33

186 37 19
                                    

| Arda |

"Güzelim, suyun sıcaklığı nasıl?"

Çekinerek ayaklarıma tuttuğu suyu kast ediyordu. "İyi böyle."

Gülümsedi. "Güzel." Duş başlığını yaklaştırıp, saçlarımı yıkamaya başladı. Gözlerimi kapatıp, anın tadını çıkarmaya odakladım kendimi. Kafamın içindeki sesleri susturmayı öğrenmem iyi olmuştu; böylelikle zihnimde yankılanan yegane sesin omuzlarımdan akıp, yere çarpan sıcak suyun sesi olduğundan emin olabilirdim. 

Islanan saçlarımı elleriyle geriye tarayıp, saçlarıma döktüğü şampuanı köpürtmeye başladı. Saç köklerimde dolaşıp, bana masaj yapan parmak uçları uykumu getiriyordu. Üstümdeki etkisi öyle güçlüydü ki... Bizi tanımayan bir başkasına bunları anlatsam, muhtemelen "Yok canım!" gibi bir tepki verirdi.

Biraz cüretkar davranmak geldi içimden o an. Parmak uçlarımla yumuşakça bir gezintiye çıktım erkeksi bedeninde. Omuzları, göğsü, karnı... Hepsi de ayrı güzel ve çekici gösteriyordu onu. Geniş omuzları ve kaslı kollarına tezat oluştururcasına yağlanmaya başlamış karnı onu muhtemelen diğer herkesten ayırıyordu. O, eşsizdi. Her yönüyle...

Parmaklarımla kasıklarına doğru inmeye başladığımda saçlarımdaki hareketleri durdu. Gözlerimi o an açtım, insanın kalp ritmini bozacak kadar seksi ve erkeksi bakışlarının beni bulduğunu o an fark ettim. Yere çarpan suyun sesine kulaklarım sağırlaştı, tepemizdeki günışığı rengi loş ışığa gözlerim körleşti. Bana daha önce kimsenin bakmadığı gibi bakıyor, bakışlarıyla daha önce beni kimsenin etkileyemediği kadar etkiliyordu. 

O şekilde ne kadar süre bakıştığımızı bilmiyordum. Tek bildiğim, onun bu bakışmayı sonlandırmak için dudaklarını benimkilerin üstüne kapatıp, beni ağır ağır öptüğüydü. Bana doğru bir adım daha atıp, beni duş teknesinin köşesine sıkıştırdı. Bir eli belimde, diğeri ensemdeki saç köklerindeydi. Dudaklarımı sanki dünyanın en narin şeyleriymiş gibi öpüyordu. 

Dudaklarımızı bir süre sonra ayırıp, alnını benimkine yasladı. "Bendeki etkine inanmak çok güç. Yaşadıklarının enkazı altında can çekişen bir adamı kim hayata bağlayabilirdi? Senden başka..."

Ağzımı açıp, söylediklerine karşılık verecektim ancak burnuma dolan kokular buna engel oldu. Yine mahvediyordum romantizmi... "Toygar, özür dilerim ama, yanık kokuyor."

Dediğim şeyle aniden irkildi. Yüzündeki dehşet dolu ifadeyle musluğu kapatıp, duş teknesinin kapılarını araladı hemen. "Pizzayı fırında unuttuk!" Aceleyle fırladı ve mutfağa koşmaya başladı. Çırılçıplak bir halde... 

Birkaç saniye sonra bir cam kırılması sesi evde yankılandı. "Toygar! İyi misin?!"

"İyiyim bebeğim!" diye seslendi mutfaktan. "Elim çarptı sadece. Geliyorum geri."

Koşar adımlarla yanıma geri dönüp, duş teknesinin kapılarını yeniden kapattı. "Geldim güzelim." Yüzünde saf bir çocuğu andıran bir gülümseme vardı. Eğilip, dudaklarıma bir öpücük bıraktı hızlıca. Daha sonra kafamdaki köpüklerden bir parçayı parmak ucunda toplayıp, burnuma sürdü. "Palyaçolara benzedin."

Güldüm. Seks tanrısı halinden, haylaz çocuk haline geçmesi bir dakika bile sürmemişti. "McDonald's palyaçosu oldum."

Güldü yine. "O halinle bile çok güzel olursun."

Kafamdaki köpükten ben de elime bulaştırıp, burnuna sürdüm. "Sen de bu halinle de dünyanın en yakışıklı erkeği olursun."

Güldü, bakışlarını benden kaçırdı. "O senin gözlerinin, bakışlarının güzelliği."

another love | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin