36

171 38 15
                                    

| Arda |

"Sikerim senin belanı burada!"

"Bak beni delirtme! Beni delirttiğin vakit, seni var ya öldürürüm burada! Gebertirim! Zaten o meymenetsiz, nursuz suratın her gözümün önüne geldiğinde benim çarpıntım artıyor, panik atak başlıyor bende, anladın mı?!"

Efe ve Çetin'in birbirlerine öfkeyle sarf ettikleri sözler, sokaktaki herkesin gözlerinin üzerimize çevrilmesine sebep oluyordu. Aralarındaki gerilim ise neredeyse elle tutulacak kadar yoğundu. Tek bir kıvılcım bile kocaman bir patlamaya sebep olabilirdi.

"Ulan! Şimdi siktim seni!" Çetin'in Efe'ye büyük bir hışımla hamle yapacağı sırada sevgilisi kollarından tutarak ona engel oldu. Efe ise öfkesine hakim olamamış, Çetin'in yüzüne yumruğunu indirmişti. İşte, az önce aklımdan geçirdiğim o kıvılcım çakmıştı. Çetin Poyraz'ın kollarından kurtulup, Efe'ye saldıracakken girdim aralarına. "Yeter! Lütfen, kavga etmeyin."

Beni gördüğünde Çetin'in gözleri büyüdü, ağzı şaşkınlıkla aralandı. "Arda?"

Onu umursamadım. Onu gördüğümde tüm o kötü anıların, kalbimin paslı bir bıçakla kesilmişçesine acıyarak kanadığı günlerin bir film şeridi misali gözümün önünden geçtiği doğruydu. Ona olan ilgimi kullanıp, onun için yarattığım imkanlardan faydalandığı, duygularımı umursamadığı günler... Ama onun varlığı yüzünden gecemizi mahvetmem, ona ve kötü anılarıma teslim olmam, verdiğim mücadeleye ve Toygar'a haksızlık etmem anlamına gelirdi ve ben bunu kabul edemezdim. O yüzden, canımı yaksa da olması gerekeni yapacaktım. 

"Neden kavga ediyorsunuz?" diye sordum Efe'ye dönüp. 

"Bu pezevengin insan içine çıkmaya yüzü mü var? Görünce bile cinlerim tepeme çıkıyor! Nasıl kavga etmeyelim?!"

"Ulan seni!"

Poyraz Çetin'in kollarını tutmuş, onun Efe'ye saldırmasına engel olmuştu. "Çetin lütfen."

Sevgilisinin uyarısı üstüne gözlerini kapatıp, bakışlarını arkasına çevirdi. Derin nefesler almaya, sakinleşmeye çalışıyordu. Onu umursamadım; kendini önemli hissetmesini istemiyordum. "Gecemizi mahvetmeye değer bir şey yok ortada. Lütfen, sen de sakinleş, biz eğlencemize bakalım."

Dudaklarımdan dökülen kelimelerden sonra hepsinin bakışları beni buldu. Çetin, Poyraz, Doruk, Efe, Toygar... Benden bu cevabı beklemiyorlardı. Özellikle de Efe... "Kanka, emin misin?"

"Evet. Onun burada olması neyi değiştirir? Benim için bir şeyi değiştirmedi, senin için de değiştirmesin."

Ağır adımlarla yanına ilerledim, koluna girdim daha sonra. Onu yanıma alıp, mekandan içeri girdim, diğer herkesi sokakta, arkamda bırakarak. Toygar ise çok şaşkındı; kendine gelip, benim peşimden mekana girmesi birkaç saniye sürmüştü. 

İçeri adımımı geri atar atmaz verdim ne zamandan beri tuttuğumu bilmediğim nefesimi. Gözlerimi birkaç saniye kapatıp, nefeslendim. Dışarıdan küçük gözüken, ama içimde nice volkanların tek bir çıtırtı çıkarmadan patlamasına sebep olacak şeyler yapmıştım az önce. Ne de zordu, değil mi? İnsanın yaşadığı acıların müsebbibiyle kimseye bir şey belli etmeden, kendi içinde hesaplaşması... 

Dengemi toparlamak için Efe'nin koluna daha sıkı sarıldığımda endişeli sesini duydum. "Kanka? İyi misin?"

Kafamı sallayarak onayladım onu. "Bir sorun yok. Elimi yüzümü yıkasam iyi olacak ama."

"Sana eşlik etmemi ister misin?"

"Gerek yok, teşekkürler."

"Sen bilirsin," dedikten sonra ayırdı kenetli kollarımızı. 

Önümüzde uzanan ahşap basamaklardan ağır ağır aşağı indikten sonra lavabo girişleriyle karşılaştım. Erkekler kısmından girer girmez bulduğum ilk lavaboya ilerledim ve musluğu açıp, yüzüme hızla su çarpmaya başladım. Gözümün önüne gelen tüm kötü görüntülerin, yüzüme çarptığım her bir dalga suyla beraber teker teker zihnimi terk ettiğini hayal ettim. 

Yüzüme bir kez su vurdum, Çetin'le ilk seviştiğimiz günün ağırlığı terk etti omuzlarımı.

Yüzüme ikinci kez su vurdum, onun sevgisinden biraz olsun nasiplenmek adına saçlarımı ona yıkattığım anların ağırlığından arındım.

Yüzüme üçüncü kez su vurdum, babası onu yaraladığında evimde kaldığı günü hafızamdan sildim. 

Dördüncüye su vuracaktım ki sıcak bir çift el benimkileri kavrayarak beni durdurdu. Gözlerimi yavaşça açıp, ellerin sahibine baktığımda sevdiğim adamı gördüm. Gözlerindeki endişeli bakışa ciddiyet de karışmıştı, yüzünde de buna paralel bir ifade vardı. "İyi misin?"

Dudaklarından dökülen kelimelerden sonra kafamın içindeki tüm seslerin sustuğunu, içeriye mutlak sessizliğin hakim olduğunu hissettim. Meğer ne çok ses varmış kafamın içinde konuşan... "Bilmiyorum... Emin değilim." 

Sesli bir nefes verdikten sonra önümdeki musluğu kapattı, duvara bitişik peçetelikten aldığı peçetelerle ellerimi kurulamaya başladı. İşi biter bitmez kollarını sardı bana. Yüzümü boyun girintisiyle birleştirip, saçlarımı okşamaya başladı. "Güçlü olmak için nasıl bir mücadele verdiğini çok iyi biliyorum, güzelim. Ama sana daha önce de söyledim; her daim dimdik ayakta durmak zorunda değilsin. Hayatındaki tüm zorluklarla bir başına mücadele etmek zorunda değilsin. Bak, yorulduğunda sığınacağın, güç alacağın bir limanın var artık senin," deyip, saçlarıma bir öpücük kondurdu; beni sakinleştirmek istiyordu.

Gördüğüm sevgi karşısında kalbim ısınmış, bütün yelkenlerim suya inmişti. Ağırlığımı ona bıraktığımda fark ettim dakikalardır kendimi ne kadar kastığımı. Kokusunu ciğerlerime doldurup, kendimi onun kanatları altına sığınmanın verdiği güven hissine teslim ettim. "Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim."

"Şşş... Ben teşekkür edilecek bir şey yapmadım, sen de bana bir şey borçlu değilsin," dedi, kısa bir sessizlik girdi aramıza. Daha sonra ekledi: "Şimdi yerimize dönüyoruz, beraber çok eğlenceli bir gece geçiriyoruz, tamam mı?"

"Tamam."

----------

Kısacık geçiş bölümü

Efe'nin sinirli hali aklıma direkt Avrupa Yakası Burhan'ı getirdiği için onun cümlesini aldım şskdjhfgşlksdf

another love | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin