5

415 79 82
                                    

| Arda |

Adımlarımı durdurup, nefeslendim. Normalde otobüsle geldiğim bu yolu bu sefer yürümeyi tercih ettiğim için yorulmuştum. Sırtımdan ağır ağır ilerleyen ter damlaları bana bu fikrimin ne kadar kötü olduğunu anlatmaya çalıştıysa da pişman değildim. Bu güzel havada müzik dinleyerek yürüyüş yapmak, evden çıkmadan önce aldığım kararlar hakkında düşünmek için bana bir fırsat vermişti.

Tekrar, tekrar düşündüm. Yaşadıklarımın etrafımda inşa edip, beni içine hapsettiği bu kapalı kutuda yaşamayı kabul edemedim. Böyle yaşayamazdım. Çetin de böyle yapmıştı zaten. Yaralanmak, ölümden dönmek bile onu durduramamıştı. Hayatındaki herkesi karşısına almış, kendisine yeni bir yol çizmişti. Ama beni ondan ayıran bir fark vardı: Benim onun aksine, bu yolu inşa ederken çevremdekileri ezip geçmeyecek oluşum... Ben, bunu yaparken kimsenin kalbini kırmayacağım. Ben kimsenin hayatındaki Çetin olmayacağım. 

Bunları kendime son kez hatırlattıktan sonra derin bir nefes aldım. Bar karşımda duruyordu hemen. Hava kararmak üzere olduğu için mekanın tabelasının altındaki ışıklar yanmış, insanlar dışarıdaki masalara yerleşmeye başlamışlardı.

Mekana girmek için adımlayıp, girişteki birkaç basamağı çıkmamdan sonra güvenlik beni durdurdu. Sanırım bu kadar yapılı kişileri özellikle seçiyorlardı. "Kimliğini görebilir miyim dostum?"

"Tabii." Bel çantamdan çıkardığım kimliği güvenliğe verdiğim sırada başka bir kişi belirdi karşımda. Bu, geçen gün bana ve Toygar'a içki servisi yapan barmendi. Alnına düşen kahverengi tutamları düzelttikten sonra güvenliğe döndü. "Sorun yok Alper," dedi. "Gelsin."

Kimliğimi geri alırken barmene gülümsedim. "Teşekkürler."

"Rica ederim dostum. Eğer seninkini arıyorsan..." Eliyle arkasını gösterdi. "Bu sefer bar tezgahında değil, köşedeki açık masalardan birinde oturuyor."

"Peki... Teşekkür ederim." 

Barmen bana baş selamı verdikten sonra içeri, eski yerine döndü. Şaşkın adımlarım eşliğinde ben de girdim içeri. O biraz önce bana Toygar için seninki mi demişti? Hem nereden benimki oluyordu?

Girişteki büyük masayı da aşıp, ilerideki bar tezgahına ulaştım. Gözlerimle etrafı taradığımda Toygar'ı en arkada, köşedeki masada bira içerken gördüm. Seçtiği masanın yanı olduğu gibi açıktı, o yüzden burada rahatlıkla sigara içebilirdi. 

Ağır adımlarla yanına ilerlerken kalbim hızlandı. Sakinleşebilirdim. Barda birinin masasına gitmek, onunla sohbet etmek çok normal bir şeydi sonuçta. Bunu diğer insanlar yapabiliyorsa ben de yapabilirdim; yapabilmeliydim. Benim onlardan hiçbir eksiğim yoktu.

Masasına yaklaştıkça görüntüsü benim için daha da netleşti. Altına giydiği siyah pantolonunda yer yer yırtıklar vardı ve bu yırtıklar onu tarz gösteriyordu. Pantolununa taktığı zinciri ve deri kemeri birbirlerini tamamlıyordu. Üstündeki beyaz tişört dövmeli kollarını meydana çıkarmış, esmer cildiyle kontrast oluşturmuştu. Çok tarz birisiydi.

Masasına varmıştım. Karşısındaki sandalyeye oturmak için önce izin almak istedim. "Oturabilir miyim?"

Sesimi duyduğu gibi bakışlarını dışarıdan bana çevirdi. Beni görünce kaşları şaşkınlıkla havalandıktan sonra dudakları yukarı doğru kıvrıldı. "Tabii," dedi. "Oturabilirsin."

Karşısındaki sandalyeye oturmamdan sonra yüzündeki gülümseme büyüdü, dişleri ortaya çıktı. "Bu kadar çabuk karşılaşacağımızı düşünmemiştim hiç."

"Evde sıkıldım, dışarı çıkayım istedim."

Yalan. Onu özledin.

Kıkırdadı, daha sonra birasından büyük bir yudum aldı. "İyi yaptın," dedi. Sesinde silik de olsa alaylı bir ton vardı. "Ama dikkat et. Her sıkıldığında bara gelirsen alkol bağımlısı olursun." Yüzünde kinayeli bir gülümseme vardı.

another love | bxbWhere stories live. Discover now