22

223 52 32
                                    

| Arda |

Yüzüme vuran gün ışıklarıyla gözlerimi araladım. Bugün günlerden Çarşamba'ydı; onu hemen hemen dört gündür görmüyordum. Onunla dört gündür konuşmuyordum. Ondan dört gündür haber almıyordum. Sadece, Instagram hikayelerinden takip edebiliyordum hayatını. En son dün sahile gitmiş ve oranın fotoğrafını paylaşmıştı. Bu süreç bitene kadar elimden gelen tek şey onun için iyi dileklerde bulunmaktı. Gerçi buna ihtiyacı yoktu; o, hayatındaki her şeyi tek seferde rayına oturtabilecek kadar güçlü bir adamdı.

Ben de boş durmuyordum bu süreçte. Kendimi dinliyor, sorunlarımı listeliyor ve onları çözdükçe yanlarına tik atıyordum. İlk yaptığım şey, annemle babama olan duygularımı içimde bitirmek oldu. Onlara karşı herhangi bir sevgi, merhamet duymuyordum. Öfkemi, nefretimi sıfırladığımı söyleyemezdim ama büyük çoğunlukla azaltmıştım. Zamanı gelince o duygulardan da kurtulacaktım; şimdilik kendime biraz izin veriyordum.

Bir sonraki aşamada duygusal açlığımla, terk edilme korkumla barışmak vardı. Onları tamamen tanımam, kökenlerini iyice öğrenmem ve üstesinden gelmem gerekiyordu. Ki bunu da başaracağımdan emindim; tek ihtiyacım olan zamandı. Kendi kendime cevabını bulamadığım sorularda YouTube'daki psikologların içerikleri bana fazlasıyla yardımcı oluyordu zaten.

Son tartışmamızdan sonra babamın evden gitmesi vardı bir de. Olaydan iki gün sonra eşyalarını toplayıp, öylece gitmişti. Bana hiçbir şey demeden hem de... Nereye, nasıl bir eve gittiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu; ki bunların önemi de yoktu. Sonuç olarak, yalnız kalmıştım. Gerçek anlamda hem de. Artık tüm ihtiyaçlarımı kendim görüyordum. İlk başta içimde bir burukluk olduysa da bunun üstünde fazla durmadım. Ondan herhangi bir babalık beklentim yoktu zaten. Sadece, olmayan babamı kaybetmiştim işte. Resmiyete dökülmüştü.

Bir yandan da kendimle gurur duyuyor, kendimi tebrik ediyordum. Tüm bunlara rağmen dimdik ayaktaydım. Geleceğe dair planlarım vardı: Şimdiye kadar yaşayamadığım hayatımın acısını çıkartacak bir üniversite hayatı yaşayacak, sonrasında hayata atılacaktım. Sevecek, sevilecektim. Arkadaş edinecektim. İçimdeki çocuğu mutlu edecek şeyler yapacaktım. Evet, tüm bunları yapmadan bu hayattan geçip, gitmek gibi bir planım yoktu. Kendime haftalar önce söylediğim gibi, bu benim tek hayatımdı ve onu boşa harcamaya hiç de niyetli değildim.

Yataktan çıkıp, yavaşça gerindim. Önümde uzun bir gün vardı. Onun olmadığı, onun yokluğunda yapmam gereken şeylerin olduğu... Spora gidecektim mesela. Kendi ayaklarım üstünde durabildiğimi kendime tekrar hatırlatmak için bunu yalnız yapacaktım üstelik. Ve emindim, bunun da üstesinden gelecektim. Ben annesiz ve babasız büyüyebilmiş ve buna rağmen hayata umutla bakabilen bir çocuktum; spor bana vız gelir, tırıs giderdi.

*

| Toygar |

Masasındaki hesap makinesinde birkaç işlem yapıp, bana döndü. "Yapacağımız son indirimle beraber bu paket 94 bin liraya iniyor efendim."

Oturduğum sandalyede arkama yaslanıp, bir of çektim. Günlerdir mobilya mağazası gezip duruyordum ancak hem içime sinen, hem de bütçeme uyan tek bir mobilya seti bulamıyordum. Hem vaktim de daralıyordu, Pazartesi günü tatile gidecektim; bir an önce bir karar vermeli ve evi dizmeye başlamalıydım. Şimdi Yaşar Bey'in önerdiği bu set içime sinmişti ancak bütçe konusunda beni biraz zorlayacak gibi duruyordu. 

O evdeki eşyaları yeni evime taşımak istemiyordum. O eşyaların her bir köşesine Göktuğ sinmişti çünkü. Ben yeni bir başlangıç yapmak, temiz bir sayfa açmak istiyorum derken maddi ve manevi her şeyi göze almıştım. Eğer beni mutlu edecekse, bana iyi gelecekse, 94 bin lirayı da gözden çıkarabilirdim. Hem, onları beğenmiştim. Beyaz ve tonlarının ağırlıkta kullanıldığı bu mobilyalar, tertemiz oluşu ve saflığı güzelce yansıtıyorlardı.

another love | bxbOnde histórias criam vida. Descubra agora