Ayı mı?

23 5 3
                                    


Eveet bu günlük bu kadar bölüm yeter vakit olursa yarın da birkaç bölüm atacağım zaten okunmuyor öyle aman aman takipçi de olmadığına göre :(

iyi okumalar sigara böreklerim. (bölümü okuyunca neden böyle dediğimi anlarsınız)

 İyi ki yüzümü göremiyordu çünkü şu an ısınan yanaklarımın kızardığına emindim.

"Bu ne hız yiğidim." Diye geçirdim içimden. Aren kahkaha atınca şaşkınlıkla ona döndüm.

"Ne gülüyorsun?"

"Yiğidin miyim gerçekten?" dedi hiç samimi ve ciddi olmayan bir ifadeyle. Sinirle başımı çevirdim.

"Ben onu-" niye kafanı çeviriyorsun adam dibinde!!!!!!

"Dışından söyledin." Diye tamamladı cümlemi. Dizilerdeki salak çiftler gibi yarım saat bakışacağımızı mı sandınız? Daha çok sanırsınız. Çekilin canlarım ortam bozan Adin geliyor.

Hızla başımı çevirdim.

"Önüne bak kaza yapacağız."

"Atla mı?"

"Trafik trafiktir."

"Kimsenin olmadığı patikada mı?"

"Bi tane patlatırım attan düşmüşe dönersin Aren." Atı tutan tek elini bıraktı ve yanağımı sıktı.

"Utandın mı sen?" elini ısırdım.

"Kaşındın mı sen?" kahkaha attı. Bu kadar güzel gülmek zorunda değilsin zalımın oğlu.

"Tamam sen kazandın. Geldik zaten." Dedi ve atı durdurdu. Sağ tarafımız boştu sola döndüğümde ise...

Resmen nutkum tutuldu uçurumun ucunda, çok da ucu değil bayağı geniş bir alanda, bir lavanta tarlası vardı. Tarlanın tam ortasında ise gövdesi yapraklarından görünmeyen kocaman iki söğüt ağacı vardı.

"Beni takip et hadi." Dedi ve lavantaların arasına girdi Aren. Ben ise bu mor ve yeşilin mükemmel uyumuna bir süre daha baktım, ardından Aren'in peşine takıldım. Lavanta kokularını içime çeke çeke ilerledim.

Söğüt yapraklarının çevrelediği alana girdik ve ben ikinci kez nefes almayı unuttum. Söğüt yaprakları etrafımızı c şeklinde sarıyordu ve önümüz uçurum ile gökyüzünün kesiştiği noktaya doğru açılıyordu.

Ağacın dibinde ise muhteşem bir sofra vardı. Yere serilmiş kareli örtünün üzeri çeşit çeşit yemekle doluydu.

"Neli pasta sevdiğini bilmediğim için her çeşit aldım."

"Meyveli severim." Ona döndüm. Bana bakıyordu. mutluluğumun üzerine içime dolan sevinç gülüşüme yansıyordu. Kesin şu an Aren'e çok itici görünüyorumdur ama yapacak bir şey yok.

"Ben de." Dedi bana içten bir şekilde gülümseyerek.

"Oturalım mı? Oturarak da izleyebilirsin etrafını." Seni izlemeyi tercih ederim desem ne olurdu acaba? Biz bu işi yarışa dökmüştük. Kim daha hızlı yürüyecek?

Karşılıklı oturduk iki manzarayı da karşıma almıştım doğa ve Aren tabiki.

"Ama bir şeyler ye diye manzaranı kapattım sen hala bakıyorsun." Dedi Aren bir çocuk mızmızlığında. Herkesin aklından geçen o cevabı vermek istesem de yapmadım.

"Çok güzel kokmuyor mu ama burası?" dedim içime kocaman bir nefes çekerek. Başıyla onayladı.

"Hadi biraz da sen kendinden bahset." Pastadan bir çatal alırken başımı öne eğdim. Şimdi küçük Emrah taklidi yaparmışım, ne komik olurdu.

AHTERWhere stories live. Discover now