Saraya Giriş

39 7 14
                                    

Gri çatıları siyah ve beş kuleden oluşan saraya renk katan şey çeşit çeşit çiçeklere dolu bahçesiydi.

"Yeni evine hoş geldin kraliçem." Şaşkınlıkla karşımdaki şatoyu incelemeye devam ediyordum ki bir adamın gelip bizi alması ile her şey yarıda bölündü.

Kahya bizi nikah için çağırıyordu. Saraya, şatoya, girince bir sürü kadın hizmetçi etrafımı sardı ve beni bir odaya doğru sürükledi.

Üzerime bembeyaz ipek bir elbise giydirdiler. Etekleri yerde sürünüyordu.

Elbisenin üzerine aynı ölçülerde simlerle kaplı bir tül giydim. Üzerimdeki gelinlik parlıyordu. Nereden bakarsan bak. Göz alıcıydı. Ve ben böyle şeyler giymeye alışık değildim. Başıma da önce saten bir baş örtü sarıp üzerine yere uzanan ve minik kristallerle süslenmiş zarif duvağı taktılar.

Son kez aynada kendime baktığımda şok içindeydim. Evet makyaj yaptırmamıştım. Ama yine de aynadaki kişi ben olmaktan çok uzaktı. Derin bir nefes aldım ve avuçlarımla eteğimi sıktım.

"Majesteleri, prens aşağıda sizi bekliyor." Hizmetçinin çağrısı ile kendime gelip derin bir nefes aldım. Koca şatoda aşağıya inmek de haliyle uzun sürüyordu. Ben de o sırada en güvenli limanım olan Rabbime sığınıyordum.

İki uşak kocaman iki kapaklı tahta kapıyı araladı.

Gözlerim büyük bir ışık ile kamaşırken içeriden gelen yoğun sesle kalabalık bir ortama girdiğimi anlamıştım. Derin bir nefes alıp besmele çekip sağ ayakla salona girdim.

Tam karşımda Aren beni bekliyordu. Gözleri sadece bendeydi. Gece gibi siyah takımın üzerine dökülen gümüşi

Saçları göz alıcı duruyordu. Ayaklarının yanında süzülen kırmızı pelerini ona daha resmi bir hava katmıştı. Başındaki zarif gümüş taç neredeyse saçları ile bir bütün gibi görünüyordu. Gülümseyerek bana doğru ilerledi. Şöyle gülme zalımın oğlu diyesi geliyordu insanın ama bu gülüş gerçek değildi.

Tacı almak için beni kullanıyordu tamam çok kibar ve iyi davranmıştı ama... iç çektim, ona kapılmak istemiyordum. Bu bana zarardan başka bir şey sağlamazdı.

"Göz alıcısınız kraliçem." Bal rengi gözleri parlıyordu. Mutluluğu yüzünden okunuyordu. Bu ne taht hırsıydı arkadaş.

"Siz de öyle prensim." Dedim aynı gülümsemeyle. Yüzünden bir an bir afallama ifadesinin geçtiğini hissettim. Hatta yakaladım demek daha doğru olur. Ya hep sen mi yapacaksın Aren efendi.

Yan yana nikahın olacağı alana doğru ilerledik.

"Bir dakika nikahı rahip mi kıyacak?" Son an dank etmişti dinlerini sormak. Evleneceğim adam hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Şimdi mi dank etti aptal?

"Rahip olsaydı evlenmek için seni mi seçerdim?" Biraz haklılık payı vardı.

"Ne bileyim okuduğum fantastik kitaplarda garip şeylere inanıyorlar genelde ben de en yüksek ihtimal bunu düşündüm."

"Çok fantastik şey okuma sen. Ayrıca bir kitapta değiliz."

Bu gün fazla ciddi kalmıştı. Belki de aslında böyle biridir. İçime bir öküz oturmuştu. Ama verdiğim sözü tutmalıydım ve kaçacak bir yerim yoktu. Çaresizliği iliklerime kadar hissettim. Ama Allah benimleydi, elbet bana bir yol gösterirdi.

Dakikalar içerisinde dini nikahı kıydık. Şimdi ise herkes ziyafete dönmüştü. Aren'in söylediğine göre soyluların neredeyse hepsi buradaymış.

AHTERWhere stories live. Discover now