir uyuşturucusu vardı. Işık varken, aydınlıktayken korkularım yok olurdu. Hayaller sarardı zihnimi, korkular değil.

Büyüyecektik, çok büyüyecektik. O kadar büyüyecektik ki bir daha asla karanlıkta kalmayacaktık. Aydınlık, güneşli bir gökyüzünün altında olacaktık. Deniz ayaklarımıza çarpacaktı, rüzgar hiç karanlıkta kalmamış ışığın saçlarını savuracaktı. Kahkahalarımız tıpkı bizim gibi özgür olacaktı, gözyaşlarımız korkudan değil mutluluktan süzülecekti yanaklarımızdan.

Fakat bir gün bir şey oldu, o istediğimiz şey.

Büyüdük, o kadar büyüdük ki korkularımız bizim karanlığımız oldu. Öyle karanlıkta kaldık ki, korkularımız karanlığa dönüştü.

Eskiden korktuğumuz şeyler, şimdi yaşama amacımız oldu.

Küçük çocuğun kurduğu o sıcacık hayallerdeki çocukların kimisi büyüdü, kimisi yok oldu. Ben büyüyenlerdendim, kardeşim Deniz de öyle. Biz büyümüştük, hiç istemesek de olmuştu bu. Fakat keşke büyürken hayatımızdaki iyi olan nadir şeyleri kaybetmeseydik, keşke aile denilen o kavram yüzünden hayatlarımız mahvolmasaydı.

Etrafımdaki insanlar soru soruyordu, birisi içmem için su uzattı. Oturduğum yerden öylece o sokağın girişine bakakalmıştım, aklım çok eskilere gitmişti çünkü bana o sıcak hayalleri hatırlatan çocukluğumu kaybetmiştim.

Gökyüzü gözden kaybolduktan bir süre sonra beni oturttular, oturmamla cüzdanımın eksikliğini hissetmiştim. Oynayacağım rol, gerçeğe dönüştü. Ellerim ceplerimi aradı, insanlar soyulduğumu anladığı için beni teselli ediyordu.

Hedefimizdekiler ceplerimi aramamla hemen Gökyüzü'nün peşinden koşmuştu, onu yem etmek göğsümü sıkıştırsa da başka çarem yoktu.

Birden ayaklandım, ellerim saçlarımı buldu ve karıştırdım. Onu yakaladıklarında çaldıklarını isteyeceklerdi, belki de zorla alacaklardı. Para önemli değildi, telefon zaten sahteydi. Ama o cüzdan, o cüzdanın içindekiler benim en değerlimdi.

Arabada onu hazırlarken özellikle söylemiştim, çalacakları ceketin cebinde olacaktı. Hazırladığım sahte cüzdan da telefon da ceketin cebindeydi, neden pantolonun cebindeki cüzdanı almıştı ki.

Oflayarak insanları ardımda bırakıp hızlı adımlar atarak geldiğim yoldan geri döndüm, arabamın oraya. Ceketin iç cebindeki telefonumu alıp sinirle ceketi de çıkardım, bunları giymekten nefret ederdim zaten.

Arabaya ulaştığımda kapıyı açıp içine attım ceketi, bir iç cebi daha olsaydı cüzdanı da oraya koyabilirdim. Dizayn edene küfrettim içimden, gerginliğim beni asabileştirmişti.

Deniz'i aradım, Memo'nun arabasının yakınlarında gözcülük yapacaktı. İlk yapacağı şey belliydi, Gökyüzü'nün yardıma ihtiyacı varsa onu ne olursa olsun onların elinden almaktı. Ne kadar Deniz'i bu işlere alet etmeyeceğime ışık üzerine söz vermiş olsam da, onu bu kadar da tehlikeye atamazdım.

Özgürlüğe Aşık GökyüzüNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ