Tacın Ağırlığı

7 2 1
                                    


Aren'e bakmamak için zor duruyordum şu an.

"Merak etme bu güç aktarımı öldürücü bir şey değil, öyle olsaydı ben burada olmazdım." Dedi yüzünde hafif bir tebessümle. Hiç ikna edici değil.

"Ama..."

Amaaaaaa!

"Bu tacı taktığın an bedeninde oluşacak sıkışma hissine dayanıp dayanamayacağını ölçmek için bir alet hazırladık." Kalbim ağızımda atıyordu. Bunlar beni öldürmek istemiyorlar değil mi?

Kraliçenin sözlerini tamamlamasının ardına kapı açıldı ve iki adam elinde uzun kocaman dikine duran iki kayayı tutan tekerlekli aleti yanımıza getirdiler. Allah'ım yalvarırım bunun içine girmeyeyim.

Aren ile göz göze geldim. Bunu beklemiyormuş gibi bir hali vardı.

"Prenses. Tacın insanı nasıl sıkıştırdığını anlaman için iki taşın arasına girmeni emrediyorum." Şaka yapıyorsun.

"Zaten o hissi tacı taktığımda hissetmeyecek miyim?"

"Ya dayanamayıp tacı çıkarırsan? Yeryüzü kapılarının aralanmasını istemeyiz." İstemiyordum. Eğer o taşlar beni sıkıştırırsa içimden bir parçayı kaybedecekmiş gibi hissediyordum.

Ölümüne korkuyordum.

Dolu gözlerimi sakladım. Aklıma gelen son kozu kullanmak için omzumu tutarak bir adım öne çıktım.

"Biliyorsunuz, ziyafet günü bir süikasta uğradım ve omzum iyi değil. Ayrıca taçta bahsettiğiniz ruhani sıkışmayla bedenimin sıkışması aynı şey değil. Emrinizi geri çekmenizi istiyorum." Allah'ım lütfen...

Duruşunu yumuşatmadan bir süre beni inceledi.

"Ama ekselansları, gözümüzle görmeden nasıl güvenebiliriz ki?" yan taraftan konuşan mor cübbeli memura baktım.

Kraliçe olursam ilk sana basacağım tekmeyi.

"Araya giriyorum özür dilerim ama, ben de prensesin sıkıştırılmasına karşıyım. Fiziksel acı ile ruhun hissettiği acı bir olmaz. Saçma sapan testlere gerek yok." Canım eltim nasıl da beni savunuyor.

Kraliçenin bakışları Deniz'i buldu. Deniz gözlerini kapatıp başını olumsuz anlamda salladı. Resmen konuşmadan anlaşıyorlardı.

Kısa süren bir bakışmanın ardından kraliçe bize döndü:

"Bu alete gerek yok. Daha fazla uzatmayalım-" birden kapı açıldı ve askerler teker teker içeri girip insanları tutmaya başladılar.

Darbe. İnsanlar kaçışmaya çalışırken kapılar kapatıldı. Kral ve kraliçe birbirlerine baktılar.

Birden omuzumdan gelen baskı ile dizlerimin üzerine çöktüm.

Aren de aynı durumdaydı, salondaki herkes aynı durumdaydı.

Gözlerim Deniz'e kaydı. Dişlerini sıkıyordu, Atlas ise gözlerinden alevler saçarak Deniz'i tutan askere bakıyordu.

Kral v kraliçe de ellerini kaldırdılar. Kral kraliçenin omuzundan bastırıp diz çöktürdü. Bütün salon şaşkınlık içindeydi. Çınar sessizce olup biteni izliyordu.

"Yeter senin saltanatın! Müritlerim ayağa kalkın." Memurların yarısı ayağa kalktı.

Hainler.

Herkesin yüzünde büyük bir şaşkınlık vardı ama kraliçe durgun gibiydi.

"Şaka değil mi bunlar? Baba?"

AHTERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin