2.Parttan Kısa Bir Kesit

21 1 37
                                    

Merhaba...
Öncelikle şaşırmış olabilirsiniz(az kişi olsanız da<hepinizi seviyorum<3>
Şimdi Sadede gelelim. Evet senenin(okul döneminin başında) başında bir veda konuşması yapmıştım. Evet hala yks hazırlanma çabaları sürüyor. Bu gün biraz kafa dinlemek istedim ve uzun süredir
kafamda dönüp duran bir bölüm yazayım hem benim hem okurlarımın keyfi yerine gelsin dedim:)
Neyse çok tutmayayım ben sizi iyi okumalar♡ şu an kalın yazamadım kendi açıklamamı bilgisayarı açınca düzeltirim:)

Adin'den
Reyyan'ın gidişinin ardından Atlas ve Aren arasında ufak bir gerginlik yaşanmıştı. Atlas nasıl böyle pervasızca davrandığı ile ilgili sayfalar dolusu azarlarken Aren'i, Aren sadece susuyordu. En sonunda ben ne yaptığımın farkındayım dedi ve konuşma kapandı.

Bu kardeşleri bu şekilde görmek hiç hoşuma gitmemişti. Ortalık durulunca yemek yapmayı bilen birkaç kişi ile üç tabura yemek hazırlamaya devam ettik.

Salatayı doğrarken sabah, buraya geldiğimiz zaman, Deniz'in söyledikleri aklımdan çıkmıyordu.
"Anne oluyorsun."
Anne mi olacaktım.
ANNE Mİ OLACAKTIM?!

Ülke ne halde Adin, cidden tek derdin bu mu? İç sesim bana durumun ne kadar vahim olduğunu hatırlatınca içimdeki boşluk daha da büyüdü.

La İlahe İllallah...

Bir yandan düşüncelerimi toparlamaya çalışıyor, öbür yandan yemeğe yardım ediyordum. Çok şükür ki yemeği hazırlamıştık. Erkeklerin de yardımı ile sofraları kurduk.
Evin görünmez olmasından dolayı kimse dışarı çıkamıyordu dışarı çıksa bile ateş yakamıyordu. Orglara konum atmaya gerek yok sonuçta değil mi?

Doldurduğum tabakları masaya koyarken Aren'in yüzünü dikkatle inceledim.
O güzelim bal gözleri ilk defa boş bakıyordu.
Aren...

Onu bu halde görmek içimi parçalıyor ama elimden hiçbir şey gelmiyordu.
Allah'ım sen yardım et. Gün'ü bize sağ salim kavuştur ve ülkeyi en az hasarla kurtarmayı bize nasip eyle.
Amin.

Her iki tarafa da yemeklerini verdikten sonra hemen yan tarafa hazırladığım beş kişilik tepsiyi Deniz'in odasına taşıdım. Düşeslerle beraber Deniz'i yalnız bırakmak istememiştik.

"Kızlar kapıyı açar mısınız?" Kapı açıldığında karşımda birini göremeyince bir tık şaşırdım ama ardından tepsinin ucundan görünen kahverengi kıvırcık saçlar yüzümü gülümsetti.

"Oğlum çekilsene teyzenin önünden elinde yemek var üzerine dökülür." Çınar annesine doğru ilerleyince ben de içeri girip kapıyı kapattım.

Tepsiyi odanın ortasına taşıdıkları ahşap masaya bıraktım  ve boş olan sandalyeye yerleştim.

Bir süre kimseden ses çıkmadı.
"Arkadaşlar başardım." Sessizliği bölen Deniz oldu. Sıla ve Selin kaşlarını çattı.

"Doğurmayı başardım." Hepimiz istemsizce güldük. Bunu beklemiyorduk .

"Hayırlı olsun."
"Allah analı babalı büyütsün." Diyen Sıla'ya sırıtarak baktı Deniz.

"Darısı başına diyelim." Sıla gözlerini kaçırdı. Normal bir durumda olsak ben de Deniz ile bir olur ortamı kaynatırdım ama şu an... Bu his beni yiyip bitiriyor.

Aklıma gelen şey ile hemen Selin'e döndüm. Kızlar yabancı değildi sonuçta ve Selin bir doktordu.

"Sein. Bir şeyden emin olmam gerek." Deniz kaşlarını çattı.

"Bana güvenmiyor musun?"

"Konu o değil Deniz sadece kesin, somut ve doğrulanmış bir delil istiyorum. Boşuna heveslenmek ya da başka şeyler hissetmek istemiyorum"

AHTERWhere stories live. Discover now